CHP Genel Başkanı Özgür Özel, AK Parti'nin 31 Mart yerel seçimleri yenilgisinin ardından "demokrasi treninden" indiğini ileri sürerek, "Önce seçimli otoriterlik kuranlar, şimdi seçimsiz bir diktatörlüğe geçmenin hevesi içindeler. Atatürk'ten miras cumhuriyete, demokrasiye sandığa saldırıyorlar. Çok partili rejime saldırıyorlar. Bu iktidar demokrasi istemiyor. Biliyorlar ki demokrasi olsa sandıktan çıkamayacaklar. Biliyorlar ki adalet olsa kendi suçlarını örtemeyecekler. Biliyorlar ki barış olsa bu milleti kutuplaştıramayacaklar. Ama and olsun ki adaleti de demokrasiyi de barışı da biz getireceğiz, bu meydanlar, bu eylemler, bu direniş getirecek" ifadesini kullandı.
Özel, CHP İstanbul İl Başkanlığı'na kayyım atayan hakimin eşinin İBB'nin AKP'de olduğu dönemde belediyenin avukatlığını yaptığını açıklayarak; "İstanbul 45. Asliye Hukuk Mahkemesi'nde birini buldular. Kim o? 5 yıl boyunca eşi, İBB AK Parti'deyken avukatı, AK Parti rozeti taşırken sınava girdiler. Karı koca hakim yapıldılar! Talimatı almış bir avukat, gününde başvurdu. Talimatı almış bir mahkeme, normalde o davayı Ankara’ya gönderecekken orada kabul etti. Eylül sonunda ‘mahkeme açtım’ demişken adli tatil dönüşü ilk gün işlemini yaptı ve İstanbul İl Başkanlığına kayyım atadılar" dedi.
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Ankara'nın Tandoğan Meydanı'nda "Vesayet Değil Siyaset! Kayyıma, Darbeye Hayır" mitinginde yaptığı konuşmada, "Bugün bu tarihi meydanda yine tarih yazıyoruz. 1950'lerde Kıbrıs mitinglerinin, 1959'da büyük işçi mitinglerinin, 6'ncı Filo'ya karşı bağımsızlık mitinglerinin yapıldığı meydandayız. 70 yıldır haksızlığa direnenlerin meydanındayız. Bugün de vesayete ve darbeye hayır demek için buradayız. Vesayet değil siyaset demek için buradayız. Tandoğan Meydanı'nda dün akşam saatlerinde 500 bin kişi doldurabilir burayı dedikleri arama noktalarını 6 kere ileri aldınız, milyonlar oldunuz Tandoğan'a aktınız" ifadesini kullandı.
Özel, şunları kaydetti:
"Serbest seçimler için eylemdeyiz"
"Serbest seçimler için eylemdeyiz, demokrasi için eylemdeyiz. Bugün burada sadece CHP'liler yok. İşçiler burada, emekliler burada, kadınlar burada, farklı partilerden demokratlar burada. Türkiye İttifakı'nın tüm renkleri ile kol kola bu meydandayız. Bugün vesayet değil siyaset diyenler burada. Kayyıma, darbeye hayır diyenler, 19 Mart darbesinden sonra 54'üncü kez bu meydanda direnenler bu meydanda. Türkiye'nin dört bir yanındaydık. Trabzon'da gördüm sizi, Bayburt'ta, Çanakkale'de, Erzurum'da, Konya'da, Türkiye'nin dört bir yanında buldum sizi."
Özel, Adnan Yücel'in "Yeryüzü Aşkın Yüzü Oluncaya Dek" şiirini okudu. Özel, "Yarın için direnenlere, yarına sahip çıkanlara, demokrasiye, cumhuriyete sahip çıkmak için başkente koşanlara selam olsun, helal olsun" ifadesini kullandı.
