Müzik mi tiyatro mu?” dediler, biz de “Neden seçelim ki, ikisi birden olsun!” dedik.
Ve karşımıza opera çıktı.
Hayır, sahnede sadece güzel sesle şarkı söylenen bir gösteri değil bu. Opera, duyguların notalarla dile geldiği, aşkla, hüzünle, kahkahayla harmanlanmış bir büyük sahne ziyafeti.
Hikâye şöyle başlıyor:
Yaklaşık 400 yıl önce, İtalya’da bazı sanatseverler oturmuş ve şöyle demiş:
“Bir hikâye anlatacağız ama konuşarak değil, bağıra bağıra şarkı söyleyerek!”
Ve işte o an, opera doğmuş. Adına da “opera” demişler; İtalyanca’da “eser” demek. Ama öyle sıradan bir eser değil, duyguların kostüm giydiği, müziğin sahneye çıktığı bir sanat şöleni bu.
Tarihin ilk operası 1607 yılında Claudio Monteverdi tarafından yazılmış. Eserin adı “Orfeo”. Eski bir Yunan efsanesinden ilhamla, içine aşk, acı, mitoloji ve bol müzik eklemiş. Seyirciler hem ağlamış hem alkışlamış – not düşelim, o dönemde bilet fiyatları henüz ağlatacak seviyede değilmiş.
Peki opera nasıl bir şey?
Düşünün, biri size “Seni seviyorum” demiyor da, gözlerini kısarak, kollarını gökyüzüne uzatıp, yüksek perdeden “SENİİİİİİ SEEVİİİYOOORUUMMM!” diye şarkı söylüyor. İşte bu, operanın tam olarak tanımı!
Konular mı? Prenses kurtarmaktan cadı avına, aşk üçgenlerinden yanlış eve girip rezil olanlara kadar her şey var. Kimi sahnede ağlatır, kimi kahkahaya boğar. Hele o kostümler! Sahne ışıklarıyla birleşince adeta göz kamaştırıyor; bazı izleyicilerin yanlarında güneş gözlüğü getirdiği bile görülmüş.
Operanın arkasında ise dev bir ekip çalışıyor. Sadece sahnedekiler değil, orkestra çukurunda ter döken müzisyenler, kuliste dekorla boğuşan görevliler, peruk tarayan makyajcılar… Operanın “mutfağı” en az sahnesi kadar kalabalık.
Türkiye’de de opera geleneği güçlü: Ankara, İstanbul, İzmir, Mersin, Samsun, Antalya… Kimi salonlar tarihi, kimisi modern ama hepsinde aynı büyülü şey yaşanıyor: Sahne açılıyor ve hayat melodik bir anlatıya dönüşüyor.
Ve belki de içimizden biri bir gün o sahnede olur. Şarkı söyleyen bir kahraman, kalemle operalar yazan bir yazar, ya da… seyirciler arasında oturup, “ben olsam daha yüksek perdeden söylerdim” diye içinden geçiren biri.
Unutmayın: Opera, sadece kulağa değil, kalbe de hitap eder.
Biraz müzik, biraz tiyatro, bolca duygu…
İşte opera bu!
Perde açılıyor…
Siz hazır mısınız?