Coğrafi olarak Türkiye'den çok uzakta olan ve sosyal, kültürel, ekonomik farklılıkları bulunan üç ülkede bir hafta içinde seçimler yaşandı. Yerel dinamikleri farklı olsa da seçmenler, konut krizinden, gelir dağılımından ve geçim sıkıntısından şikayetlerle sandığa gitti. ABD'de Trump'ın yeniden göreve gelmesinin ardından artan belirsizliğin küresel etkilerini görmek açısından seçim sonuçları dikkat çekiciydi. Resmi olarak 2028 yılında seçim yapılacak olmasına rağmen muhalefetin erken seçim taleplerini yüksek sesle dile getirdiği Türkiye için de seçmen davranışlarını not düşmekte yarar var.
Kanada'da Carney etkisi ve değişimi riskli bulan seçmenler
Trump'ın göreve geldiği gibi ilk açıklamalarından birinde ABD'nin 51. eyaleti olması gerektiğini belirttiği Kanada geçtiğimiz hafta sonu seçime gitti. Mark Carney'nin Liberal Partisi, Kanada'da hükümet kurmak için Avam Kamarası'nda yeterli sayıda sandalye kazandı. Eski Başbakan ve parti lideri Justin Trudeau'nun istifasının ardından Mart ayı başında görevi devralan Mark Carney'nin başbakan olarak kalması bekleniyor. Başlıca rakibi Muhafazakar Parti lideri Pierre Poilievre de koltuğunu kaybetti, Muhafazakar Parti'nin, rakibindeki lider değişikliği öncesi anketlerde büyük puan iktidarı kazanacağı öngörülüyordu. Değişimi riskli bulan seçmenler, daha önce var olan büyük sorunlar konut, hayat pahalılığının hala devam ettiğini, ancak deneyimli bir ekonomist olan ayrıca önemli görevlerde bulunan Carney'in 'Trump'la başa çıkmak için en iyi adam benim' sözlerini dikkate aldıklarını belirtiyor.
Belirsizlik, Avustralya'da da etkili oldu
Bu hafta bir başka seçim ise Avustralya'da yaşandı. Seçim öncesi konut, hayat pahalılığı ve çevre konularında iktidara karşı şikayetler vardı. Bu nedenle, yaşam maliyeti endişeleri, özellikle sağlık hizmetleri ve kira fiyatları ile satın almadaki zorluklar, Kanada'daki beş haftalık seçim kampanyasına damga vurdu.
Anketlerde düşüş yaşayan mevcut Başbakan Anthony Albanese, seçimlere zayıf taraf olarak girdi ve "görevdeki iktidar laneti"nin bir sonraki kurbanı olmaya hazırlanıyordu. Bu terim, mücadele eden seçmenlerin tek bir dönemden sonra hükümetleri devirmesiyle sonuçlanan küresel eğilimi açıklamak için kullanılıyor. Özellikle konut krizi yaşanırken Başbakan Albanese'nin deniz manzaralı milyonlarca dolar değerinde yeni bir ev satın aldığının ortaya çıkması işini daha da zorlaştırdı.
Ancak belirsizlik, Kanada gibi Avustralya'daki seçmenleri değişimden uzaklaştırdı. Avustralyalı siyaset bilimcilerin analizine göre, seçmenler istikrar için oy kullandı. Albanese de uzun yıllardan sonra üst üste seçim kazanan iktidar lideri olmayı başardı.
BBC'nin konuştuğu Avustralyalı seçmenler ortak gerekçelerini sıralasa da daha önce Yeşiller Partisi'ne oy verdiğini ancak son seçimde İşçi Partisini tercih ettiğini belirten bir seçmen ABD, Türkiye ve Macaristan'da popülist liderlerin iktidarda olduğunu, bunun demokrasi açısından olumsuzluk taşıdığına inanmasının da etkisine dikkati çekiyor.
Singapur'da oyları düştü ama iktidar 'istikrar' mesajıyla kazandı
Singapur'da da halk sandığa gitti. İktidardaki Halkın Eylem Partisi (PAP), yaşam maliyeti ve ülkenin gelecekteki ekonomik istikrarına ilişkin endişelerin hakim olduğu seçimleri ezici bir çoğunlukla kazandı. Singapur'da seçimi kanan merkez sağ PAP, 1959 yılından bu yana iktidarda bulunuyor. Başbakan Lawrence Wong ise geçtiğimiz yıl partinin başına geçmişti.
Singapur'da halk, enflasyon, ücretlerin yetersizliği ve konut krizi şikayetleriyle nedeniyle cumartesi günü sandık başına gitti. Açık ve küreselleşmiş ekonomisi oldukça canlı olsa da Singapur'da son birkaç yıldır enflasyonda artış yaşanıyor. Hükümet bunu Ukrayna ve Gazze savaşları ve tedarik zinciri kesintileri gibi dış etkenlere bağladı. Ancak eleştirmenler, tartışmalı bir mal ve hizmet vergisi artışının bunu daha da kötüleştirdiğini söylüyor. ABD-Çin ticaret savaşının başlaması ve ABD'nin yüzde 10'luk gümrük vergisi getirmesiyle birlikte, yetkililer ve uzmanlar ekonomide şoklar ve muhtemelen teknik bir durgunluk konusunda uyarıda bulundu. Bu ortamda PAP istikrar mesajıyla kampanya yürüttü.
Başbakan Wong, ekibinin "Singapur'u fırtınadan kurtaracağını" defalarca vaat etti ve daha fazla muhalefet milletvekili seçilirse, iyi yönetime en çok ihtiyaç duyulan bir dönemde yetenekli bakanları kaybedeceği uyarısında bulundu. Bu, birçok seçmende yankı bulan bir mesaj oldu. Sonuç ise küresel türbülans korkuları arasında iktidardaki PAP'a güvenli bir liman olarak gördü.
Aslında 1959'dan bu yana iktidardaki PAP, şimdiye kadarki en düşük iki oy oranından birini aldı. Parti, Covid salgınıyla başa çıkma biçimlerine dair bir referandum olarak görülen 2020 seçimlerinde çoğunluğu kaybetmişti.