Türkiye uzun süredir ekonomik kriz yaşıyor.

Enflasyonu, dünyanın en yüksek yaşandığı ülkeler seviyesinde,

Hayat gün geçtikçe zorlaşıyor, temel tüm ürün ve hizmetlere zam üstüne zam geliyor.

İktidar her ne kadar seçim sürecinden bu yana bütün dünyada ekonomik sorunlar yaşandığını söylese de durumun böyle olmadığını onlar da biliyor.

Çeşitli adlarla ortaya konulan iktisat bilimi dışındaki denemeler derinleştirdi krizi.

Seçim sonrası da geri adım atıldı ve bütün dünyanın da uyguladığı politikalara dönülmeye çalışılsa da hasar büyük oldu ve bedeli de halk ödüyor.

Ek vergilerin gerekçesi 6 Şubat deniliyor, kısmen doğru ama yanlış ekonomik politikaların bedeli de içinde.

Bütün bunları herkes biliyor da sesini yükseltenin başına ne gelebileceği kestirilemediğinden yüksek sesle dillendirilmiyor.

Son olarak dün 3 saat süren Kabine Toplantısı'nın ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan açıklamalar yaptı ve ekonomik krizin kaynağını şöyle tanımladı:

"Her fırsatta altını çizdiğim gibi ülkemizin son 10 yılda maruz kaldığı siyasi saldırıya, terör örgütleri üzerinden organize edilen güvenlik tehditlerine ekonomik tuzaklarda eşlik etmiştir. 2018 yılından bu yana alenen ekonomimizi mahvetme hezeyanına kadar varmıştır. Mayıs seçimleri öncesinde de yine aynı senaryolar devreye alınmıştır.

Bu süreçte milyarlarca doların bilinçli bir şekilde piyasadan çekilmesine kadar nice oyunlar oynanmıştır. Milli iradenin tercihi Türkiye Yüzyılı'ndan yana olunca hevesler kursaklarda kalmış ancak ekonomiyi sarsmıştır..."

"Faiz sebep, enflasyon sonuçtur" teoremini hangi dış gücün dayattığını elbette merak ediyoruz bu açıklamadan sonra...

Bu süreçte dolarizasyonda zirve yapmayı Kur Korumalı Mevduat uygulaması ile paranın nasıl el değiştirdiğini de elbet...

Cumhurbaşkanı Erdoğan, açıklamalarına şöyle devam etti:

"Esnafından, emeklisine tüm vatandaşlarımızdan biraz daha sabırlı olmaları, güvenmeleri ve attığımız adımların arkasında durmalarını rica ediyoruz. "

Yirmi yılı aşkın süredir iktidarda olup biraz daha sabır istenmesi, ortalama insan ömrü düşünüldüğünde lüks bir talep...

Özellikle de emekliler açısından.

Yaşamlarının uzunca bir bölümünü devlete vergi ve prim yatırarak geçirmiş vatandaşların emeklilikte kaliteli bir hayat sürmeleri hakları...

Araştırmalara bakılırsa, Türkiye'de 15 - 16 milyon emekli var ve yaşam standartları her yıl geriye doğru gitmiş.

Son maaş zamlarında da gözardı edilen kesimi oluşturuyor.

Emekliler, çarşıda pazarda ürünleri yarı fiyatına almıyor, hizmetlerden daha ucuza yararlanmıyor.

Yüksek enflasyon karşısında ezilen kesimlerin başında yer alıyor bu nedenlerle.

Ama eğer şehir içi otobüs bedava gez gezebildiğince, tek sosyal faaliyetin bu olsun deniliyorsa o da özel halk otobüs işletmecileriyle kavgayla sonuçlanıyor.

Örneğin hafta sonu Ankara'da bir AVM'de görüntülenen Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek gibi bir kumpire 155 TL ödeme yapmaları da mümkün değil emeklilerin.

Hatta kumpiri bırakın onun ana hammadesi patatesin kilosu yaklaşık 20 lira olduğundan torunlarıyla patates kızartması yemeleri bile zor.

Ama sabretmeleri isteniyor bu insanlardan...

Çocuklarının, torunlarının yüzüne nasıl bakacaklarını hesaplamadan...