Sevgili Murathan Mungan diyor ya; “Söyleyecek sözün çokluğu, insanı lal edermiş.” Nasıl da doğru.

Yıllardır olanca her sorunu; kah değinmek kah yarasına dokunmak için yazdım. Gün oldu yazdıklarımın bedelini ödedim.

Son günlerde bir yeni siyaset, yeni siyasi arayış, normalleşme, yumuşama gibi söylemlere bakıyorum, bir de hala devam eden sorunlara ve ortada duran gerçeklere.

Bunlar küçük şaşkınlıklar da değil; adeta takılıyor insan, gerçeklere takılıp düşüyor.

İçimizde birikmiş bütün dünlerle,  o dünlerin sağalmamış yaralarıyla ve hatta devam eden kanamalarıyla yeni bir şeye nasıl başlayacağız?

Hukuksuzluğun yarattığı böylesine büyük depremlerle hala sarsılıp, sersemleyip düşerken kiminle normalleşeceğiz?

Siz farkında olmadan, KHK’larla hayatın arka sokaklarında kaybolanlar var.

Kant'ın dediği gibi; “Eğer biri kendisini solucana dönüştürmüşse, üzerine basılmasından yakınabilir mi?”

Yeni siyaset ve içindeki aktörleri dünün; bile isteye yapan, görüp görmezden gelen, duyup da susanlarını, hatta yangına su yerine odun taşıyanlarını mağdur görüp yumuşayacak, bunların yarattığı mağduriyetleri görmezden mi gelecek?

Nedir bu değişim?

Değiştirecek mi mesela; vergileri tabana değil de tavana yayacak mı?

Yoksun ve yoksulluk içinde boğulan vatandaş biraz nefes alacak mı?

Hak, hukuk, adalet olmadan, bağışlama, helalleşme olur mu?

Devr-i sabık olmayacaksa, yılların mağduriyetleri ne olacak?  O da mı mahşere kakacak?

Hadi geçtim, haktan ve hukuktan yana haksızca mağduriyet yaşayanları da haklarını da,  ya peki Yoksulluk?

Yoksulluk diyor Yaşar Kemal;

“Bir ülkede yoksulluk varsa onu yazmayan yazar yazar değil, insan bile olamaz. Yoksulluk, insanlığın en aşağılanmış yeridir. En utanç verici yanıdır. İnsanlar yoksul olmamalı.”

Yeni siyaset ve aktörleri yoksullukla mücadele etmeden neyi yumuşatacak?

Değişim diyorsunuz da, değişim asla mücadelesiz gelmez.

Yılların korku iklimi içinde mücadele pratiğini kaybedenler olarak, ayrışmaya meyilli, karşı koymak için birleşmekten yoksun bir toplum oluşmuşken, Mücadelede toplumsal haklı bir refleksten mi bahsedeceksiniz? 

Mücadele diye; bağışlanan, bağışlayan bir düsturdan mı yürüyeceksiniz?

Evet, sözüm sana; iktidara, muhalefete, siyasete, politikacıya:

Halkın birebir maruz bırakıldığı, yaşadığı sorunları kapalı kapılar ardında değil, halkın içinde, halkla birlikte açık açık, halk masasında çözmekten yana değilseniz, ağzınızdan düşürmediğiniz “Değişim” nerede?

Yara izi, söz ete büründüğünde ortaya çıkar. İşte cevap bekleyen gerçeklerimiz bunlar. Ve biz cevapsız kalmaktan, gerçeklerden yorulduk.

Var olan sorunları çözmeden bir değişim başlatamaz, Hukuksuzluk devam ederken, çözümden bahsedemezsiniz.

Yeni bir şeyler istiyorsanız, “Bağımsız Hukuk” ilk adım olsun.