Türkiye Barolar Birliği (TBB), Anayasa Mahkemesi'nin, Hâkimler ve Savcılar Kurulu üyelik seçimlerinde usulsüzlük bulunduğu iddialarını esastan incelemeyi reddettiği kararı hatırlatarak, "Yargısal denetim alanını daraltan her türlü yaklaşımın hukuk devleti ve erkler ayrılığı ilkelerine aykırı olduğunu ifade ederek; Anayasa’nın bağlayıcılığını ve üstünlüğünü tartışma konusu yapacak her türlü işlemin “anayasal devlet düzenine” telafisi imkansız zararlar vereceğini Anayasa’ya sadakat yükümlülüğümüz çerçevesinde kamuoyunun bilgisine sunarız." açıklaması yaptı.
Anayasa Mahkemesi, 20 Mayıs tarihli TBMM Genel Kurulu'nda, Fuzuli Aydoğdu, Hakan Yüksel, Seyfi Han, Cengiz Aydemir ve Alişan Tiryaki'nin Hâkimler ve Savcılar Kurulu (HSK) üyesi olarak seçilmesiyle ilgili CHP'nin iptal başvurusunu görevsizlik gerekçesiyle reddetti. Resmi Gazetede yayımlanan gerekçeli, kararında söz konusu kararın Meclis'in çalışma usul ve esaslarına yönelik bir düzenleme içermediğini belirten AYM, bu nedenle Anayasa'ya uygunluk denetiminin AYM'nin görev alanının dışında kaldığını kaydetti.
Anayasa Mahkemesi'nin, CHP'nin Meclis'teki Hakimler ve Savcılar Kurulu üyesi seçimleriyle ilgili başvurusu üzerine verdiği karar, yeni bir tartışma yarattı.
Türkiye Barolar Birliği de, kararla ilgili yazılı bir açıklama yaptı. TBB'nin açıklaması şöyle:
"Anayasa Mahkemesi, 21 Mayıs 2025 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından yapılan Hâkimler ve Savcılar Kurulu üyelik seçimlerinde usulsüzlük bulunduğu iddialarını esastan incelemeyi reddetmiştir.
Meclis'in çalışmalarını düzenleyen “İçtüzük” anayasa hukukunun yürürlük kaynakları arasındadır. İçtüzük; iktidar ile muhalefet ilişkilerini etkilediği gibi, Meclis iradesinin gerçeğe uygun yansıması konusunda da belirleyici rol oynar. Bu etkisinden hareketle en önemli anayasal metinlerden biri olarak değerlendirilmiş ve "sessiz Anayasa" olarak nitelendirilmiştir. Bu özelliği nedeniyle 1961 Anayasası döneminden bu yana süregelen ve anayasa hukuku doktrini tarafından da benimsenen içtihadı uyarınca, değer ve etkisi bakımından İçtüzük kuralı niteliğinde olan Meclis kararlarını “eylemli içtüzük değişikliği” niteliğinde değerlendirerek denetleyen Anayasa Mahkemesi, son kararıyla bu yaklaşımından geri adım atmış görünmektedir.
Bu durum bazı yasama tasarruflarının farklı yöntem ve isimlerle hukuk sistemine dahil edilerek Anayasa’ya uygunluk denetiminin dışına çıkartılmasına sebebiyet verebileceği gibi, çeşitli içtüzük konularının tek tek meclis kararı ile hükme bağlanması yöntemiyle anayasa denetiminden kaçınılması ihtimalini de doğurmaktadır. Oysa bir hukuk devletinde, kamu gücü kullananların her türlü eylem ve işlemi yargısal denetime tabidir. Yargı denetiminden muaf alanların yaratacağı boşluk ağır sonuçlara sebebiyet verebilir.
Yargısal denetim alanını daraltan her türlü yaklaşımın hukuk devleti ve erkler ayrılığı ilkelerine aykırı olduğunu ifade ederek; Anayasa’nın bağlayıcılığını ve üstünlüğünü tartışma konusu yapacak her türlü işlemin “anayasal devlet düzenine” telafisi imkansız zararlar vereceğini Anayasa’ya sadakat yükümlülüğümüz çerçevesinde kamuoyunun bilgisine sunarız."




