Sabahın ilk ışıklarıyla birlikte Hakkı Amca gözlerini açtı. Yatağında doğrulup pencereden dışarı baktı. Gökyüzü açık, hava sakin… Birkaç derin nefes aldı. Sonra ağır hareketlerle yatağından kalktı, bastonunu eline alıp banyoya yöneldi.
Kahvaltı salonuna indiğinde diğer yaşlılar çoktan yerlerini almıştı. Hemşire Ayşe Hanım ona gülümseyerek "Günaydın, Hakkı Amca" dedi. O da hafifçe başını sallayarak karşılık verdi. Kahvaltısını yaparken yanındaki masa arkadaşı Hasan Bey'le eski günlerden konuşmaya başladılar. Bir zamanlar gençtik, güçlüydük… Şimdi ise anılarımızla baş başayız.
Öğleye doğru bahçeye çıktı. Kuşların cıvıltısını dinledi, çiçekleri izledi. Genç bir görevli, "Hakkı Amca, yürüyüş yapalım mı?" diye sordu. Başını salladı. Yavaş adımlarla bahçede dolaştılar. Arada bir durup, eski mahalle kahvesini, çocukluk arkadaşlarını hatırlattı kendine.
Akşamüstü odasına çekildi. Eski fotoğraf albümünü açtı. Gençliğinden bir kareye uzun uzun baktı. “Şimdi dağları sarar sis, zaman her şeye küskün bir iz.
Ne gençlik kaldı ne de o ışık”
Gülümsedi. "Ne günlerdi..." diye mırıldandı.
Gece olup ışıklar söndüğünde yatağına uzandı. Pencereden yıldızları izledi. Bir gün daha geçti, diye düşündü. Kim bilir, belki yarın güzel bir haber alırım…
Ve gözlerini kapar.