AnaManşet

Erdoğan'dan, BM’de Filistin’e destek çağrısı: Kimse kusura bakmasın, ama bu, insanlığın dip noktasıdır

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, BM 80. Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmada, Filistin Devlet Başkanı Mahmut Abbas’ın aralarında olamamasından üzüntü duyduğunu belirtti. Filistin’i tanıyan ülkelere teşekkür eden Erdoğan, diğer devletleri bir an önce Filistin’i tanımaya çağırdı.

ANKARA (İGFA) - Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Birleşmiş Milletler (BM) 80. Genel Kurulu’nda hitap ederek Filistin meselesine vurgu yaptı.

İletişim Başkanlığı’nın sosyal medya hesabından paylaşılan konuşmada Cumhurbaşkanı Erdoğan, Filistin Devlet Başkanı Mahmut Abbas’ın toplantıya katılamamasından duyduğu üzüntüyü dile getirdi.

Özellikle Gazze’de, gözlerimizin önünde 700 günü aşkın bir süredir, soykırım devam ettiğini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Biz, bugün, bu kürsüde, kendi vatandaşlarımızla birlikte sesi kısılmak istenen Filistin halkına tercüman olmak için de bulunuyoruz” diyerek Filistin’in haklı davasına destek verdi. Filistin Devleti’ni tanıyacağını açıklayan ülkelere teşekkür eden Cumhurbaşkanı, henüz bu adımı atmamış devletleri bir an önce harekete geçmeye davet etti.

Erdoğan, Filistin vurgusu ile şunları kaydetti:

"İnsanlığın ortak vicdanını temsil eden bu kürsüden sizlere hitap etmekten bahtiyarlık duyuyorum. Filistin'in giderek artan sayıda ülke tarafından tanındığı dönemde Filistin Devlet Başkanı sayın Mahmud Abbas'ın bugün bizzat aramızda olamayışından duyduğum üzüntüyü ifade etmek istiyorum. Bu kürsüde kendi vatandaşlarımızla birlikte sesi kısılmak istenen Filistin halkına tercüman olmak için de bulunuyoruz. Filistin devletini tanıyacağını açıklayan devletlere teşekkür ediyor, bu kararı almayan ülkeler için bir an için kararı almalarını diliyorum.

"Soykırım devam ediyor"

Bizler bu salonda BM'nin 80. yaşını kutlarken dünyanın birçok bölgesinde kuruluş şartının ilk maddesinin ilk kelimelerine gölge düşürecek vahim hadiseler yaşanıyor. Özellikle Gazze'de gözlerimizin önünde 700 günü aşkın süredir soykırım devam ediyor. Biz toplantı halinde iken dahi Gazze'de şu anda siviller katlediliyor. Gazze'de ölen sivillerin sayısı 65 bini geçti. Enkaz altında kaç cenazenin olduğu henüz bilinmiyor.

"Ölenlerin 20 binden fazlası çocuk"

Ölenlerin 20 binden fazlası çocuk. İsrail tarafından GAzze'de son 23 aydır her saat 1 çocuk acımasızca hayattan kopartılıyor. Bunlar sayı değil dostlar! Hepsi birer can birer masum insan. Şu anda açlık silahıyla da insanlar öldürülüyor. 21. yüzyılda medeni dünyanın bakışları altında 146'sı çocuk 428 kişi açlıktan hayatını kaybetti.

"Utanç manzarası Gazze'de 23 aydır her gün tekrar ediyor"

Şimdi size Gazze'deki günlük hayatı anlatan bir fotoğraf göstereceğim. Birinci fotoğraf gördüğünüz gibi elleri leğenli kadınlar. Lütfen hepimiz elimizi vicdanımıza koyup, cev ar verelim; 2025 yılında böyle bir gaddarlığın mâkul bir sebebi olabilir mi? Fakat insanlık adına bu utanç manzarası Gazze'de 23 aydır her gün tekrar ediyor.

365 kilometre kare içinde yaşayan 2,5 milyon Gazze'li her gün yerinden ediliyor, her gün bir başka bölgeye göçe zorlanıyor. Sağlık altyapısı tamamen çökmüş durumda. Doktorlar öldürüldü ya da gözaltına alındı. Ambulanslar vuruldu. Hastaneler bombalandı, yıkıldı, tedavi mümkün değil. Operasyon mümkün değil. İlaç bulmak mümkün değil.

