Anayasa Mahkemesi, 20 Mayıs tarihli TBMM Genel Kurulu'nda, Fuzuli Aydoğdu, Hakan Yüksel, Seyfi Han, Cengiz Aydemir ve Alişan Tiryaki'nin Hâkimler ve Savcılar Kurulu (HSK) üyesi olarak seçilmesiyle ilgili CHP'nin iptal başvurusunu görevsizlik gerekçesiyle reddetti. Resmi Gazetede yayımlanan gerekçeli, kararında söz konusu kararın Meclis'in çalışma usul ve esaslarına yönelik bir düzenleme içermediğini belirten AYM, bu nedenle Anayasa'ya uygunluk denetiminin AYM'nin görev alanının dışında kaldığını kaydetti.
TBMM Genel Kurulu, 20 Mayıs 2025 tarihinde HSK seçimi için toplandı. İkinci tur oylamada, Anayasa'da öngörülen üye tam sayısının 5'te 3 çoğunluğu, yani 360 milletvekilinin oyunu hiçbir aday alamadığı için ikinci turda en yüksek oyu alan iki aday arasından TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş tarafından ad çekme usulü ile HSK üyeleri belirlendi. Ad çekmede, Fuzuli Aydoğdu, Hakan Yüksel, Seyfi Han, Cengiz Aydemir ve Alişan Tiryaki HSK'nın yeni üyeleri olarak seçildi.
CHP ise söz konusu seçimin Anayasa'ya aykırı olduğunu öne sürerek iptali için Anayasa Mahkemesi'ne (AYM) başvurdu. Ancak AYM, 22 Temmuz'da görevsizlik nedeniyle iptal talebini reddetti.
AYM'nin gerekçeli kararı Resmi Gazete'de yayımlandı. Ret kararı veren üyelerden farklı ikisinin farklı gerekçeler sunduğu kararda şu değerlendirmeye yer verildi:
"Dava konusu TBMM kararı, TBMM'ye Anayasa'nın 159. maddesi kapsamında verilmiş HSK üyelerinden bir kısmının seçimi görevinin yerine getirilmesine ilişkin olup söz konusu karar içeriği itibarıyla Meclisin çalışma usul ve esaslarına yönelik herhangi bir düzenleme içermemektedir. Bu itibarla dava konusu TBMM kararıyla Meclisin çalışma usul ve esaslarına yönelik İçtüzük değişikliği veya düzenlemesi niteliğinde bir kuralın veya uygulamanın öngörülmediği gözetildiğinde anılan kararın Anayasa'ya uygunluk denetiminin Anayasa Mahkemesi'nin görev alanının dışında kaldığı sonucuna ulaşılmıştır."
CHP, 10 saat içinde AYM'ye başvurmuştu
Seçim sürecinde yasa ve içtüzüğe aykırı yöntemlerin uygulandığını öne süren HP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın, üçüncü tur oylamanın icat edildiğini ve ad çekmeye gidilmeden isimlerin belirlendiğini ifade etmişti. Oylama sonuçlarındaki dikkat çekici “tesadüfleri” şöyle örneklemişti:
"Fuzûli Aydoğdu birincide 270, ikincide 204 oy alıyor. Ad çekmede Fuzûli Aydoğdu çıkıyor. Demek ki torba buna göre bir torba."
"Hakan Yüksel birincide 283, ikincide 203 oy alıyor ve torbadan her nasılsa yine Hakan Yüksel çıkıveriyor."
Günaydın, "Arkadaşlar, artık biz buraya 'torbacı iktidar' dersek yanlış bir şey mi söylemiş oluruz?" Biz Hâkimler Savcılar Kurulu'nun teşkilinde meclis başkanının gözleri önünde, bütün partilerin, katılanların, grup başkanvekillerinin, iktidar blokunun çabasıyla buradan böylesine bir tesadüfler zincirini organize edebiliyorsanız bu işler en azından organize işler olarak tanımlanmalıdır ve torbacı iktidar olarak tanımlanmalıdır.
CHP’li Günaydın, Anayasa Mahkemesi’nden acil bir karar beklediklerini ifade ederek, “Anayasa Mahkemesi'ni gecikmeksizin burada önce çoktandır vermediği yürürlük durdurma kararını ve arkasından iptal kararını vermesini bekliyoruz” dedi.
Günaydın özetle şöyle devam etti:
“Dün gece Türkiye Büyük Millet Meclisi karanlık gecelerinden birisini yaşadı. Hâkimler Savcılar Kurulu'na aday belirleme için toplantı, genel kurul gerçekleştirildi ve saat 00:32 itibariyle meclis kapandı.
Ondan tam 10 saat sonra, yalnızca 10 saat sonra Anayasa Mahkemesi'ne hem usul hem esas yönünden eylemli içtüzük, ihlali gerekçesiyle bu seçimlerin öncelikle yürürlüğünün durdurulması ve her halükârda iptali amacıyla dilekçemizi hazırladık ve Anayasa Mahkemesi'ne biraz evvel sunmuş bulunuyoruz.
Değerli arkadaşlar, eğer bir ülkede adaleti, yargının tarafsız ve bağımsızlığını tesis etmek istiyorsanız Hâkimler ve Savcılar Kurulu'nu doğru organize etmeniz, doğru teşkil etmeniz gerekir.
“Yeni oylama yöntemleriyle zaten 15 kişiyi belirlediler”
Üzülerek ifade ederim ki 2017 Anayasa değişikliğinden bu yana o cephede doğru işler olmamaktadır. Zaten Hâkim Savcılar Kurulu'nun 13 kişilik, teşkil edilen üyelerinin dördünü doğrudan partili cumhurbaşkanı atamaktadır.
Birisi Adalet Bakanı, bir diğeri de müsteşar olmak üzere iki kişi de yine parti üzerinden gelmektedir. Böylece altı kişi oluştuktan sonra geriye kalan yedi kişinin nasıl seçileceği hem anayasada hem de içtüzükte gösterilmiştir.
Anayasa ve Adalet Komisyonu'nun birleşiminden oluşan Karma Komisyon'da yaptıkları, icat ettikleri yeni oylama yöntemleriyle zaten 15 kişiyi belirlediler.
“Genel Kurulu terk ettik”
Oysa kanun koyucu, anayasa yapıcı diyor ki: "İlk oylamada üçte iki, ikinci oylamada beşte üç çoğunluğu ara. Eğer bunu bulamıyorsan ad çekme yöntemine başvur." Neden üçüncü aşamada ad çekmeyi öneriyor, söylüyor, talimatlıyor anayasa yapıcı?
Çünkü böylece kurulun demokratik meşruiyetinin sağlanması açısından siyasi partileri uzlaşmaya zorluyor. Bu amir hükme rağmen ve yöntemde paralellik ilkesine rağmen ad çekmeye gitmeyerek komisyon oylamalara devam etmiş ve 15 kişilik heyeti oluşturmuştur.
Ama iktidar bloku için bu da yeterli değildir. İşte dün gece bu çerçevede bir karanlık gece yaşanmıştır. Biz Anayasa ve Adalet Komisyonu'nun oluşturduğu Karma Komisyon'dan çekildiğimiz gibi dün de yaşanan hukuksuzluklara tanık olmamak, bir şekilde iş birliği içerisinde olmamak ve ertesi sabah dilekçemizi Anayasa Mahkemesi'ne teslim edeceğimizi beyan ederek Genel Kurulu terk ettik.”