Suudi ajanlar tarafından İstanbul Başkonsolosluğu'nda 2018'de öldürülen gazeteci Cemal Kaşıkçı'yı hatırlayan var mı?
O dönem çok ses getirmişti bu cinayet.
Başkonsoloslukta öldürülmüş, parçalara ayrılmıştı bedeni Kaşıkçı'nın...
Sadece cinayetin yaşandığı Türkiye'de değil, bütün dünyada tartışmalara, tepkilere neden olmuştu.
Bir yanda Türkiye'deki soruşturmada açığa çıkanlar, diğer yanda CIA öncülüğünde ABD güvenlik kurumlarının hazırladığı raporlar yansıdı kamuoyuna...
Suudi Veliaht Prensi, dolaylı da olsa cinayetle bağlantılı görülmüş ve uluslararası camiadan dışlanmıştı.
Sonra... Sonra unuttu herkes vahşi cinayeti.
Türkiye, mahkeme kararı üzerine dosyayı Suudi Arabistan'a gönderdi.
Suudi Arabistan'da yargılama yapılmış ve sorumlu tutulanlar mahkum edilmişti bu arada...
ABD'nin raporunu da o dönem Başkan olan Trump açıklamadı ama sonrasında göreve gelen Biden paylaştı kamuoyuyla.
Gerçi bir iki yıl sonra Suudi Arabistan'a ziyaret gerçekleştirmek zorunda kaldı, o ayrı.
Yani... Yani hayat devam ediyordu.
Dünyada başka gelişmeler yaşandı, bu arada milyonlarca insan, açlıktan, iç savaşlardan, saldırılardan ya da göç yolunda olanlardan öldü...
Birileri ölürken milyarderler trilyoner oldu, yeni düzenler kuruldu, hayat Kaşıkçı hatırlanmadan devam etti.
Bu olaydan yıllar sonra ilk kez Suudi Arabistan Veliaht Prensi, yeniden Başkan seçilen Trump'ın davetiyle ABD'ye gitti.
Cebinde 600 milyar dolarlık anlaşmalar, Beyaz Saray'da gösterişi törenlerle karşılandı.
Oval Ofis'te, Trump ile 'her şeyin unutulduğunu' düşündüren sohbetini gerçekleştirirken, anlaşmaların hacmini de bir trilyon dolara çıkarıverdi...
İyi ki... İyi ki, hala gazeteciler var; Tam keyifler yerindeyken ve Trump konuğuna övgüler düzüyorken işte ABC muhabiri Mary Bruce o soruları yöneltti:
"Sayın Başkan, siz başkanken ailenizin Suudi Arabistan'da iş yapması uygun mu? Bu bir çıkar çatışması mı? Ve Majesteleri, ABD istihbaratı (topluluğu), bir gazetecinin vahşice öldürülmesini sizin planladığınız sonucuna vardı. 11 Eylül aileleri, Oval Ofis'te olmanıza öfkeli. Amerikalılar size neden güvensin ki? Aynı şey sizin için de geçerli, Sayın Başkan."
Bruce sorusunu tamamlayamadan Trump, "Hangi kuruluştansın?" diye tekrar tekrar sordu.
"Ben ABC News'denim efendim" dedi, Bruce.
Trump, Amerika'nın en bilinen haber markalarından biri olan ABC News'a "Fake News" suçlaması yöneltti.
"Ama soru önemli efendim," dedi Bruce, hiç istifini bozmadan.
Trump, "Aile işiyle hiçbir ilgisi olmadığını" iddia ettikten sonra muhalif gazeteci Kaşıkçı hakkında küçümseyici bir tavır takınarak onu " son derece tartışmalı " olarak nitelendirdi.
Hani... Hani, neredeyse öldürüldüğü için Kaşıkçı'yı suçlayacaktı.
Veliaht Prens Selman ise, Kaşıkçı cinayetinin "acı verici olduğunu" söyledi ve Suudi Arabistan'ın suçla ilgili soruşturmasını savunarak yanıtladı soruyu.
Ve bir gazeteci, bir kaç sorusuyla bir trilyon dolarlık anlaşmaları gündemin arka sıralarına iteledi.
Bütün dünyada anlaşma yerine bu sorular ve yanıtları manşet oldu. Anlaşmalar ise haberlerin içinde bir paragraf olarak yer aldı.
Trump'ın, Kaşıkçı cinayetini gündeme getiren ABC muhabiri Mary Bruce'a sert tepkisi de bundandı.
Seçmenler, Başkanlarının nasıl da başarılı olduğunu, ne Great bir America yarattığını görecekken, son derece tartışmalı bir cinayetle anılan Prensi ağırlayan Başkanla yüzleşmiş oldu.
Ondan, iktidarlar, başkanlar, prensler, krallar, başbakanlar sevmez özgür basını ya.
Çoğunluğu unutulsun ister cinayetlerin, adaletsizliklerin ki yeni anlaşmalar yapılabilsin...
Bu arada, ABD Ulusal Basın Kulübü, Trump'ın Kaşıkçı cinayetini küçümsemesinin "gerçek dünyada sonuçları" olabileceği uyarısında bulundu; çünkü bu tür açıklamalar "gazetecileri susturmak isteyenleri cesaretlendirebilir ve gazetecilerin şiddet veya misilleme korkusu olmadan çalışabilmeleri gerektiği temel ilkesini baltalayabilir." denildi, açıklamada...
Trump sanıyor ki, gazeteciler her yerde her soruyu sorabiliyor ve bedel ödemiyor.
Ülkesindeki gibi en fazla tazminat ya da işsizlikle karşı karşıya kalıyor.
Oysa, Kaşıkçı da muhalif bir gazeteciydi, artık başına geleni bütün dünya biliyor ve aradan yıllar geçse de yine bir gazeteci hatırlatıyor...