Uzun zamandır Türkiye'nin temel konulara yaklaşımı, gelişmiş ülkelerden farklılık gösteriyor.

Toplumun en azından yarısına yakınının endişeleri ve itirazlarına rağmen bu adımlar atılıyor.

Konu her ne olursa olsun uzmanların uyarıları dikkate alınmıyor, onların yerine iktidar politikalarını kayıtsız şatsız destekleyenlere kulak veriliyor.

Bu bilimde de, ekonomide de, hukukta ve eğitimde de böyle sürüp gidiyor.

Medeniyetlerin deneyim ve bilgi birikimleri bir kenara bırakılıyor ve yeni bir yol denendiği ve bunun başarılı olacağının propagandası yapılıyor.

Ekonomide yoğun olarak yaşadık son yıllarda bu durumu...

'Türkiye Ekonomi Modeli' denildi, iktisat bilimine aykırı adımlar atıldı üst üste...

Ve iki yılda ekonomide dibi gördük toplum olarak.

Aynı dönemde pandemide bozulan ekonomik yapıyı düzeltmek için gelişmiş ülkelerin hemen hemen tamamı iktisat bilimine uygun adımlar atıyordu.

Kısa sayılabilecek bir sürede de sonuçlarını aldılar aslında.

O ekonomiler enflasyonla mücadelede önemli kazanımlar elde edip etkiyi azaltırken biz çok sonra o yola girebildik.

Enflasyonla mücadele için bütün dünyada merkez bankaları faiz artırırken, bizde faizler indirildi uzun süre.

Şimdi de çekingen adımlar atılıyor da bu kadarı yeterli olacak mı onu da bilemiyoruz.

Sadece ekonomide değil hemen her konuda yaklaşım aynı.

Bütün dünya, konularında yetişmiş elemanları iyi imkanlarla ülkelerine çekmeye çalışırken bizde 'giderlerse gitsinler' denilerek kapı gösteriliyor.

Küresel ısınma, çevre felaketleri uluslararası gündem olup yenilenebilir enerjiye yönelinirken, bizde fosil enerji kaynaklarına yatırım övgüsü yapılıp, ormanlar yok ediliyor. 

Dünyada geleceğin yaşamına ilişkin yapay zeka konulu diziler gösterime girerken, bizde 400 yıl önceyi konu edinen yapımlar ekranlarda dönüyor.

En çok takip edilen futbol liglerinde genç yetenekler transfer edilirken, bizdeki kulüpler futbolu bırakma aşamasına gelmiş isimleri kadrosuna katıyor.

Gelişmiş dünyadan kopmak içeride de mantığın zorlandığı olaylara şahitlik etmemize yol açıyor. 

Örneğin, Orman İşletmelerine ait itfaiyeler, ağaçları kesenler yerine koruyanlara tazyikli su sıkıyor.

Yakınları kaybolan Cumartesi Anneleri seslerini duyurmak için barışçıl eylem sırasında kelepçelenirken, aynı şehirde bir büfeyi basıp iki genci öldürenlerin ellerini kollarını sallayarak uzaklaşmaları kameralara yansıyor.

Ülke olarak teraziniz bozuldu mu tutarsızlıklar 'yeni normal' haline geliyor.

En azından bizim duyduğumuz ama ne şekilde olacağını bilemediğimiz 'Türkiye Yüzyılı' vizyonuna böyle yalpalayarak ne kadar zamanda ulaşırız bilinmez.

Ortada bir hedeften çok günü kurtarma ve küresel medeniyet birikimi ile inatlaşma görüntüsü var.

"Herkes gider Mersin'e biz gideriz tersine" halimizle, büyük bir deneyin parçası gibiyiz.

Peki ya deney başarılı olmazsa?

Kobay olmak da zor bu hayatta...