Seçim gündemi; ittifaklar, mutabakat metinleri, vaatler Anayasaya aykırılık tartışmalarıyla dolu olsa da, belli ki her biçimde değişmeyecek yol açıldı bir kere, tam gaz gidilecek.

Toplumsal reflekste de görünüyor ki, farklı tercihler de kendi içinde, birbirinin açısını, bakışını ve kapısını zorlayacak.

Zira on yıllardır ülke siyasetinde, siyasi parti ve siyasilerinin ağzımıza çaldıkları bir parmak balı nasıl zehre dönüştürdüğünü de gördük.

Vaatler aç olan karnı doyurmadığı gibi, beklentileri de karşılamıyor, toplumu rahatlatmıyor.

Fakat şu an içinde bulunduğumuz durumu okuduğumuz da karşımıza şöyle bir tablo çıkıyor ve bu tabloya kayıtsız kalırsak bizi daha da karanlığa götüreceğe benziyor.

Tam bir yoksulluk, hukuksuzluk, sınır tanımamazlık, Tek’liğin gücünde kocaman bir karanlık var.

Ve bir de bu karanlıktan aydınlığın kapısını aralayan bir Millet İttifakı ve eleştirilerin odağında yine bu ittifak var. 

Oysa;

Karşımızda, gücü elinde tutmak isteyen ve bu uğurda her şeyi mubah görecek siyasi anlayışa sahip muktedirlerle, toplum için zararlı bu gücü onların elinden almak isteyenler var.

Evet, iki ittifak…

Eğer ki, farklı duruş ve görüşlerden çoklu bir ittifak kuruyorsanız, ittifakın her bir parçasının hassasiyetlerini de önemsemek konumundasınız.

Bu nedenle Millet İttifakı üzerine yapılan bazı eleştirileri anlamlı bulmuyorum.

Eksikler var mı? Var.

Umutların bağlandığı Millet İttifakının uyguladıkları, Türkiye İkinci Yüzyılına girerken yeni bir siyaset anlayışı yerine hala statükoya sıkıştırılmış bir siyaset mi? Evet.

Ve fakat yine de apayrı siyasi düşüncelerin bir masa etrafında toplanarak, mutabakat metni hazırlayabilmesi önemlidir ve üzerinde durmamız gereken ve aslolan da bu olmalı diye düşünüyorum. 

Zira unutmayalım ki, karşımızda; hukuk tanımayan, Tek’liğin güç sarhoşluğu var…

Bir şey söylemenin en iyi biçimi onu yapmaktır.

Evet, her ne kadar vaatler üzerine kurulu siyaset sancıları da beraberinde getirse de, denenmişin üzerimize çökerttiği karanlıktan kurtulmak için, aydınlığın vaatlerine şans vermek lazım.

Evet, haklısınız; Umut var ettiği kadar da zehirleyicidir. Özlemlerinizi tetikler ve bekletir. Olmaz ise bir hayal kırıklığıdır.

Ama denenmişin hayal kırıklıkları cam kırıkları gibi boğazımıza girmiş kanatırken, her bir yanımızı acıyla sızlatıp, yaşama umudunu bile tüketmişken, bizleri adaletsizlik çemberinde hukuksuzluğa boğmuş, kendi erkinin devamı için yaşam hakkı dahi tanımayacak kadar sertleşmişken, denenmemişin sunduğu özlemlerimizin beklentisindeki umudu denemek lazım.

Evet, haklısınız. Bu bir mecburiyet mi? Hatta kimilerine göre kötünün iyisine sıkıştırılmak zorunda mıyız? 

Değil elbette ve adalete, özgürlüğe ve insanca yaşam koşullarına ihtiyaç duyan herkes için bir ortak refleks.

Ki, haklı sorgulamaların ürünü olarak şüphesiz soru işaretleri olacak. Zira siyasetimizin vasat bir kısır döngüden çıkamadığını görmemiz için alim olmamıza da gerek yok.

Ama dedik ya; denenmişin yangın yerine çevirdiği bu sisli, puslu, dumanı zehir, yaşam alanından kurtulmak için; her ne kadar şimdilik vaat gibi görülse de, o vaatlerin sunduğu oksijen umuduna şans vermek lazım.

Üçüncü ittifak olan, Emek ve Özgürlük İttifakı ve bileşenleri aydınlığa çıkış yolunda sorumluluğu üstlenmiş durumdayken, Toplumsal taban olan bizler, halk; Söylem eksikliklerine rağmen, denenmemişi deneme cesaretini göstermek zorundayız.

Hani dedik ya; bir şey söylemenin en iyi biçimi onu yapmaktır.

Millet İttifakı toplum lehine çok şeyler söylüyor, söylediklerini yapma şansı tanıyalım. Zaten zifiri bir karanlıktayken, kaybedecek neyimiz olabilir ki? 

“Varlığını bir tek ürüne bağlamak, bir ulusun intiharıdır” diyor Kübalı şair ve yazar Jose Marti.

Gelin hep birlikte, Tek’likten çokluğa geçiş şansımızı önümüzde duran üç ittifakla birlikte kullanalım…