Özel, şunları kaydetti:
"Bugün bu meydanda ekmeği küçülenler de var, emekliliği çalınanlar da, geleceğinden kaygı duyanlar da. Bugün bu meydanda emeği çalınanlar, onuru kırılanların, yarınlardan korkanların bir dayanışması, kol kola girmesi, omuz omuza durması ve yarına güvenle bakmaları için birlikte olmaları var. Bugün Muğla'da zeytinine, doğasına sahip çıkanlarla birlikte büyük bir mitingde olacaktık. Ancak gidemedik, Muğla'daki dayanışma bizimle dayanışmak için buraya geldi. Toprağımızı Vermiyoruz İnisiyatifi'ni selamlıyorum. 28 Eylül'de hep birlikte zeytine, toprağa sahip çıkmak için herkesi Muğla'ya davet ediyorum.
Bu meydan dosta güven, olmayana kaygı veriyor. Tüm otokratlar meydanlardan korkar. Demokratlar meydanları doldurur, otokratlar, oturdukları köşeden o meydanı izlerler ve titrerler. Bugün sarayında oturup bu meydandan korkanlar da var, 12 metrelik hücrelerinden bu meydanla coşanlar, bu meydana inananlar da var. Bu meydana sarayından bakana sesleniyorum. Ey Erdoğan, Tandoğan Meydanı'nı hiç böyle gördün mü? Meydana varan bütün bulvarlar sonuna kadar dolu, kimse ayrılmıyor görüyor musun? Bu meydanda senin gibi korkanlar değil, senden korkmayanlar, zulümden yılmayanlar var. Bu meydan korkuyu evde bıraktı, bu meydan direniyor, mücadele ediyor.
"Tandoğan'dan ilan ediyoruz ki CHP, Türkiye'nin birinci partisidir"
Verdiğimiz mücadelenin tek bir hatta değil, tüm vatan sathına yayıldığını ilan etmek için toplandık. Bir hat olarak sadece CHP'yi savunmuyoruz. Bu hattı sadece CHP'liler savunmuyor. Hepimiz Türkiye'nin bütün demokratları, demokrasiyi, Atatürk'ten emanet cumhuriyeti, İsmet Paşa'nın iktidarı devriyle gerçekleşen çok partili rejimi savunmak üzere hep birlikte bu meydandayız, iyi ki birlikteyiz, iyi ki güçlüyüz, hep birlikte başaracağız. CHP, Kuva-yı Milliye'den doğar, CHP Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyetlerinin birleşmesiyle oluşur. İlk kurultayını Sivas Kongresi sayar. Atatürk'ün deyimiyle o günden beri ayaktadır. Bu parti, Cumhuriyeti kuran kadroların partisidir. Ancak, bu parti Cumhuriyetin tek sahibi, o başarıyı paylaşmayan bir parti değil, aksine hepimizin dedesini, ninesini o kurtuluşa ortak eden, o kuruluşta gören, cumhuriyete sahip çıkmayı, Atatürk devrimlerine sarılmayı, demokrasiyi ayakta tutmayı tüm partilerden bekleyen bir partidir.
Her ne kadar şu an iktidarda demokrasiyi amaç değil araç olarak gören, işimize gelince ineriz diyen, 31 Mart seçimlerini kaybedince, bir daha genel seçim kazanamayacağını anlayınca demokrasi treninden inen birileri yönetse de, son günlerde yaşadığımız bütün süreçlerde iktidarı ilk devrettiğimiz Demokrat Parti'nin ziyaretiyle başlayan, DEM Parti'nin Zafer Partisi'nin ziyaretleriyle, Yeniden Refah Partisi'nin ziyaret talepleri, İYİ Parti'nin, DEVA'nın, Gelecek Partisi'nin, Saadet Partisi'nin paylaşımları, telefonlarıyla, sahadaki dostlarımız Türkiye İşçi Partisi'yle, Emek Partisi'yle Sol Parti'yle omuz omuza Türkiye'nin bütün demokratları demokrasinin tarafındayız. Bu ceberrut iktidar zeytine saldırdığında bütün partiler birleştik, direndik, önümüzdeki çarşamba 260 imzayla Anayasa Mahkemesi'ne birlikte gidiyoruz. Kayyıma karşı da sağdan sola hep beraber direniyoruz. Tandoğan'dan ilan ediyoruz ki CHP, Türkiye'nin birinci partisidir. Ana muhalefet partisidir, ama ne muhalefetin patronudur, ne her şeyin sahibidir. Bu mücadelede tüm kardeş partilerimizle birliktedir, omuz omuzadır.
