Ülkede uzun süredir dişe dokunur bir şey yapıldığı yok gibi sanki.

Üretim olmadığı için daha doğrusu gerçekten üretmek isteyenlere fırsat verilmediğinden her konuda yapıyorMUŞ gibi davranılarak geçiştiriliyor her şey.

AB fonlarından, kamu teşviklerine bütün destek yakınlara, yandaşlara gidiyor haberlere bakılırsa.

İHA'lar akrabalar yaparsa değerli ama Hayrettin hocanın uçakların radarlar tarafından fark edilmesini önleyen özel boyasını kimsenin duyduğu yok...

Bugün öğretmenlere uygun görülen muamele nedeniyle bu örnekten devam edelim...

Parti yöneticisinin öğretmen gelininin atandığı yer Niğde ama görevlendirilerek yaşadığı yer Ankara Oran olabiliyor.

Bu örnek ayrıca çok mütevazı, çünkü iktidardakilerin öğretmen yakınları daha çok maaş veren kurumlara yatay geçişle konforlarını küçük bir ayar da yapabiliyor çoğunlukla. Hem de yasal güvenceyle...

Asgari ücretle çalışmak zorunda kalmalarına isyan eden özel öğretim kurumlarındaki öğretmenler ise Milli Eğitim Bakanlığı önünde taleplerini dile getirdi diye muhtemelen yine eğitim fakültesi mezunu olup atanamayınca polis olan kişilerce engelleniyor.

Ne de olsa özgür irade, hak arama sevilmez buralarda; zaten 'emir de demiri keser'...

Bir yandan öğretmenler de seslerini duyuracak başka yer mi bulamadı koskoca başkentte, Kasalar mevkiindeki miting alanında kamyon şoförlerine anlatsınlar dertlerini...

Protesto ediyorMUŞ gibi yapsınlar yani...

Ana muhalefet de mitingler yapadursun, hayat şartları altında ezilenlerin, hakları yenenlerin gazını alsın...

Hiç "yerel de olsa son seçimde birinci parti oldum, genel seçim için sesimizi yükseltelim" derdi yok.

Önceki görevlerinde de sesi kısılana kadar konuşan CHP Genel Başkanı Özgür Özel, bu mitinglerde biraz daha konuşsun yeter; ne seçim talebi.

Oysa Afrika ülkesi (!) İngiltere demokrasiden o kadar uzak ki, iktidar partisi 3 Mayıs'ta yerel seçim yenilgisi alınca muhalefetin sesini yükseltmesiyle erken genel seçim kararı almak zorunda kaldı.

Hem de öyle böyle bir baskı değil, Başbakan erken genel seçim kararı alırken anketlerde yeni seçimi kazanamayacağını bilerek imza attı karara.

Buralarda her şey MIŞ gibi dedik ya muhalefetin bu tutumu da bu geleneğe uygun olacak elbette.

Her konuda böyle, mesela uluslararası ilişkiler...

İsrail, 7 Ekim'deki saldırının ardından aylardır Gazze'de deyim yerindeyse katliam yapıyor.

İktidarımız da kınamalar, hakaretlerle falan İsrail'e tepkisini gösteriyor ama o da ne bir yandan da milyarlarca dolarlık ihracat sürüyorMUŞ Türkiye'den İsrail'e...

Bir gazeteci bunu ortaya çıkarmasa mutemelen de devam edecekti gemilerin limanlar arası yolculuğu...

Spor dünyası özellikle de ilgi ve rant kaynağı futbol bu konuda geride kalır mı?

Ziraat Türkiye Kupası Final maçında yaşanan acıların bile üzülMÜŞ gibi yapılarak geçiştirildiği ortaya çıktı.

Spor gazetecisi şu sözlerle yaşananlara dikkati çekti:

“Final günü şehitlerimiz vardı. TFF sahaya 'şehitler ölmez pankartıyla çıktı' ama aynı TFF maç öncesi konser verdi. Sefo ve dansçı kızlarla cenaze evinde düğün yaptılar...”

Dünyanın en kalabalık İletişim Başkanlığı faaliyet gösteriyor bu ülkede.

Ülkede işler yolundayMIŞ gibi göstermek için.

Her şeyin MIŞ gibi olduğu bu topraklarda bizler de yaşıyorMUŞ gibi yapıyoruz.

Sanki aksi yaşanabilirMİŞ gibi...