Bugün yazımız uzunca..

Çünkü acımız çok büyük.. 

Masal bu ya..

Köyün birinde çok akıllı, namuslu bir adam yaşarmış. O kadar iyi ve dürüstmüş ki, şeytan bile yıllarca uğraşmış ama yoldan çıkaramamış. Şeytan bu. Çok sinirlenmiş, “Şuna öyle bir oyun yapayım ki şeytanlığımı anlasın” demiş. Köyde su içmek, kullanmak için tek bir çeşme varmış. Şeytan çeşmenin içine girmiş, adamın gelmesini beklemiş. Adam her gün camiye giderken çeşmede abdest alırmış. O gün de gelmiş, musluğu çevirdiğinde, şeytan koca kulaklı bir merkep şeklinde nanik yaparak karşısına çıkmış.

Adam bağırmış: “Çeşmede merkep var.”

Köylüler toplanmış. Ortada merkep yok. Şeytan onlara görünmüyor ya. Olay bir kaç gün tekrar etmiş. Sonunda adamı akıl hastanesine kaldırmışlar. Bir zaman sonra doktorlar iyileşti mi diye adamı çeşmeye götürmüş, şeytan yine orada ve nanik yapıyor.  Adam da doğrucu, dürüst ya…

“Vallahi de çeşmede merkep var” diyor.

Tekrar hastaneye götürüyorlar.

Aradan yıllar geçmiş. Bakıyor ki ömrü akıl hastanesinde geçecek. Üstelik, köyde de olmadık olaylar oluyormuş. Çıkmış doktorların karşısına, "ben iyileştim" demiş.

Getirmişler adamı çeşme başına, şeytan kahkahalarla nanik yapıyor.

“Yok” demiş, “Hiç çeşmede merkep olur mu?"

Doktorlar da artık iyi oldu diye bırakmışlar.

Şeytan, “Nasıl beni inkâr edersin?" diye arkasından öfkeyle bağırmış. Adam dönmüş, “Sen ordasın, bu gerçeği ikimiz de biliyoruz. Ama doğruyu söylersem bana 'deli' diyorlar. Onların istediğini söylersem 'akıllı'. Bu yalancı dünya da böyle. Hadi bana eyvallah” demiş yürümüş. Akıllandığı için köylülerin, ailesinin alkışlarıyla karşılanmış..

 

Evet, kıssadan hisseyi yapmak mı lazım yoksa bildiğimiz yolda dikenli olsa da yürümek mi?

Yurdum gibi; yaralı, acılı ve sancılı..

Kendimle barışık olmadığım, uyku tutmaz günlerdeyim..

Doğruculuğumun..

Açık sözlülüğümün..

Gerçekçiliğimin faturasını en ağır biçimde ödediğim günler..

Son bir kaç yılda;

İşimi kaybettim..

Paramı kaybettim..

Ailemi..

Dost sandıklarımı..

En sonunda yüreğimin her zerresi ile güven duyduğum sevgi ile saygıdan harman edip, zülfümü zülfüne bağladığım zülfikarımı kaybettim..

Yalan söylemedim, yalan söylendim..

Kandırmadım, hep kandırılmaya çalışıldım..

Aldatmadım, aldatıldım..

Bir insanın maddeye ve manaya dair neyi varsa...

İşte ben onların hepsini..

Gerçekçi dilim..

Net duruşumla..

Kaybettim..

Çıkar gütmeyi..

Önden idare edip, arkadan insanları kullanıp, topaç gibi çevirmeyi şiddetle reddettim..

Gerçekçi ve doğru olup acı çekmeyi..

Sahteci ve iki yüzlü riyakarlıkların, yalanın getireceği imkanlara tercih ettim..

İyi mi ettim..

Kötü mü..

Gayrı bu gemisini kurtaran kaptanlığın yangın çağında..

Bilemem sevgili okurlar..

Varın siz deyin..

Velhasıl..

Son bir kaç yılda neredeyse kırılıp kanamayan yanım kalmadı..

Her bir insani değerimi kötücül kuşlara yem ettim..

Haklı öfkelere tutuştum, bedelini de ödemekten çekinmedim..

Bırakın mücadeleme el vermeyi, gerçeğin dilini söylerken sesim, en yakınlarım bile sessiz kaldı..

Yaratılan iklim o kadar sertleşmiş..

Sivil alan mücadeleleri o kadar daralmış durumdaydı ki..

Korkuyu hissedeni anlamlı bulmasam da anlamaya çalıştım..

Ama zaman geçtikçe kötülükler büyüdü..

Doğa talan edildi, geçip, gittiniz önünden..

Tıpkı benim de olduğu gibi sevgiler, değerler alınıp satılmaya başlarken görmediniz kapalı gözlerden..

Çocuklar tecavüze uğradı, seslerine olmadınız dil..

Kadınlar öldürülürken 'ama'lı cümleler savuşturdunuz..