"Daha ilk yenilgilerinde demokrasi treninden indiler"
Partimiz yıllarca darbelerin hedefi oldu, kapatıldı, genel başkanlarımız tutuklandı, hapse atıldı. Ama her zorluğu milletimizle birlikte yendik. 47 yıl sürdü, ikinci parti olduk, birinci parti olamadık, seçimleri kazanamadık. Ancak demokrasiden şaşmadık, rakiplerimize darbe yapıldı, darbecilere değil demokrasiye sahip çıktık. 47 yıl sabır gösterdik, millete güvendik, 47 yıl sonra 31 Mart seçimlerinde bir büyük başarıyla, Türkiye nüfusunun yüzde 65'ine hizmet imkanını yakaladık. İstanbul'da Ekrem Başkan, Ankara'da Mansur Başkan hep birlikte çalışarak, örnek hizmetlerle milletin gönlüne girince, yapılan anketlerde seçimin çok ilerisinde sonuçlar alınca, karşımızdakiler 47 yıl gösterdiğimiz sabrı, metaneti, demokrasiye saygıyı 47 ay göstereceklerdi. Değil 47 ay 47 gün hazmedemediler. 47 gün yenilgiyi kabullenemediler. Daha ilk yenilgilerinde demokrasi treninden indiler. Dünyadaki diğer otoriterleri örnek alan değil, aşan, onların cesaret etmediği işlere kalkışan bir saldırıya giriştiler. Önce seçimli otoriterlik kuranlar, şimdi seçimsiz bir diktatörlüğe geçmenin hevesi içindeler. Atatürk'ten miras cumhuriyete, demokrasiye sandığa saldırıyorlar. Çok partili rejime saldırıyorlar. Bu iktidar demokrasi istemiyor. Biliyorlar ki demokrasi olsa sandıktan çıkamayacaklar. Biliyorlar ki adalet olsa kendi suçlarını örtemeyecekler. Biliyorlar ki barış olsa bu milleti kutuplaştıramayacaklar. Ama and olsun ki adaleti de demokrasiyi de barışı da biz getireceğiz, bu meydanlar, bu eylemler, bu direniş getirecek.
"Bu meydan kazanacak"
23 yıllık bir iktidarın memleketi getirdiği son noktadayız. AK Parti iktidarı işçilere, emekçiye de emekliye de iyi gelmedi. Gençlere de, kadınlara da, çocuklara da ormanlara da iyi gelmedi. Önce iktidar oldular, fabrikaları, şirketleri özelleştirdiler. Sıcak para dediler, başka bir şey demediler. FETÖ ile ortak oldular, devletin tüm kadrolarını ele geçirdiler. 2010 referandumunda FETÖ ile anayasayı değiştirdiler. Yargıyı, orduyu, polis teşkilatını ele geçirdiler. Balyoz'daki Ergenekon'daki zulümleri bu ülkeye yaşattılar. Bu ülkenin Genelkurmay Başkanı'na, namuslu subaylarına, generallerine, amirallerine, bu ülkenin bilim insanlarına, iş adamlarına uydurdukları bir kumpasla lekeler sürdüler, kumpaslar kurdular. Şımarttıklarının darbesine maruz kaldılar. Ellerini FETÖ sabunuyla yıkadılar, güya o günahtan, o kirden kurtuldular. 17/25 Aralık, belgeli hırsızlıklarının üzerini örttüler. 7 Haziran - 1 Kasım arasında bu ülkeyi büyük bir kaosun içine soktular. Her yerde patlayan bombalardan medet umdular. Yüzlerce can giderken anket yaptırdılar ve dönüp tekrar iktidarlarını sağlamlaştırdılar. 15 Temmuz darbe girişiminin ardından OHAL koşullarında, dünya kadar şaibeyle, mühürsüz oylarla anayasal sistemi değiştirdiler. Kendilerini vatansever, barış isteyenleri hain terörist ilan ettiler. İşlerine gelince müzakere ettiler, işlerine gelince sivil siyaseti hedef gösterdiler. Barışın umudunu da siyasete alet ettiler. Gün geldi akan kandan medet umdular, gün geldi kanı durduracağız diye siyaset yapmaktan umut buldular. Karşılarında tarihsel bir tutarlılık içerisinde iki şeyin renginin olmadığını bilen, ananın gözyaşında renk aramayan Kürt'ün anasıyla Türk'ün anasını ayırmayan, işçinin alın terinde renk aramayan, Alevi'siyle Sünni'siyle, sağcısıyla solcusuyla bütün emekçilerine sahip çıkan, bu ülkenin yarınlarını eşitlikte, adalette gören bir birliktelik var. Bu kumpasçılara karşı biz kazanacağız, bu meydan kazanacak, Türkiye'nin demokratları kazanacak.
