Seçimlere 14 gün kaldı.

İktidar ekonomide yarattığı türbülansın mutfaklara yansıyan yangınını söndürmek için asgari ücreti 8 bin 500 lira, en düşük emekli aylığını 7 bin 500 lira yapması oyları lehine dönüştürecek mi göreceğiz?

20 yıldır hemen hemen tüm illerde sanayi ve ticaret odaları ağırlıklı sermaye kesimi ile kurguladığı varlığı, son depremle de yerle bir oldu.

Yanı sıra başta Suriyeli olmak üzere gelen göçmenlerin illerde aynı sermaye kesimleri için ucuz işgücü olarak görülmesi de şimdi seçmenlerce sorgulanıyor.

Çünkü bu göçmenlere verilen düşük ücretler aslında yerli işçilerin düşük ücrete razı edilmelerde baskı aracı olarak kullanıldı.

Şimdi seçmen, iktidar gücünü arkasına alan, iktidarla el ele olan bu işverenlerin yaptığını da sandıkta değerlendirecek.

Bütün illerde sırtını bu küçük sermaye grubuna dayayan iktidarın, illerin kent dokusunu bozmayı göze alarak tarım arazilerini imara açıp, inşaat ekonomisi ile oluşturduğu kentsel rantın, 6 Şubat 2023 depreminde yerle bir olması da sandıkta bir faturaya yol açacak.

Büyük yıkım ve bunun sorumlusunun daha ilk günlerden itibaren küçük sermaye grupları-siyaset-müteahhit ilişkisi olarak halk tarafından işaretlenmesi de iktidarı zorlayacak.

Depremin sosyal, psikolojik, maddi ve manevi kayıpları 10 ildeki vatandaşların, pahalılık ise bütün illerde vatandaşların gündemden çıkmıyor.

Artan maliyetler nedeniyle zorda olan tarımsal/hayvansal üretim birçok ilde darbe yedi. Gıda fiyatları bitkisel üretim üssü sayılan kentlerde bile görülmemiş düzeylere ulaştı.

20 yıllık iktidarı süresince ilk kez kira sorunu ortaya çıktı.

Orta ölçekli illerde bile 1+1 evlerin kirası 5 bin liraya yükseldi. Ortalama üzeri yaşam standardına sahip illerde kiralar 8 bin liradan başlıyor.

Aslında iktidarın 2015 yılı seçimlerden bu yana oyları eriyor.

7 Haziran 2015 seçimlerinde, 2002 Türkiye genel seçimlerinden o tarihe kadar ilk defa tek başına iktidar olamadı. Oyların eridiğiyle ilgili bu ilk işaretti.

O tarihten sonra 15 Temmuz 2016 FETÖ darbe girişimi oldu.

O girişimi bastıran olmasına karşın, darbe girişiminden sonra MHP ile ittifak kuran iktidarın 2019’da da oyları eridi.

2014 yılı belediye seçimlerinde iktidar 50 belediye kazandı, 18’i büyükşehirdi. CHP 13 belediye kazandı, 6’sı büyükşehirdi. MHP 8 belediye kazandı, 3’ü büyükşehirdi. BDP’nin 8 belediyesinin 2’si büyükşehirdi. (HDP bu parti ile katılmıştı) 1 de bağımsız (Mardin) çıkmıştı.

31 Mart 2019 yerel seçimlerinde iktidarın toplam belediye sayısını 39’a düştü. İstanbul, Ankara ve Antalya büyükşehir belediyelerini kaybetti. Büyükşehir belediye sayısı 15’e geriledi. MHP’nin belediye sayısı 11’e çıktı ama 3 olan büyükşehir sayısı 1’e düştü. CHP 21 belediyeye ulaştı. 6 olan büyükşehir sayısını 11’e yükseltti. HDP’nin belediye sayısı 8’de kaldı ama 2 olan büyükşehir sayısını 3’e çıkardı.

Aslında “AK Parti tek başına iktidar olmak uğruna iki kez yenilediği 2015 seçimlerinden sonra da kendisini bir daha toparlayamadı” desek yanlış olmaz.

Oylarının eridiği görülse de iktidarın kazandığı bütün seçimlerde işte illerdeki sanayi-ticaret odaları üzerinden kurguladığı siyasetle ayakta durduğu görülüyor. Bu sermaye kesiminin illerde yarattığı iş olanakları ile oylarını nispeten koruduğu anlaşılıyor.

Bu sermaye gruplarına yapılan destekler sayesinde resmi istatistiklerde yoksulluk sıralaması altında olan bazı illerde oy oranı yüzde 60’larda olan iktidarın pandemi, maliyetlerdeki ve fiyatlardaki artış ve son depremdeki başarısızlığı siyasi kırılmanın olduğunu gösteriyor.

Seçimlere 14 gün kaldı.

Ne dersiniz; iktidar yanlış sermaye grupları ile mi ilişki kurdu?