Türkiye Barolar Birliği Başkanı Erinç Sağkan, avukatlara yönelik soruşturmalarla ilgili, "Savunma hakkını savunmaya, hukukun üstünlüğünde ısrar etmeye ve bu tür keyfî uygulamalara karşı her düzeyde mücadele etmeye kararlıyız" ifadelerini kullandı. Son aylarda belediye başkanlarına, siyasetçilere, gazetecilere ve avukatlara yönelik sürdürülen gözaltı ve tutuklamalara ilişkin yazılı açıklama yapan İstanbul Barosu da, avukat Onur Büyükhatipoğlu'nun gözaltına alınmasına, "Eğer savunma tehdit altında ise adalet de tehlikededir; adalet tehdit altında ise Cumhuriyet de tehlikededir" diye tepki gösterdi.
Türkiye Barolar Birliği Başkanı Erinç Sağkan'ın sosyal medya platformu X'teki açıklaması şöyle:
"Savunma Hakkı Hapsedilemez!
Avukat Mehmet Pehlivan’ın tutuklanmasının ardından, bu kez de Avukat Onur Büyükhatipoğlu’nun mesleki faaliyetleri nedeniyle gözaltına alındığını öğrendik.
Bu gelişmeleri, savunma mesleğini baskı altına alma girişimleri olarak görüyoruz.
Şunun net biçimde anlaşılması gerekir:
Avukatlık yalnızca dilekçe yazmak değildir.
Bilgi vermek, açıklama yapmak, sanık ve şüphelilerin savunma stratejilerini oluşturmak, bu amaçla toplantılar düzenlemek ya da mevzuata uygun şekilde müvekkil adına kamuoyuna seslenmek de bu mesleğin ayrılmaz bir parçasıdır.
Yargılama sürecinde “muhakemenin düzgün işlemesinin gözcüsü” olan avukatlara, bu görevlerinden ötürü yöneltilen her türlü müdahale, yalnızca onlara değil; hukuk düzenine ve Cumhuriyet’in temel ilkelerine yöneltilmiş bir saldırıdır.
Bu noktada uluslararası insan hakları hukuku standartları çok açıktır:
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, avukatların adaletin tesisi ve hukuk devletinin korunmasındaki merkezi rolünü defalarca vurgulamıştır:
• Avukatların mesleğini özgürce icra edebilmesi, demokratik toplumun vazgeçilmez koşuludur.
• Bu özgürlük, adil yargılanma veya kişi özgürlüğü ve güvenliği gibi hakların etkili biçimde uygulanmasının ön şartıdır.
• Bu nedenle avukatlara yönelik her türlü zulüm ya da taciz, insan hakları sisteminin özüne yönelmiş bir saldırıdır.
Avrupa Konseyi – Avukatlık Mesleğinin Korunmasına İlişkin Sözleşme:
• “Devletler, avukatların müvekkilleriyle özdeşleştirilmeleri nedeniyle olumsuz sonuçlara maruz kalmamalarını temin eder.”
Birleşmiş Milletler – Havana Kuralları:
• “Devletler, avukatların hiçbir baskı, engelleme, taciz veya yolsuz bir müdahaleyle karşılaşmadan her türlü mesleki faaliyeti yerine getirmelerini; bu nedenle kovuşturma veya yaptırımla karşılaşmamalarını sağlar. Avukatlar, görevleri nedeniyle müvekkilleriyle özdeşleştirilemezler.”
Bu tablo karşısında tüm meslektaşlarımızın yanındayız.
Savunma hakkını savunmaya, hukukun üstünlüğünde ısrar etmeye ve bu tür keyfî uygulamalara karşı her düzeyde mücadele etmeye kararlıyız."
"Demokrasi ve hukuk dışı uygulamalar Anayasal düzeni tehdit etmektedir"
İstanbul Barosu açıklamaında ise şu ifadeler yer alıyor:
"Türkiye, bu sabah yine gözaltına alınan belediye başkanlarının haberleriyle güne başladı. Uzun süredir tutuklu bulunan çok sayıda belediye başkanına, kayyım atanan il ve ilçe belediyelerine ve seçilmiş yöneticilere her gün yeni gözaltı ve operasyon dalgaları eklenmektedir. Bu durum açıkça göstermektedir ki 31 Mart 2024 Yerel Seçimleri siyasi iktidar tarafından tanınmamakta ve halk iradesine saygı duyulmamaktadır. Demokrasi ve hukuk dışı uygulamalar Anayasal düzeni tehdit etmektedir.
Öte yandan, Baromuz üyesi Av. Onur Büyükhatipoğlu da, Cumhuriyet Başsavcılığı talimatıyla gözaltına alınmıştır. Basına yansıyan açıklamalara göre, meslektaşımıza yönelik suçlamada yine yakın zaman önce tutuklanan Av. Mehmet Pehlivan ile benzer şekilde, avukatlık faaliyetleri gerekçe gösterilmiştir.
Son aylarda öğrencisinden gazetecisine, sıradan yurttaştan siyasetçisine toplumun tüm kesimlerine yönelen soruşturma ve gözaltı dalgalarının, yargının savunma öznesi avukatları da hedef alıyor olması, avukatların tümüyle mesleki faaliyetleri nedeniyle soruşturma ve tutuklama tehdidiyle karşı karşıya kalması, savunma hakkını da ortadan kaldırmaya yönelik son derece tehlikeli bir hamledir. Eğer savunma tehdit altında ise adalet de tehlikededir; adalet tehdit altında ise Cumhuriyet de tehlikededir.
Anayasal anlamda Hakimlik ve Savcılık mesleğinin bulunmadığı, yargı pratiğinin tümüyle siyasi iktidarın kendi bekası için araçsallaştırıldığı bir dönemde avukatlık yapmak, aynı zamanda bu kurguyu bozmaya çalışmak anlamı taşıdığı için suç olarak görülmektedir. Müvekkiline hukuki yardımda bulunan, cezaevinde görüş yapan, dosya takibinde bulunan, kısaca mesleğini dikkat, özen ve sorumlulukla yerine getirerek görevini ifa eden her avukat, siyasi iktidar nezdinde suç işlemektedir!
İstanbul Barosu olarak açıkça ifade ediyoruz: eğer avukatlık yapmak artık suç olarak görülüyorsa, 67 bini aşkın üyemiz ve her biri avukatlık görevini onurla yerine getiren tüm meslektaşlarımız avukatlık yapma suçunu işlemektedir ve bundan böyle de işlemeye devam edecektir! Suç olan savunmayı susturmaktır. Avukatlığı suç olarak görenlere ise tek sözümüz, bir gün herkesin avukata ve adalete ihtiyacı olacağı ve o zaman geldiğinde suçlu olarak gördükleri avukatların, yine aynı özen ve sorumlulukla onları savunacakları gerçeğidir."