"Toplumda büyük bir gelir adaletsizliği vardır"
Bir kişinin ve onun çevresinin varlığını sürdürmesi, servetini koruması için bir kara düzen kuruldu. Türkiye'yi yasaklara boğan, bir avuç insanı zenginleştirip milleti fakirleştiren bir kara düzenin içindeyiz. Bu kara düzen kurulmadan önce en düşük emekli maaşı 8 çeyrek altındı. Bugün en düşük emekli maaşı iki çeyrek altın. Emekli AK Parti'den öncesine göre 4'te 1 maaş almaktadır. Bu yoksulluğu iliklerine, kemiklerine kadar hissetmektedir. Asgari ücret 7 çeyrek altından 2,5 çeyrek altına düşmüştür. En düşük memur maaşı 14,5 çeyrek altından 5,5 çeyrek altına düşmüştür. Maalesef AK Parti'nin kara düzeninde orta direk kaybolmuştur. Ömrü boyunca çalışan emekli öğretmene verdikleri ikramiye eskiden 1 ev alabilmekteyken, şimdi 5 emekli öğretmen ikramiyeleri birleştirse başı sokacak bir evi zor alabilmektedir. Toplumda büyük bir gelir adaletsizliği vardır. Bugün 38 OECD ülkesi içinde hem gıda enflasyonunda hem genel enflasyonda Türkiye 1'inci sıradadır.
"Millet bu iktidardan desteğini çekmiştir"
"Dünyada Venezuela'dan sonra en yüksek faiz AK Parti'nin kara düzenindedir. En zengin yüzde 20'ye servetin yüzde 90'ını layık görmektedirler. AK Parti'nin kara düzeni böyle bir düzendir. Bu kara düzende hayat pahalı, emek ucuzdur. Örgütlenme özgürlüğü, grev özgürlüğü saldırı altındadır. Bu iktidar işçi düşmanıdır, grev yasakçısıdır. Türkiye'deki bütün emekçilere sesleniyorum. Mutlaka sendikalı olun, en kötü sendika, sendikasızlıktan iyidir. Türkiye'de Erdoğan'ın çıkarlarıyla milletin çıkarları birbirine karşıt hale gelmiştir. Aslında iyi de oldu, saflar netleşti. Erdoğan, kendi çıkarları için her şeyi yapacak durumdadır. Milletin huzuru ve refahının bozulması da buna dahildir. Tam da bu nedenle millet bu iktidardan desteğini çekmiştir. Millet, kendi dertleriyle dertlenen bir iktidar umuduna bel bağlamıştır. Veresiye defterlerini kapatan, 762 kreş açarak yoksulun çocuğuna eğitim, annesine istihdam olanağı sağlayan, 77 öğrenci yurdu açarak yoksulun çocuğunu cemaatlere, tarikatlere değil eşit hizmet alacakları belediye yurtlarına yönlendiren, yoksullara süt verenlere, beslenme çantalarını dolduranlara, kırtasiye desteği verenlere, yatağındaki yaşlıya da kundaktaki çocuğa da bu milletin evlatları diye sahip çıkan belediyelere sarılmış, son seçimlerde kendi değişen, Türkiye'ye değişim vadeden CHP'de karar kılmıştır.
