Sosyal Demokrasi,

Sosyal Belediyecilik,

Kentte yaşayanların eşit temsiliyeti…

İnsan bunları okuyunca nasıl heyecan veriyor değil mi?

Eee tabi, uzun yıllar oldu bu kavramları unutalı.

Sol kulvardan çıkıp sağa yanaşık bir ana muhalefetle, muhafazakar kulvardan sağlaşan muhalefete makas atanlarla, hatırlanacak gibi de değil.

Bu yerel seçimlerde, parti örgütlerinin seçimlerine dayanmayan adaylarla, sosyal belediyecilik çıkar mı bilmem, ama “Solunu yitiren, toplumu yitirir, kendini de bitirir” diye halkçı bir moddo çıkacağı kesin. 

Başkent Ankara’da, ülkücü camianın eski temsilcisi yeni AKP adayı, yine diğer eski ülkücü ve sağ merkezin temsilcisi yine CHP’den aday.

Ordu’da eski iktidar vekili, yine sağ merkez bir parti İYİ Parti’ten aday.

Liste böyle uzayıp gidiyor.

Bu bir kaç örnek bile gösteriyor ki; muhalif seçmen; sağın versiyonları arasında seçim yapmak zorunda bırakıldı.

Velhasıl, memlekette seçimler Bektaşi’nin fıkrasına döndü.

Ne alaka demeyin. Kimisi gemiyi kurtarmak için, kimisi elindeki dümeni çevirmek için; gelen rüzgarın nerede biteceğine bakmamaksınız tutunuyor.

Ama sorsan; herkes ne yapıyorsa, her şey halk için.

Ama gerçek fıkradaki gibi:

Baba Erenler sıcak bir ramazan günü bir dostu ile karpuz yerken zaptiyeler tarafından yakalanır, ikisi de karakola götürülür. 

Komiser, Erenlerin yanındakine sorar:
-Mübarek ramazan, alenen yemek yemeye utanmaz mısın?
Adam boynu bükük, cevap veremez. 

Komiser Erenlere döner:
-Ya sen?


Erenler:
-Evlat ben Hristiyan’ım. Bizim oruç tutma zorunluluğumuz yok.

Ona, “öyleyse sen git" derler, ama arkadaşını tutuklarlar. 

Erenler durur mu? Kapıdan dönerek komisere:
- Ben sizin dininizi çok beğendim, Müslüman olmak istiyorum, ama bir şartım var. Müslüman olursam, arkadaşımı serbest bırakır mısınız?

Bir Hristiyan’ı Müslüman yapmanın sevabıyla, komiser razı olur. 

Erenler hemen orada Kelime-i Şahadet getirir. Herkes memnun, arkadaşını da alır yola koyulurlar.

Dostu:
- Yahu ben Hristiyan’ım demeye dilin nasıl vardı?" deyince, Erenler:
-Sesini çıkarma. Hristiyan oldum kendimi kurtardım, Müslüman oldum seni kurtardım. Daha ne istiyorsun?

Hangi partiye ve adayına sorsan; her şey karanlıktan aydınlığa çıkmak için, bu halk için, yani; senin, benim için.

Ama özellikle muhalif kanadın; taban ve seçmen tepkisine rağmen çıkardıkları aday tablosuna bakınca, iş fıkradaki gibi, hiç bir şey toplum için değil, her şey kendilerini kurtarmak için…