Türkiye'de siyaset hep öyleydi de son 22 yılda iktidar olan AK Parti, bu durumu halkın gözüne sokar oldu...

Siyasetin zenginleşme, kısa yoldan para ve nüfuz sağlama yolu görülmesi sürdükçe de bu devam edecek gibi...

"Halktan biriyim" diye Keçiören ilçesi Subayevleri semtinde bir apartmanın dubleks dairesinde oturan dönemin başbakanı, cumhurbaşkanı olmadan daha bırakın ülkeyi dünyanın en şatafatlı bin odalı sarayına geçmekte beis görmedi.

Oysa son on yılda nüfusa eklenen 9,7 milyon kişiden 7,4 milyonu kiracı olarak barınma sorununu çözüyor. Aynı tarihlerde kiradaki nüfus yüzde 47 artışla 23 milyonu aştı. Kiracıların toplam nüfustaki oranı yüzde 20,9'dan yüzde 27,2'ye yükseldi.

AK Parti, iktidar olduğu dönemde belki yeni anayasa arzusunu yerine getiremedi ancak Kamu İhale Kanunu, 2022'den bu yana 191 kez değiştirdi.

Bunun sonuçları ne mi oldu?

İsviçreli Credit Suisse ve UBS tarafından yayımlanan verilere göre, Türkiye’de en zengin yüzde 1’lik kesim ülkedeki servetin yüzde 40’ını alır hale geldi. Türkiye, bu kritere göre Avrupa’da servet dağılımı adaletsizliğinde ilk sırada yer alır oldu.

Bu şu demek, halkın yüzde 99'u, kalan yüzde 60'ın kırıntılarına mahkum...

İktidarın has iş adamları ballı börekli ihaleler alırken, özelleştirmelerde de komik rakamlara bu halkın birikimi fabrikalar istenen kişilere bedava sayılabilecek şekilde verildi.

Yakın dönemden örnek vereceksek Tank Palet Fabrikası 50 milyon dolara özelleştirildi.

Galatasaray'ın golcüsü İcardi'nin 5 yıllık maaşına denk geliyor bu miktar.

Daha ne mi oldu?

Yolsuzluk yapanın yanına kar kaldı, muhaliflerin komik işlemleri ise büyük yolsuzluk olarak topluma sunuldu.

Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan'ın kendi şirketiyle bakanlıktan ihale aldığı ortaya çıktı da yargılandı mı mesela?

Tabii ki hayır; Sessiz sedasız görevden alındı ve belki de hala ihale almaya devam ediyor.

Şu anda iktidar sürecinde önemli görevlerde bulunanların hangisinin çocuğu işsiz bilen var mı?

Yoktur, çünkü en kötüsü kamuda önemli görevlerde, sanki babadan oğula geçer gibi...

Yakın zamandan hatırlıyoruz hepimiz, Cumhur İttifakı'nın Ankara Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Turgut Altınok'un dudak uçuklatan servetine rağmen iki kızının da istisnai kadro ile kamu görevlisi olduğu ortaya çıkmadı mı?

Binlerce genç KPSS sınavlarıyla uğraşırken...Hatta onu aşsalar da mülakatlarda elenirken...

Daha yıllar önce partinin üst düzey yetkilisi 'bizim çocuğumuz diye işsiz mi kalacaklar' sözleriyle bu halkı fırçalamıştı da yanına kar kalmıştı.

Zaten şimdi oğlu Özelleştirme İdaresi'nin de içinde bulunduğu bir çok kurumda çalışıp son olarak babasının geçmişte başkanı olduğu TBMM'de üst düzey görev yapıyor. Kızı da eşiyle kurduğu inşaat şirketiyle TOKİ ihaleleri alıp güzel bir yaşam geçiriyor. Yani hepimizin içi rahat olabilir...

Halkın geniş kesiminin evlatları da uzman çavuş olabilmek için kuyruklar oluşturuyor.

İnanmayan Ankara Ahlatlıbel'deki Jandarma ve Sahil Güvenlik Eğitim Komutanlığının önünden geçsin yeter.

Manda yoğurtlu gece menüleri öğütlenirken, yaşını başını almış insanların sabahın 5'inde ucuza kıyma kuyruğuna girdiğini de isteseler görürler.

Ya da Altındağ'da, Keçiören'de yaşları 70'in üstünde insanların çöplerden kağıt, teneke kutu toplayıp geçim savaşı verdiklerine de şahit olabilirler.

Ankara'dan çıkarlarsa Samsun'da cumartesi sabahın 6'sında köylü pazarına gidip 80 yaşındaki ninelerin üç montu üst üste giyerek ancak ısınabildikleri soğuk havada yoğurt, yumurta satarak verdikleri geçim mücadelesini de fark edebilirler.

Kamuda tasarrufa personelin servisinden başlayanlar ışıldaklı 15 milyonluk A8'lerinde kırmızı ışıkta bile durmadıklarından hiç birini göremezler elbette...

Hep mağdur olup, eşleri, çocukları çok üzüldü diye bir yazıdan dolayı gazetecileri içeri tıkanlar, daha geçtiğimiz yıl depremde kaybettiği oğlunun cenazesini isteyen anneye Ankara'da sesini duyurma hakkı da vermez.

1000 haftadır gözaltında kaybolan çocuklarının adını haykıran annelere de her Cumartesi şiddet uygulamaktan kaçınmazlar.

Neyse ki AK Parti Grup Başkan Vekili Özlem Zengin açıklamış da bu hafta dokunmadı polis acılı ailelere.

Ki o Grup Başkan Vekili, hafta içi muhalefetin yılbaşından bu yana intihar eden 26 polisle ilgili araştırma komisyonu kurulması talebine karşı, içinde 'her şeyin bir raconu, üslubu var' ifadelerini de kullandığı konuşmasının ardından parti milletvekilleriyle ret oyu vermişti...

Kur Korumalı Mevduat ucubeleriyle, dünya iktisat tarihinde olmayan yöntemlerle enflasyonu azdıran ve halkı daha da yoksullaştıranlar, faizin günah olduğunu şimdi mevduat faizleri rekor kırdığında unutabilme hakkına da sahip örneğin.

Ama elektrik parasını ödeyemeyen halk, karanlıkta kalabilir de bu sorun olmaz...

Daha anlatılacak, hatırlatacak çok şey var elbette...

Kendilerine doyumsuz bir zenginliği, çocuklarına istisnai kadroları hak görenlerin çiftçisine, emeklisine, esnafına, memuruna kırıntılarla yaşam hakkı tanıması iktidar tarafından bu kadar göze sokulamazdı.

Şimdi 'Sivil Anayasa' deniliyor, sanki askeri olanında açılan gediklerle Cumhurbaşkanlığı Sistemi'ne geçilmemiş, yargının dizaynından hak ve özgürlüklerin kısıtlanmasına onlarca değişiklik yapılmamış gibi...

Ama Kurtuluş Savaşı vermiş bu halk, aç kalır da özgürlüklerde de haklarda da kırıntılara razı olmaz..

Bu da unutulmamalı...