Partimiz 47 yıl sonra Türkiye'nin birinci partisi olmuştur. AK Parti, kurulduğu günden itibaren ilk kez yenilmiştir. Milletin kararına saygı duyması, hatayı kendinde araması, bizimle hizmette yarışması gerekirken en kötü yola tenezzül etmiştir. Millete umut vadedemeyen iktidar, milleti korkutarak, baskı altına alarak ayakta kalmayı tercih etmiştir. Demokrasiyle göreve gelen bir iktidarın, demokrasi treninden inmesinin ağır sonuçlarıyla karşı karşıyayız. Ne yazık ki iktidara demokratik olarak tehdit olan kim varsa bugün iktidarın hedefindedir. Bir kişi ve onun yanındakiler iktidarda kalsın diye milletimiz ağır bedeller ödemektedir. İşte bu anlayış, cumhurbaşkanı adayımızı belirleyeceğimiz 23 Mart tarihine giderken, 19 Mart tarihinde Ekrem İmamoğlu'nu gözaltına almış, 4 gün gözaltında tutmuş, 23 Mart tarihi 15,5 milyon seçmenle kendisi cumhurbaşkanı adayı gösterilirken onu demir parmaklıklar arkasına koymuştur. Cumhurbaşkanı adayımız Ekrem İmamoğlu'dur.
"İBB Borsası kurulmuş, adalet araması gerekenler borsalarda pazarlıklara tutuşmuştur"
Kendisi ve arkadaşlarımız 179 gündür cezaevlerindedir. Adana'dan, İzmir'den, Antalya'dan, İstanbul'dan 17 belediye başkanımız bizleri cezaevlerinde birer siyasi tutsak olarak izlemektedirler. Bugün Zeydan Karalar'ın doğum günüdür. Onu sevgiyle selamlıyoruz, iyi ki doğdun. Geçirdiği iki kansere ve doktorların nükseder demelerine rağmen Mehmet Murat Çalık maalesef tahliye edilmemiş, tehlike altındadır. Antalya Büyükşehir Belediye Başkanımız, 14 ilaç içerek yaşam mücadelesi vermekte, cezaevi ile hastane arasında gidip gelmektedir. İBB Borsası kurulmuş, adalet araması gerekenler borsalarda pazarlıklara tutuşmuştur. Bu dava siyasidir, iddialar iftiradır, arkadaşlarımız masumdur, yapılan darbedir, geleceğin cumhurbaşkanına, iktidarına darbedir. Direneceğiz.
19 Mart darbesinden bu yana verdiğimiz mücadelede Ekrem Başkan'ın en önemli yol arkadaşı, ona en çok sahip çıkanlardan Mansur Yavaş Başkanımıza özel bir teşekkür etmek isterim. Bu mücadelenizle milleti bu darbeye razı edemediler. 4 kişiden 3'ü bu yalanlara inanmıyor. Bu davaların siyasi olduğunu, bunların iftira olduğunu biliyor. Yazılamayan iddianamelerin ne kadar boş, söylenenlerin ne kadar yalan olduğunu biliyoruz. Büyük bir öz güvenle tekrarlıyoruz. 1 Ekim'de yasal düzenlemeyi yapalım, TRT'de bir kanalı bu mahkemeye tahsis edelim. İsteyen bütün özel televizyonlara bu yayını verelim, iftiralar da canlı yayında açılsın, cevaplar da canlı yayında verilsin. Hodri meydan. Partimizin belediye başkanlarını sürekli tehdit edenler, yıllar önce gelmiş, müfettişler incelemiş, temiz raporlarını vermiş, yıllar sonra bir kişiyi suçlu ilan edip ona suç bulmak için didik didik yapanlar, artık siyasete doğrudan müdahale noktasındadır.
