İktisatçı Mahfi Eğilmez, fizikçi Enrico Fermi’nin ortaya koyduğu Fermi Paradoksu’nda evrende başka uygarlıkların varlığı olasılığına karşın, onlardan hiçbir iz ya da iletişim olmamasını "büyük bir çelişki" olarak tanımladığını anlatırken, "Büyük Sessizlik Kuramı" ya da "Fermi Paradoksu" olarak anılan durumdan Türkiye’deki ekonomik ve sosyal sorunlara işaret ediyor.
Yüksek enflasyon, düşük büyüme, bozulan gelir dağılımı ve orta sınıfın yok oluşunun başlıca sorunlar olduğunu belirten Eğilmez, nüfusun farklı kesimlerinin, farklı ülke gelir seviyelerine denk düşecek şekilde sınıflandırıldığını belirtiyor. Özel okul ücretleri gibi hizmet fiyatlarının, Avrupa ortalamalarının bile üstüne çıktığını “Büyük Sessizlik Kuramı” başlıklı yazısında ifade eden Eğilmez, “Eskiden Türkiye’de gelirler düşüktü ama hayat Avrupa kadar pahalı değildi, bir başka ifadeyle satın alma gücü yüksekti. Yaşamın giderek daha pahalı hale gelmesine karşılık bu duruma ses çıkaranların sayısı fazla değil. Herkes sessizce artan fiyatlara uyum sağlamaya çalışıyor” diyor.
“Büyük Sessizlik Kuramı”
Eğilmez’in, Türkiye’ye özgü bir "büyük sessizlik" olarak tanımladığı yazısında ekonomi değerlendirmesi şu şekilde oldu:
“21 yaşındayken Pisa Üniversitesinden fizik doktoru unvanı almış olan İtalyan asıllı Amerikalı fizikçi Enrico Fermi (1901 – 1954) atom çağının mimarı olarak anılır. 1938 yılında faşizmin baskıları yüzünden İtalya’yı terk ederek ABD’ye yerleşti. Aynı yıl uranyum ötesi elementlerin keşfi çalışmalarıyla Nobel Fizik ödülünü aldı. Dünyanın ilk nükleer reaktörünün yapımı projesi olan Manhattan Projesinde lider rollerden birini üstlendi. Buna ek olarak quantum teorisi de dâhil olmak üzere fizik biliminin birçok alanına katkıda bulundu.
Fermi, evrende dünya dışında uygarlıkların varlığı olasılığının yüksek olduğuna ilişkin tahminlere karşılık bu tahminleri doğrulayacak kanıtların ya da herhangi bir iletişimin olmamasını bir çelişki olarak ortaya koydu. Bu çelişkiye Büyük Sessizlik Kuramı ya da Fermi Paradoksu adı veriliyor.
“Gezegenler gidilebilecek uzaklıktan çok ötedelermiş”
Bizim çocukluğumuzda uzay hakkında bilgiler sınırlıydı. Henüz herhangi bir uzay teleskobu gönderilmemişti. O nedenle uzaydaki yıldızlara, gezegenlere hızlı uzay gemileriyle gidilebileceği sanılıyordu. O dönemde çekilmiş birçok film ve televizyon dizisi gezegenler arası yolculuğu sanki Amerika’yla Türkiye arasındaki uçak yolculuğu gibi gösteriyordu. İlk uzay teleskobu 1968’de gönderilmiş olsa da asıl olarak 1990’da gönderilen Hubble Teleskopu sayesinde uzayın birçok sırrı çözüldü. O zaman anlaşıldı ki güneş sistemi dışındaki gezegenler gidilebilecek uzaklıktan çok ötedelermiş. Bir başka ifadeyle ışık hızına bile ulaşılsa güneş sistemi dışındaki gezegenlere ulaşmak zaman olarak mümkün değilmiş.
“Orta sınıfın yok olması çok büyük bir sorun”
Türkiye’de son yıllarda ortaya çıkan sorunlar yüksek enflasyon, düşük büyüme gibi sorunlarla sınırlı değil. Bunların yanı sıra gelir dağılımının hızla bozulmuş olması, orta sınıfın yok olması çok büyük bir sorun olarak ortada duruyor. Nüfusun 17 milyonu Portekiz ortalamasında yıllık gelire (kabaca 27 bin dolar), 17 milyonu Brezilya düzeyinde yıllık gelire (kabaca 10 bin dolar), 17 milyonu Tayland düzeyinde (kabaca 7 bin dolar), kalan 51 milyonu da Mısır düzeyinde (kabaca 3 bin dolar) yıllık gelire sahip durumda.
Buna karşılık örneğin özel okulların yıllık ücretleri Portekiz’de yıllık 6 bin dolar, Brezilya’da 5 bin dolar iken Türkiye’de 30 bin dolar dolayında bulunuyor. Özel okul ücretleri yıllık kişi başına geliri Türkiye 4 katı dolayında olan Fransa, Almanya ve İtalya’da 20.000 dolar dolayında.
“Eskiden Türkiye’de gelirler düşüktü ama satın alma gücü yüksekti”
Eskiden Türkiye’de gelirler düşüktü ama hayat Avrupa kadar pahalı değildi, bir başka ifadeyle satın alma gücü yüksekti. Satın alma gücü paritesine göre kişi başına gelirimiz bugün de yüksek gibi görünmekle birlikte bunun düşük tutulan kurdan kaynaklanan bir yanılsama olduğunu biliyoruz. Kiralar, otomobil fiyatları, gıda maddeleri fiyatları Avrupa’dan ve dünya ortalamalarından daha yukarıda. Bu gelişme, son on yılda ve özellikle de faiz neden enflasyon sonuç yaklaşımının yaşama geçirildiği son birkaç yılda çok daha görünür hale geldi.
“Herkes sessizce artan fiyatlara uyum sağlamaya çalışıyor”
Yaşamın giderek daha pahalı hale gelmesine karşılık bu duruma ses çıkaranların sayısı fazla değil. Herkes sessizce artan fiyatlara uyum sağlamaya çalışıyor. En fazla itiraz kişi başına geliri nispeten Avrupa düzeyinde olanlardan çıkıyor. Tayland, Mısır düzeyinde kişi başına gelire sahip nüfusun çoğunluğundan kendi aralarındaki itirazlar dışında ses çıkmıyor. Bir bölümü bu durumu dünyada kendilerine verilmiş bir sınav olarak, bir bölümü kader olarak kabullenip susuyor.
Büyük sessizlik kuramı bizim buralarda böyle işliyor.”
Yazının tamamı için tıklayınız