CHP İstanbul İl Başkanlığı’na kayyım atanması sonrası sosyal medya paylaşımları gerekçe gösterilerek gözaltına alınan, 3’ü tutuklu 20 kişi bugün ilk kez hakim karşısına çıktı. Tutuklu bulunan kişiler hakkında yurt dışına çıkış yasağı ile tahliye, adli kontrolü olan kişilerin de adli kontrollerinin kaldırılmasına karar verildi.

CHP İstanbul İl Başkanlığı’na kayyum atanması sonrası sosyal medya paylaşımları gerekçe gösterilerek gözaltına alınan, 3’ü tutuklu 20 kişi bugün ilk kez hakim karşısına çıktı. Tutuklu bulunan kişiler hakkında yurt dışına çıkış yasağı ile tahliye, adli kontrolü olan kişilerin de adli kontrollerinin kaldırılmasına karar verildi.

Duruşmada neler oldu?

CHP İstanbul İl Başkanlığı’na kayyyum atanmasının ardından 7–9 Eylül 2025 tarihleri arasında sosyal medyada yapılan paylaşımlara yönelik başlatılan soruşturmada gözaltına alınan 20 kişinin, Türk Ceza Kanunu’nun 214’üncü maddesi uyarınca “halkı suç işlemeye tahrik” suçundan yargılanmasına bugün başlandı.

Sanıklardan 3'ü tutuklu, diğerleri ise tutuksuz yargılanıyordu. Tutuklu sanıklar yazar Nur Betül Aras, Boğaziçi Üniversitesi yüksek lisans öğrencisi Abdullah Esin ve Ömer Faruk Mangaltepeydi.

Oksijen'den İlkim Emirler'in haberine göre duruşma, İstanbul 19. Asliye Ceza Mahkemesi'nde görüldü. Duruşma, sanıkların ve avukatlarının savunmasıyla başladı. İddianamenin hem sanıklar hem de avukatlar tarafından bilinmesi nedeniyle iddianame okunmadı. Duruşmada tüm tutuklu sanıklar hazır bulunurken; sanıklardan Emrah Gülsunar, farklı bir suçlamada tutuklanması nedeniyle duruşmaya SEGBİS aracılığıyla katıldı.

Emirler'in haberine göre duruşma öncesinde sanıkların yakınları da adliyede hazır bulundu. Uzun süre kolluk kuvvetleri ile görüşüldü; ancak aileler dışında yakınlar alınmadı. Davanın görüldüğü salonun kişi kapasitesinin düşük olması nedeniyle sanık avukatları duruşmanın daha büyük bir salonda görülmesini talep etti; ancak bu talep de kabul edilmedi.

Davanın başlamasının ardından sanıkların yakınları da salonu doldurdu.

Bu arada duruşmanın başında CHP İstanbul İl Başkanı Özgür Çelik de salona geldi. Çelik birkaç savunmayı dinlemesinin ardından salondan ayrıldı.

"Biz hedef göstermiyoruz, hedef gösteriliyoruz"

Sanıkların savunmalarıyla başlayan duruşmada, ilk savunmayı Nur Betül Aras yaptı. Aras savunmasında gözaltına alındığı suçlama ile tutuklandığı suçlamanın aynı olmadığını vurguladı. Aras şu ifadeleri kullandı:

"Gözaltına alınma nedenim ile tutuklanma nedenim aynı değil. Siyasi eleştiride bulundum. Herhangi bir özne yok, hakaret yok. 'Cumhurbaşkanına hakaret'ten gözaltına alındım; bu suçla tutuklandım. Ancak şu andaki suçlamada bu yok. 'Alenen suç işlemeye tahrik etme' veya başka bir suça ilişkin olarak tweet atmadım. Bu nedenle üzerime atılı suçlamayı kabul etmiyorum.

9 yaşında bir kızım var. Akdeniz ateşi hastası, evladıma annelik yapamıyorum. Çocuğumun velayeti bana ait. Kızım da mağdur edildi.

Söz konusu tweette herhangi bir kurum, kişi veya makama gönderme yok. Yaptığım siyasi bir eleştiridir. Muhaliflerin gözleri korkutulmak isteniyor. Bizler tutuklanıyoruz. Biz hedef göstermiyoruz, hedef gösteriliyoruz.

Beraatimi talep ediyorum. Ben sadece ifade özgürlüğü hakkımı kullandım, suç işemedim."