"CHP'li belediyelere gidip, 'Ya AK Parti'ye katılacaksın ya Silivri'ye atılacaksın' diyorlar"
Aynı iş adamı 378 kez ihale almış, bunların 75'i CHP'den hepsinde soruşturma, başkanlar içeride. 303'ü AK Parti'den, kimseye dokunmuyorlar. MHP'nin Kütahya Belediye Başkanı aynı kişiye ihale vermiş, alın onu da getirin, içeri atın, Silivri'de tutun demiyorum, dosyasını ayırıp Kütahya'ya yolluyorlar ama Adanalı belediye başkanlarımızı Silivri'de yatırıyorlar. CHP'li belediyelere gidip, 'Ya AK Parti'ye katılacaksın ya Silivri'ye atılacaksın' diyorlar. Bu tehditlere direnen kahramanlar olduğu gibi tabanları yağlayanlar oldu. Yaptıkları işten emin olmayanlar ve AK Parti'ye teslim olanlar tarihteki yerini aldılar. Geçen hafta eşinin yanında Bayrampaşa Belediye Başkanımız Hasan Mutlu'ya, 'Ya AK Parti'ye katılacaksın ya hapse atılacaksın' dediler. Hasan Mutlu, 'Ben belediye başkanlığını ömrüm boyunca hayal ettim, Terzi Fikri gibi belediye başkanı olmaya geldim, haysiyetsizlik yapmam' dedi. Dün sabah Hasan Mutlu'yu aldılar. Hasan Mutlu gibi direnenler, 17 belediye başkanımız gibi direnenler tarihteki yerini alıyorlar. 3 gün önce Beykoz Belediye Başkanımız çıktığında, 'Bu AK Parti ile anlaşacak, oraya geçecek' deyip belediye başkanı tekrar tutuklandığında kendisi AK Parti'ye geçecek haysiyetsizliği gösterenleri de tarih yazacak, onlardan hepimiz hesap soracak.
Recep Tayyip Erdoğan, kaybettiği belediyeleri almak için her türlü oyuna, hileye, desiseye yol vermiştir, imkan tanımıştır. Dün rozet taktığı belediye başkanı vekilinin, onunla birlikte ayrılanların o kayıtlarda olduğunu bilmeden CHP kongresine ses kaydıyla sataşmaktadır. Oysa AK Parti o ses kayıtçılara kucak açmıştır. Bayrampaşa'da AK Parti ile MHP'nin topam 15, CHP'nin 20 belediye meclis üyesi, 2 de bağımsız varken, 8 belediye meclis üyemizi gözaltına aldılar, onları tutuklayarak Bayrampaşa'yı kazanmaya çalışıyorlar. Gaziosmanpaşa seni istemiyor, Bayrampaşa seni istemiyor, Beykoz seni istemiyor, Aydın seni istemiyor, Türkiye seni istemiyor, düş yakamızdan be adam.
"2 Kasım'da getir sandığı millet versin kararı, hodri meydan"
Buradan Recep Tayyip Erdoğan'a sesleniyorum. Kendine güveniyorsan, ben güveniyorum. Partine güveniyorsan, ben partime güveniyorum. Adaylarına güveniyorsan, ben hepsine güveniyorum. 2 Kasım'da getir sandığı millet versin kararı, hodri meydan. Tayyip Erdoğan'a sesleniyorum. Eğer cesaretin varsa, kaptıkaçtı siyasetçi değilsen, siyasi yankesicilikten medet ummayacaksan, Bayrampaşa'ya, Beykoz'a, Aydın'a gel koyalım sandığı, millet versin kararı. Seni gidi siyasi yankesici seni. Milletin vermediğini hile ile almak, milletin vermediğini zorla almak, tehditle almak, darbecilerin işidir. Türkiye'ye demokrasiyi getiren parti, senin gibi darbeciye, cuntacıya meydan okuyor.
