Düşüncenin açıklanmasının suç sayıldığı, her gün gözaltılar, tutuklamaların yapıldığı, depremler, yangınlar, seller, maden ocağı felaketleri, öldürülen kadınlar, sürekli değiştirilen eğitimin içinde oyuncağa dönmüş çocuklar, iş bulamayan ümitsiz gençler, git gide artan yoksulluk ve büyüttüğü sınıf farklılıkları, sanatçıyı örseleyen, sanatı yaralayan, müziği yasaklayan, gerçeği yazan; yazarı, gazeteciyi suçlu ilan eden dönemin tam içindeyiz.

Tüm bunlar sıradağlar gibi önümüzde dururken; memleketten giden gidene, aydını suskun, gemisini kurtaran kaptan.

Muktedirlerde aklın ipi kopmuş; her yerde, her şeye, herkese saldırı. Toplum korkudan uyuşmuş, adeta paralize olmuş. 

Peki; çocukları taciz eden, kadınları öldüren, gençleri, aydınları döven, sövenlerin de olduğunu görerek nereye kadar varacağız bu tepkisizlikle?

Hangi haksızlığı sınıflandıracaksınız? Tepkiyi; baskısının ve adaletsizliğin her türlüsüne vermek gerekmez mi?

Hani, mesela; denetimsizlik ve ihmalden maden ocaklarındaki göçüklere, içinde yiten canlara…

Yurttaşlık bilincinin korkuyla uyuşturulduğu bir yerde, evrensel tüm değerleri kendileri için yeniden şekillendirenlere, demokrasi için mücadele veren herkese savaş açan, velhasıl bozuk olduğu kadar çarpık olan bu sisteme, daha ne olursa tepki vereceğiz?

Hangi korku daha büyüktür insan onurundan, insan olarak kalabilmekten?

İnsanlara korku veren ve hukuk güvenliği sağlayamayan yerde hukuk var denilebilir mi?

Ya peki, bu yönetime demokrasi denilebilir mi? Kinle, öfkeyle değil, hukukla olur demokrasi.

Güzel sözdür. Tebaası yoktur bilge baykuşun..

Hepimiz birer değerli, düşünceli ve onurlu, Özgür bireyleriz. Bir kurtarıcı beklemeyiz. Unutma, senin seçtiğindir, siyaset ve siyasetçi, kimsenin tebaası değiliz. 

Biz halkız. Bozuksa gidişat tepki veririz. Gücümüz yettiğince fikirlerimizi dile getiririz. Düşüncelerimiz, inançlarımızdan başka mücadele şekli bilmez, kalemden başka silah taşımayız.

Hepimiz tarih karşısında sınav veriyoruz. Elbette, muhalif siyasete el verip güveneceğiz. Ama biz tepkisizliğe devam edersek, muhalefette kalır yetersiz.

İnsanlar diyor sevgili Yaşar Kemal:

“ İnsanlar böyle uyudukça, insanlar böyle zulüm altında inlemeyi kabul ettikçe insanlığın bir sinekten ne farkı olur, insanlar, eğer en küçük bir haksızlığa, bir zulme başkaldırmayı akıl etmezlerse, insanlık bundan böyle daha da beter hale düşecektir..." İnce Memet’te.

Artık bizlerin de sağır duvarları yıkacak insanlara;

Her zaman çözüm için mücadele vermiş, Yaşar Kemal’lere, Memed Uzun’lara ve yoğun baskılara rağmen daima adaleti, hukuku savunan yeni; Nazım’lara, Ahmed Arif’lere, paralize olmuşluktan çıkaracak bir bilince ihtiyaç var…