Sındırgı'da 4,9 büyüklüğünde deprem
Sındırgı'da 4,9 büyüklüğünde deprem
İçeriği Görüntüle

Hakim savunmaları dinlerken sanıklarla ve avukatlarla herhangi bir göz teması kurmadı. Yalnızca tutuksuz yargılanma taleplerinin nedenlerini sordu.

"Bu kararın haksız olduğunu biz 9 yaşındaki çocuğa anlatamayız, siz de açıklayamazsınız"

Aras'ın avukatı da dosyanın özensiz şekilde hazırladığına, tutuklamanın orantısız olduğuna dikkat çekti. Avukat şunları söyledi:

"Torba bir tahkikat yürütülüyor. Dosyada şüphelilerle ilgili herhangi bir ayrım yapılmadan kanıt, gerekçeye bakılmadan yapıldı bu tutuklamalar. Bu dosya özensiz. Dosyanın siyasi saiklerle açıldığını görüyoruz. Müvekkilimin kaçması ve saklanması kızı varken zaten mümkün değil.

Müvekkilim hangi suçtan tutuklandı? Bunu mahkeme de bilmiyor. Akdeniz ateşi hastalığı olan küçük bir kızı var. 57 gündür kızı okuluna gidemiyor. Kızının yaşam hakkını da etkiliyor bu durum.

Tutuklama orantısız. Bu tutuklama ne amaca uygun, ne gerekli, ne yararlı. Bu kararın haksız olduğunu biz 9 yaşındaki çocuğa anlatamayız, siz de açıklayamazsınız.

TCK Madde 299'dan (Cumhurbaşkanına hakaret) tutuklanıyor. Hakkında hâlihazırda yürütülen başka bir soruşturma yok ama mahkemenin başında ise TCK Madde 214’ten (halkı suç işlemeye tahrik) yargılandığını söylüyoruz. Hangi suçtan tutuklandığı bile incelenmemiş. Keyfiliğini buradan bile anlayabilirsiniz.

Hukuku uygulayın. Başka bir şey istemiyoruz."

"Hayatımda hiç suç işlemedim"

İkinci savunma yine tutuklu bulunan Ömer Faruk Mangaltepe yaptı.

Mangaltepe savunmasında, tutuklu yargılanması nedeniyle yaşadığı mağduriyeti vurguladı. Mangaltepe şunları söyledi:

"Hür irademle ifade özgürlüğü kapsamında bu tweetleri attım. Halkı kin ve düşmanlığa teşvik etmedim. Hayatımda hiç suç işlemedim, 57 gündür tutukluyum. Hem ailem hem ben maddi manevi yıprandık. 8 yıldır çalıştığım, terfi aldığım işim tehlikede tutukluluğum nedeniyle. Hiçbir şekilde kaçma şüphesi taşımıyorum. Tahliyemi ve ardından beraatimi talep ediyorum."

"Müvekkilimini hesabına girilmiş, tweeti kaldırılmış. Bu yasal mı?"

Mangaltepe'yi iki avukat savundu. Avukatların ortak savunmasında özellikle iddianamenin özensizliğine dikkat çekildi. İddianamenin onuncu sayfasında "Soğuk Savaş isimli YouTube programında söylenen cümleler..." ifadelerinin yer aldığı vurgulanarak bunun da iddianamenin özensizliğini ortaya koyduğu vurgulandı.

Savunmalarda şu ifadeler kullanıldı:

"10 kişi gözaltına alındı; dosyamızda neden 20 kişi var? Tutuklama müzekkeresinde herhangi bir sebep belirtilmiyor. Bu kararın gerekçelendirilmesi gerek. Gerekçe sorunu yaşıyoruz. Tutuklama nedeni var görünüyor deniyor; gerekçeyi de görmek istiyoruz.

Hangi suçu işlemeye tahrik? Hangi suçu işlemeye tahrik etmişin yanıtı yok. Gözaltına alındığı tweeti yoktu şu anda. Kendisinin hesabına erişilmiş ve bu tweet yok edilmiş. Bu nasıl oldu? Bunu yapmak yasal mı?

Müvekkilimizin 26 takipçisi var. Hangi halkı suç işlemeye teşvik bu?"

"Ben bir öğrenciyim, benim böyle bir etki alanım yok"

Tutuklu sanıklardan Boğaziçi Üniversitesi yüksek lisans öğrencisi Abdullah Esin de savunmasında yüksek lisans tezinin tutuklanması nedeniyle sekteye uğradığını hatırlattı.

