Bende bir çoğunuz gibi emeğiyle var olmaya çalışan bir ailenin çocuğuyum..
Dünyaya merhaba dememizle, aklın ilk erdiği andan emek sömürüsüyle tanışmamız bir oldu.
Çocukluk ile ilk gençlik arasına damgayı 80 darbesi vurdu.
İklim çetin, koşullar ağır, memleket yaralı, gelecek günler kaygılı, yaşam baştan aşağıya sancılıydı.
Yine de; emek emek emeğin ve alın terinin yükünü sırtında taşıyan büyüklerimiz, yaraların iyileşeceğine, kaygıların bitip, sancıların son bulacağına olan inancını kaybetmemişti..
Bir gün bu ülke demokrasi ve insan hakları üzerinde yükselecek.
O zaman da, masaldaki gibi “sihirli kedinin çizmelerini” giyerek amacına doğru uçarak gidecekti.
Bu yöndeydi inançları. Öyle ya, onca acılar boşuna çekilmemiş, emekler boşa verilmemişti.
Onların büyükleri de bu öğretiyle, bizim büyüklerimize emeğin ve insan onurunun yüceliğinin tüm zulümleri alt edebileceğine inanmış ve aktarmışlar.
O büyükler göremediler, Demokratik insan haklarıyla yücelmiş bir ülkeyi. Ama umudu bizim büyüklere bırakmışlardı bir kere.
Hayallerinizden, ümitlerinizden, mücadelenizden vazgeçmeyin. Biz başaramadık, ama siz mücadeleden ayrılmazsanız, sizden sonrakiler görür belki umuduyla..
Onlar da görmedi, ama aynı mücadeleyi verdiler ve hayal ettikleri ülkeyi bizlere veremeden gittiler..
Şüphesiz bizler de pes etmedik. Öyle ya bu kadar kahır boş yere çekilmemişti. Her şey bizler içindi. Olmamıştı, ama umut varsa mücadele kazanacaktı..
Koştuk hayallerimizin peşinden. Ama koca bir ömür sadece bir amaca ulaşmak için hayalle harcanmazdı. O amaca götürecek adımları da atmak gerekirdi.
Ümit ettik, mücadele verdik.
Sonuç; demokrasi ve insan hakları adına, o günlerden dahada geriye giden bir ülke olduk..
Üstelik biz pes ettik. Ya da ben.
Oysa büyüklerimiz demokrasinin geldiğini görmeden veda ederken, hayalini kurdukları ülke bu olmasa da, hayal kırıklığı yaşamadan ve yılmadan “Menzil-i maksuda ulaşılamasa da çok yol katettik.”, “Daha iyi bir dünya için biz de fena mücadele etmedik.” diyerek gittiler..
Peki ya biz?
Daha iyi bir dünya için gereği kadar mücadele ettik mi?
Ya da ediyor muyuz?
Yoksa yaratılan korku iklimi içinde, yok olup gideceğimiz günü mü bekliyoruz.?
Peki biz çocuklarımıza nasıl bir ülke bırakmak hayaliyle yaşıyoruz?
Tekliğin sarmal olduğu, insan onurunun ayaklar altına alındığı, hukukun üstünlüğünün hiçe sayıldığı, adaletin kalmadığı, emeğin ve emekçinin yok edildiği bir ülke mi?
Hani, emeklinin sefalete mahkum edildiği, çocukların açlıkla imtihan edildiği bir yer mi?
Ne demeli şimdi bilemedim.
Onca; öğreti, onca düsturu büyüklerinden almış, mücadele pratiği olan ben bile yelkenleri suya indirmekle kalmayıp, okyanus dibine göndermiş, tüm hayalleri ve umudu tüketmişken şimdi gençlere ne demeliyim?
Hayallerinizden, ümitlerinizden, mücadelenizden vazgeçmeyin. Biz başaramadık, ama siz mücadeleden ayrılmazsanız, sizden sonrakiler görür belki umuduyla devam edin mi diyeyim..
Zira anladım ki, bu gidişle bizim de görmeyeceğimiz kesin.
Hayal ettiğimiz memleket bu olmasa da, ulaşmasa da
Menzil-i maksuda, çok yol katettik mi diyelim.
O günden bugüne onca çekilmiş kahıra, verilmiş emeğe bir arpa boyu yol alınmamışsa, gençlere mesaj vermekten önce oturup öz eleştirimizi yapalım derim.
Emeklerle elde edilen kazanımlar bile bir bir elinizden alınırken, bir yerlerde eksik var, hata yaptık diyelim.
Ve biz bu kuşak, gençlere bir gelecek borçluyuz bizden sonraki nesile.
Bırakmadan gitmeyelim.,
Şimdi; tüm hayal kırıklıklarımıza, umutsuzluğumuza rağmen hayali elden bırakmadan.
"Sürüyor ve sürecek o kavga yer yüzü aşkın oluncaya kadar", hala peşindeyiz o eski düşün diyerek, hayal edelim.
Ve menzil-i maksuda nasıl kavuşuruz düşünelim.