"İçim yanıyor"

Tayyip Erdoğan olarak içim yanarak, içim kan ağlayarak söylüyorum; 2-3 yaşındaki elleri, kolları, bacakları olmayan masum yavrucuklar bugün maalesef Gazze'nin olağan fotoğrafı haline gelmiştir.

Buna hangi vicdan dayanır. Hangi vicdan buna sessiz kalabilir? Çocukların açlıktan, ilaçsızlıktan öldüğü bir dünyada huzur olur mu? Hepimiz anne babayız. Üzerine titrediğimiz evlatlarımız, torunlarımız var. Burada Amerika'da, Avrupa'da dünyanın her yerinde bir çocuğun eline küçük diken batsa anne babaların yüreği yanıor ama Gazze'de çocukların elleri, kolları, bacakları anestezi yapılmadan ampute ediliyor.

"İnsanlık tarihi son 1 asırda böyle bir vahşet görmemiştir"

Bu insanlığın dip noktasıdır. İnsanlık tarihi son 1 asırda böyle bir vahşet görmemiştir.

Her şey gözümüzün önünde cereyan ediyor. Gazze'deki soykırım, medya, sosyal medya aracılığıyla canlı olarak yayınlanıyor. İsrail, şu ana kadar Gazze'de ulusal ve uluslararası basında çalışan 250 gazeteciyi kasıtlı olarak öldürdü. Gazze'ye tüm girişleri yasakladı. Yine de soykırımı gizleyemedi. Filistin topraklarında devam eden soykırıma her fırsatta dikkatleri çeken sayın genel sekreteri gönülden destekliyorum, cesareti için kendisini bir kez daha tebrik ediyorum.

"Sadece insanlar öldürülmüyor"

Ancak BM Gazze'de kendi çalışanlarını dahi maalesef koruyamamıştır. İnsanlığa yardım için koşturan 500 kişi öldürülmüştür. 326'sı BM personelidir. Bakınız, soykırım tıpkı holokost gibi insanların toplu halde imhası için kullanılan utanç verici, insanlık dışı barbarca bir kavramdır. Bugün Gazze'de sadece insanlar öldürülmüyor. Hayvanlar hedef alınarak öldürülüyor. Tarım alanları, bahçeler, ağaçlar, otlar, Gazze'de asırlık zeytin ağaçları yok ediliyor. Gazze'de sular yok ediliyor. Kirletiliyor. Gazze'de binalar, evler, kütüphaneler, hastaneler, okullar, camiler, kiliseler tarihi yapılar bilinçli şekilde yıkılıyor.

Toprağı insan ve hayvan için de bitki için de işe yaramaz hale getiriliyor. Şimdi size soruyorum; elimdeki şu fotoğrafın güvenlik arayışıyla ne ilgisi var? Bunun adına canlıya düşmanlık, hayata düşmanlık değil midir? Bu kürsüden açık ifade ediyorum; Gazze'de bir savaş yoktur. İki taraftan söz edilemez. Bir yanda elinde en modern, öldürücü silahlar olan d üzenli ordu, diğer tarafta ise masum siviller ve çocuklar vardır. Bu terörle mücadele değildir. 7 Ekim olayı öne sürülerek yürütülen işgal, tehcir, sürgün, soykırım daha doğrusu toplu kıyım politikasıdır.

"İsrail yönetimi kontrolü tamamen kaybetmiştir"

Gazze Hamas bahanesiyle yok edilirken Hamas'ın yönetimde olmadığı Batı Şeria da adım adım işgal edilmekte, infazlarla masum siviller katledilmektedir. İsrail, Gazze ve Batı Şeria ile sınırlı kalmıyor İran, Suriye, Yemen, Lübnan'a saldırarak bölge barışını tehdit ediyor. Arabulucu Katar'da ateşkes müzakereleri için toplantı yapan heyete İsrail saldırısı gerçekleşmiştir. İsrail yönetimi tamamen kontrolü kaybetmiştir.

Netanyahu'nun barış yapmaya, rehineleri kurtarmaya niyetinin olmadığı bir kez daha anlaşılmıştır. Ortadoğu'daki tüm ülkeler İsrail hükümetinin pervasız tehditlerinie muhatap oluyor. İsrail'in artan saldırganlığı sebebiyle Avrupa başta olmak üzere Batı'da 2. Dünya Savaşı sonrası ortaya çıkan değerler ağır yara almıştır. İnsan hakları, ifade özgürlüğü, basın özgürlüğü, kadın hakları, çocuk hakları, demokrasi, eşitlik, adalet gibi kavramlar rafa kaldırılmıştır.