Esin savunmasında şunları söyledi:

"Ben siyaset bölümünde yüksek lisans öğrencisiyim. Bu nedenle tüm önemli olayları okumaya anlamaya çalışıyorum. 9 Eylül’de CHP İstanbul İl Başkanlığına yaşananların siyasi analizini sosyal medya hesabımdan paylaştım. Daha önce de böyle paylaşımlar yapıyordum. Bu paylaşımlardan dolayı halkı suça tahrikten yargılanıyorum. Benim böyle bir etki alanım yok, ben bir öğrenciyim. Yüksek lisans sürecim bitme noktasına geldi. Onaylanan tezimi elden teslim edemediğim için eğitim hakkım ihlal edildi, edilmeye devam ediyor.

Ben toplumun tamamı tarafından kabul edilen değil, aksine bir kısmının da düşündüklerini söyledim. Söylüyorum. Herkesin sesinin duyulması gerektiğine inanıyorum. Eğitim aldığım üniversite de bu anlayış üzerine inşa edilmiştir. Demokrasinin de temel taşı budur. Toplumda kabul gören düşünceleri değil, az kabul gören düşüncelerin de konuşulması ve ifade edilmesi. Ben beraatimi talep ediyorum."

"Dosyada usule uygun bir delil yok"

Abdullah Esin'in avukatı, duruşma başlamadan önce "Abdullah Esin ve arkadaşlarının davası" söylemini duyduğunu ve bunun doğru olmadığını vurguladı. Avukatı "Bu dosyadaki 20 kişinin birbiriyle hiçbir bağlantısı yok. Abdullah Esin’in arkadaşları değil hiçbiri. Bunu belirtmek gerekiyor" dedi.

"Herkes iddianamenin boşluğundan haberdar, Bu dosyada delil olarak nitelenebilecek tek şey; açık kaynak raporu. Usule uygun elde edilmiş bir delil yok bu nedenle tartışılacak bir şey de yok. İddianamede yer alan ifadelerin tamamı ifade özgürlüğü kapsamında ifadeler.

Bu dosyada insanların neden yargılandığını anlatmakta güçlük çekiyoruz. Özellikle bu iddianame ile. Abdullah bir an evvel tahliye olmalı ki tezini teslim edebilsin. Bir an evvel tüm tutuklu arkadaşların tahliyesini ve başta Abdullah olmak üzere tüm sanıkların tahliyesini talep ediyorum."

Tutuklular tahliye edildi

Emirler'in haberine göre ardından hakim ara kararını açıkladı. Yaklaşık 5 saat süren duruşmanın ardından hâkim tutuklu sanıkların tahliye edilmesine ve adli kontrol şartı getirilmesine; tutuksuzların ise adli kontrollerinin kaldırılmasına karar verdi.

28 Ocakta davanın ikinci duruşması görülecek.

Savcı mütalaasını açıkladı: Tutuklulukların devamını talep etti

Duruşma verilen yarım saatlik aranın ardından devam etti. Savcı, Nur Betül Aras, Abdullah Esin ve Ömer Faruk Mangaltepe'nin tutukluluklarının devamını; diğer sanıkların da adli kontrollerinin devamını talep etti.

Ne olmuştu?

CHP İstanbul İl Başkanlığı’na kayyum atanmasının ardından 7–9 Eylül 2025 tarihleri arasında sosyal medyada yapılan paylaşımlara yönelik geniş kapsamlı bir soruşturma başlatıldı.

Emniyet Genel Müdürlüğü, 'halkı kin ve düşmanlığa tahrik' ve 'suç işlemeye tahrik' suçları kapsamında, “provokatif dezenformasyon içerikli olduğu” değerlendirilen hesaplara yönelik yürüttüğü soruşturmada çok sayıda adrese eş zamanlı baskınlar yaptı ve gözaltılar yapıldı.

8 Eylül’de Boğaziçi Üniversitesi yüksek lisans öğrencisi Abdullah Esin, yazar Nur Betül Aras ve Ömer Faruk Mangaltepe ve çok sayıda isim gözaltına alındı; 9 Eylül’de tutuklama talebiyle adliyeye sevk edilen 7 kişiden Esin, Aras ve Mangaltepe tutuklandı.

Esin ve Mangaltepe önce Metris Cezaevi’ne, ardından Silivri’deki Marmara 1 No’lu Kapalı Cezaevi’ne, Aras ise Silivri'deki Marmara Cezaevi’ne gönderildi.

İddianamede yer alan tüm isimler hakkında Türk Ceza Kanunu’nun 214’üncü maddesi uyarınca “halkı suç işlemeye tahrik” suçlamasından dava açıldı.