"Tek umudu Yargı Kolları Başkanı Akın Gürlek"
Erdoğan Türkiye'de geçmişi inkar, geleceği de tehdit eden kirli bir yol açmıştır, kirli bir yola sapmıştır. Erdoğan siyasi parti genel başkanı olduğu halde, partisine, ana kademesine, gençlik kollarına, kadın kollarına güvenmek, onlarla siyaset yapmak, onlarla seçim kazanmaya çalışmak yerine, kadın kollarından ümidini kestiğini, gençlik kollarına güvenmediğini, ana kademeyle gelecek iktidarı örgütlemeyi başaramayacağını itiraf edip, Türkiye'de hiçbir partide olmayan yeni bir yol kurmuştur. Bu yolun adı Yargı Kollarıdır. AK Parti'nin tek umudu Yargı Kolları Başkanı Akın Gürlek'tir, onun yargı darbesidir. AK Parti'nin adliye koridorlarıda çalışan Yargı Kolları Başkanı ve etrafındakiler AK Toroslar Çetesi olarak anılmaktadır. Bu çete marifetiyle Türkiye'de adaletin terazisi bozulmuştur. Bu çete, sadece CHP'ye değil, siyasi partiler sistemine, demokratik hayata, siyasal yaşama tüm siyasete tehdittir. Bu çete İYİ Parti'ye de DEM Parti'ye de, Zafer'e de DEVA'ya da, Gelecek'e de Saadet'e de, TİP'e de EMEP'e de tüm siyasete en büyük tehdittir. Bu çetenin tasallut altına aldığı mahkemelerde hakimlerin gözü bağlı değildir. O mahkemeler hukuk ilkelerine göre değil, karşısındakinin yakasındaki rozete göre karar vermektedirler. Bugün Erdoğan, siyaset üretmiyor. Gençlik kollarına, kadın kollarına güvenmiyor. Onlarla seçim kazanamayacağını düşünüp, güvendiği tek şey AK Parti’nin yargı kollarıdır. Bugün muhalif belediye başkanlarını AK Parti’nin siyasetçileri ile değil, yargı kollarıyla yenmeye çalışmaktadırlar. Karşımızdaki akıl tüm siyasete tehdittir.
"Türkiye'nin kurtuluşu güçlü parlamenter sistemdedir"
CHP olarak çok bedel ödedik, öderiz, icap ettiğinde ödemeye devam edeceğiz. Ancak içinde bulunduğumuz durumu herkes iyi okumalıdır. Bugün iktidara risk oluşturan CHP’dir, o baskı altındadır. Türkiye’de yargı eliyle açılan bu kirli yol canavarlaşmaktadır. Bugün CHP’yi yutan, yarın diğer yapıları yutacaktır. Bugün muhalif gazeteciye musallat olan, yarın diğer gazetecilere, konuşan sanatçıyı hedef alan tüm sanatçıları tüm iş adamlarını, herkesi hedef alacaktır. Çünkü demokrasi gittiğinde artık geriye onları durduracak hiçbir güç kalmayacaktır.
AK Partili, MHP’li ama bu kara düzenin çarklarından olmayan, onlardan medet uman, iyi olur diye oy veren vatandaşlarımıza sesleniyorum. Diyelim ki biz teslim olduk, bu canavar durur mu? Diyelim ki sandık gitti, bir daha senin hatırını sorar mı? Damadın tarafında olmak, cemaatin tarafında olmak, savcının tarafında olmak… Bunlar bir ülkeyi ne gönendirir ne ileriye taşır. Demokrasinin tarafında olunursa ülkeler büyür. Türkiye tek adam elinde işgale sürüklendi. Yedi ayrı ordu Anadolu’yu işgal etti. O gün ölüm fermanına rağmen paşa rütbesiyle ölüm fermanına rağmen Anadolu’ya geçenler, önce kurtuluşu örgütlediler, ardından kuruluşu yaptılar. Ama bu hastalıkların kol gezdiği, yoksulluğun, kıtlığın olduğu, dünyanın çok gerisinde olan ülkenin kendileri de yönetseler, tek adam yönetimi ile abad olmayacağını bildiler. Bir meclis kurdular, o meclise uydular, milletin kararına saygı duydular. Türkiye’nin kurtuluşu, demokratik, güçlü, parlamenter sistemdedir. Tek adama değil; parlamentoya, millete, onun patronluğuna güveneceğiz.
AK Partililere, MHP’lilere sesleniyorum. Komşularınıza sahip çıkın, akrabalarınıza sahip çıkın. Kardeşlerinize sahip çıkın. İyi insanlara sahip çıkın. Kötülüğün yolunu kapayın. Kötülüğün sonu hepimize felakettir."