Hayvanlar katledilirken acı çığlıklarına kulak tıkadınız..

Öyle ya, o olanları yaşayan sizler değildiniz..

'Bana ne'ciydiniz..

Hem her olanı biteni görüp de ne yapacaktınız..

Karışmadınız sütlüye, etliye, karışmıyordu kimse size..

Ve fakat zaman hızla geçtiği kadar acımasızdı..

Olan biten her şeyi normalmiş gibi kanıksadıkça sizler git gide besliyordunuz kötülüğü..

Hal öyle bir terse evrildi ki..

Doğru yalanla, güzellikler kötülüklerle yer değiştirdi..

Hakikatleri görüp de bilmesine rağmen susan bir toplum haline geldiniz..

Konuştuğunuz da oldu elbet..

Duymanız istenildiğinde duyup da söylediğinizde akıllı sayıldığınız bir yerdeydiniz..

Hatta öyle oldu ki yaratılmak istenen algının sesi oldunuz..

Akıllıda olmuş oldunuz..

Tıpkı 

Konya’ da yaşanan katliama 'münferit' diyenler gibi düşünerek..

Bir iki kınama çektiniz önce..

'Ağrıyor insan yerlerimiz' diyenler oldu..

'Ama münferit'..

Değil canım kardeşim..

Bilinçli..

Planlı..

Örgütlü bir kötülüğün dilinin 

Sonucuydu Konya..

Coğrafyanın akciğerleri yanıyor..

Sorumlu olarak Kürtleri göstermek, gösterenlerin yangınlar karşısındaki acizliğinin ürünüyken..

Bu gösterilene inanmak sizler için kolay olan oldu..

Ben bugün de kendimin delisi olup, yine gerçeği en çıplak hali ile yazacağım..

Çok da tarihin derinliklerinden girip, on milyon cümle ile de değil..

Konya’ da bir aile hunharca katlediliyor..

Önce kurşun yağmuruna tutuluyorlar, sonra yakılıyorlar..

Biz bunları;

Madımak’tan..

Roboski’den biliyoruz..

“Olayı etnik bir çatışma gibi gösterenlerin amacı, provokasyondur” demişler!

Münferit değil canım kardeşim KATLİAM..

Türkiye'de halk her geçen gün yoksullaşıyor..

Gelir dağılımındaki adaletsizlik, işsizlik ve bunların sonucu olan açlığın sorunsal sebebi olarak;

Başka bir mağdur edilmiş insanlar olan göçmenler gösteriliyor.

Toplumsal öfke haksızlık ve hukuksuzlukla mücadeleye değil sınıfsal çatışmaya akıtılıyor..

Hepsi planlı kötülüğün ürünü..

Sorun;

Ne ana dilini özgürce konuşmak ve eşit yaşamak isteyen Kürtlerdir..

Ne de topraklarına zorla girilip, savaş çıkaranların elinden çolunu çocuğunu 'yaşamak' için kaçırıp getiren 'mülteci' olanlardır..

Sorun;

Tekçiliktir..

Sorun biten parlamenter rejimdir..

Sorun, bu zehirli sisteme karşı muhalefetsizliktir..

Satılmış tank paletler, fabrikalar

Hasta garantili hastaneler, geçiş garantili yollar..

Parsel parsel satışlardır..

En önemlisi canım kardeşim..

Hukuk..

Hukukun olmadığı ülke; ne maddi ne manevi bir kalkınma hamlesi yapamaz..

Tabii..

Ya ben gibi onlarca insanın gördüğünü siz de görüp inatla söyleyecek..

Çok büyük bedeller ödeyecektiniz..

Ya onlarcası ve ben gibi kaybetmemek için her şey ama her şeyi göze alıp istenildiği gibi akıllı olacaktınız..

Velhasıl 'akıllı' oldunuz..

Oldunuz da..

Yıllardır her şeyi normalleştirmekten, normalleştirecek anormaller de kalmadı..

Sondan bir önceki duraktasın canım kardeşim..

Artık akıllı görünmeye çalışmanızda kurtaramayacak sizleri..

Bir yangın var ülkede..

Başka bir yol olmalı..

Şimdi..

Ya herkes gibi akıllı görünmeye devam edecek, yangının evinizin sofasına kadar girmesini bekleyeceksiniz..

Ya kazanmak için tek yol olan elimizdeki hakikatlere birbirimize sarılarak sahip çıkacak..

Her koşulda..

Bedelini öde ödeye de olsa..

Gerçeği dile getirenlerle yan yana duracak, seslerine ses, direnişlerine direnç olacaksınız..

Ya herkes gibi akıllı görünecek

Ya da kendiniz olup, 'gerçeğin delisi' olacaksınız..

Artık..

Bir karar vermek için..

Son durakta..

Yol ayrımındasınız kardeşim..

Seçim sizin..

Editör: Ömür Ünver