Mavi hapı alırsan hikaye biter.
Yatağında uyanırsın ve istediğin şeye inanırsın.
Kırmızı hapı alırsan harikalar diyarında kalırsın.
Ben de tavşan deliğinin gittiği yerleri sana
gösteririm...

1999 yılı yapımı Matrix filminde bu sözleri Morpheus söylüyordu...

Elbette gerçek hayatta mavi ve kırmızı haplar yok.

Ancak bu kült sahnedeki gibi seçimler ve sonuçları var.

Dilenirse konfor alanını sürdürebilir insan ya da gerçeklerle yüzleşir.

Ki zor olanı da gayret isteyeni de yoranı da gerçeklerle yaşamak.

Bu nedenle de pek tercih edilmez, sistemler de bu yola gireni bin pişman eder.

Yine de yoluna devam etmek isterse insan çokca sarsılır; bazen yönünü kaybeder, çoğunlukla da teslim olur rutinin sıcaklığına...

Bir yandan da vicdan vardır, öğretiler, bilinçaltı devreye girer ve başlar büyük bir mücadele insan beyninde.

Bilim, kısmen de olsa bu karmaşık yapının küçük sızıntılarını bulmuştur ve profesyoneller devreye girip yönlendirir insanı. 

Doğru yolda olduğunu sanan çoktur bu nedenle yanlış yolda ilerleyenler arasında.

1999'da işler biraz daha kolaydı; haplardan birini seçip yolunuza devam edebilirdiniz belki.

Şimdi yapay zekasından, savaş sevici liderlerine, iklim krizinden, tarihin en büyük mülteci hareketine yeni bir dünya var.

Hapların renkleri de artık eskisi kadar net değil...

Tüm bu durumlar, belirsizlikler, insanlarda korkuyu tetikliyor.

Düşünsenize küçük çocuğunuzu bile neye göre yetiştireceğinizi bilemiyorsunuz.

Yakın gelecekte bir çok meslek yok olacak; değerler, öğretiler hızla değişiyor...

Toplumdaki alışılagelmişin dışındaki hareketler bu kez küresel olarak hissediliyor.

Yani kaçacak, sığınılacak bir yer de yok ufukta.

Geçmişte güvenilen hukukun üstünlüğü, toplumsal uzlaşılar olan anayasalar, yazılı olmayan kurallar sevgi, saygı, empati ortadan kalkıyor.

İnsanın fark bile edemediği hızla hem de.

Son 8 ayda küçük bir bölgeye sıkıştırılmış çoğunluğu kadın ve çocuklardan oluşan yaklaşık 35 bin kişi öldürülüyor, bir başka süper güç hemen yanındaki ülkeyi iki yıldır kanlı şekilde ilhak etmeye çalışıyor ve bütün dünya ıslık çalarak başka yöne bakıyor...

Ülkelerin iç savaşlarını, açlığın da arsız zenginliğin de zaptedilemez yükselişine gelemiyoruz bile.

Yerküre yeni bir yüzyıla girdi de adı konmadı sadece...

İnsanoğlunun kendini yok ettiği çağdayız.

Modern görünse de ilk çağdayız...