Hiçbir çarpıklık kendiliğinden düzelmez.

Adaletsizliği doğuran hukuksa, önce düzeltilmesi gereken hukuk sistemidir.

Bu, bir ulusun başlı başına en önemli sorunudur. Zira hem toplum içinde hem uluslararası topluluklarda ve  diplomaside güvensizlik ortamı yaratır. Bunun kaçınılmaz sonucu da “ekonomik” açmazdır.

Hukukun sağladığı bir adalet olmazsa, bırakın dış yatırımcıyı iç piyasada da yatırımcı bulamazsınız.

Bu da sizi; gelir dağılımındaki çarpıklıkta ve yoksullukta birçok ülkenin önünde koşturur. Zaten ülkece geldiğimiz nokta da budur.

Evet, çarpıklık kendiliğinden düzelmez. Üretim artacak ki istihdam ve gelir artsın. Tabi artan gelir de adil dağıtılsın. 

Aman efendim ben de nelerden bahsediyorum. Bu kimin umurunda.

Ana muhalefet partisi liderliğinde kurulan ama bu halkın sırtından meclise girip grup kuranların, toplum çıkarları yerine kendi çıkarları peşinde koştukları yetmez gibi, yaklaşan yerel seçim öncesi muhalif partilerimiz ve politikacılarımız bu konularla ilgilenmek, ellerinden kaçırdıkları genel yönetimi, yereli kazanarak dizayn etmek yerine hala birbirlerini suçlamaya devam ediyor.

Bu durumu en güzel bir Hasan Pulur fıkrası anlatır.

Olay Erzurum’da geçer.

Tebriz kapısından aşağı inişte bir kamyonet zorlukla durur. Şoför fırlar, yerden bir taş kapıp tekerleğin önüne koyar, trafik polisi yetişir:

“Burada durulur mu?”

“Aman ağabey zaten zor durmuşum, fren tutmuyor!”

“Ne demek, frensiz araba olur mu, üstelik farlardan biri de kırık!”

“Ağabey, taş sıçradı kırdı!”

“Ulan silecekler nerede?”

“Vallahi mahalleden uşaklar çalmış!”

“Ver ehliyet ruhsatını!”

“Ne ruhsatı, ağamın ehliyetini beraber kullanırık, bende değil!”

Polisin tepesi atar, çıkarır makbuzunu, 500 lira ceza yazar...

Erzurumlu boynu bükük:

“Ağam 500 lira vermesine verelim de, suçumuz ne onu anlayak!”

Kıssadan hissemiz; 

İYİ Parti bir kalk bir oturla, CHP kendi içindeki kliklerle, SAADET, DEVA, GELECEK, DEMOKRAT sahada çalışmadan masada oturduklarını, hepsi yaptıklarını unutarak; 

Şimdi, “Bu da neyin cezası?” diye birbirlerine soruyorlar.

Halka, iktidarı şikayet etmekten başka bir siyaset yapmayanların, aylardır tek icraatları birbirini kandırmak, olanların hepsi suçlu.

Önce bu halka hesap verin, sonra birbirinizi suçlayın.

Bu arada ne mi oluyor?

Okullarda çocukların aç kalması yetmez gibi, üstüne; bilimsel, çağdaş eğitime ve toplumun “özel” hayatına müdahale oluyor, yarınlara ümidi kalmayan gençler intihar ediyor.

Ve bir köşe yazısına sığmayacak kadar çözüm bekleyen, derin toplumsal sorunlar var.

Bu kafalar değişmezse; bırakın fazlasını, ellerindeki yereller de kaybedilecek, görmüyorlar.

Artık size ne denir bilmiyorum, ama çocuklara bir gelecek borçlu olduğunuzu unutmayın.