"Vadedilmiş topraklar saplantısı ile hareket eden İsrail yönetimi"

Vadedilmiş topraklar saplantısıyla hareket eden İsrail yönetimi yayılmacı politikayla bölge barışına, insanlığın müşterek kazanımlarına kast etmektedir. Üç semavi dinin kutsal beldesi Kudus-ü Şerif bu radikalizmin doğrudan hedefidir. Viücdan sahibi musevileri de rahatsız eden, onların da tasvip etmediği, tüm dünyada antisemitizmi körükleyen bu cinnet hali daha fazla devam edemez.
Gazze'de ateşkes bir an önce sağlanmalı, saldırılar durmalı, insani yardımların engelsiz girişine mutlaka izin verilmelidir. Soykırım kadrosunun uluslararası hukuka hesap vermesi temin edilmelidir. İnşallah bu mutlaka gerçekleştirecektir. Sesini yükseltmeyen, tavır almayan herkes bu vahşetin sorumluluğuna ortaktır. Bütün devlet ve hükümet başkanlarına samimiyetle sesleniyorum, gün bugündür, gün insanlık adına Filistinli mazlumların yanında dimdik durma günüdür. Halklarınız barbarlığa tepki gösterirken gelin sizler de adım adım cesaretinizi gösterin.

Çocukların çocukları büyüttüğü Gazze'de insanlı görevinizi yerine getirin. Dünyanın farklı ülkelerinde meydanları dolduran, Gazzeli mazlumlara destek olmak için denizlere yelken açan akademisyen, sanatçı, öğrenci, aktivistlere en kalbi selamlarımı yolluyorum.

"13 yıl süresince Suriyelilerin feryatlarına dikkat çektik"

13 yıl boyunca sizlere bu kürsüden komşumuz Suriye'de yaşanan zulüm ve çatışmalardan bahsettim. 13 yıl süresince Suriyelilerin feryatlarına dikkat çektik. 1 milyon insanın hayatına, milyonlarcasının vatanlarını terk etmesine sebep olan zulüm 8 Aralık devrimiyle hamdolsun tarihe karıştı. Suriyeli kardeşlerimiz 8 Aralık itibariyle yeni bir dönemin kapılarını açtılar. Eli kanlı rejime karşı mücadeleyi kazanan Suriye halkı büyük bedeller ödeyerek elde ettikleri zaferi inşallah menziline ulaştıracaktır.

"Bir ve bütün Suriye vizyonunu tüm imkanlarımızla destekleyeceğiz"

DEAŞ başta olmak üzere terörün hiçbir çeşidinin olmadığı bir ve bütün Suriye vizyonunu tüm imkanlarımızla destekleyeceğiz. İstikrar kökleştikçe bunun kazanı Suriye ile birlikte tüm bölgemiz olacaktır. Körfezdeki kardeş ülkelere de Suriye'nin toparlanmasına verdiği katkılar için teşekkürlerimi iletiyorum. Bölgesel ve uluslararası aktörlerle işbirliğimizi aynı şekilde sürdüreceğiz.

"Bölgemiz yeni bir krizi daha kaldıramaz"

Komşumuz İran'la ilgili nükleer dosyanın bir an evvel diplomasi yoluyla çözülmesini temenni ediyoruz. Bölgemiz yeni bir krizi daha kaldıramaz. Komşumuz Irak'ın istikrar, güvenlik ve refahı bölgemizin selameti bakımından fevkalade önemlidir. Kalkınma Yolu Projesi gibi stratejik hamlelere bu bakımdan büyük önem atfediyoruz. Kuzeyde her ikisi komşumuz olan Rusya ve Ukrayna arasında İstanbul sürecine büyük iştiyakle ev sahipliği yapıyoruz. Çok sayıda esirin ve naaşın mübadelesine aracılık ettik. Barış müzakerelerinin modalitelerini belirlemeye çalıştık. Savaşın kazananı adil bir barışı kaybedeni olmaz şiarıyla ateşkes için çaba göstermeye devam edeceğiz.