"Bir varmış bir yokmuş" diye başlayan ilişkiler zaman içinde bazen evli bir çifte dönüşürken, bazen de bekar bir çift olarak kalır. Çift ilişkisini belirleyen çeşitli dinamiklerin en başında psikolojik faktörler gelir. Karakter, kişilik, mizaç, uyum, esneklik, ilişkinin belirleyicisidirler. Çiftleri tanımlarken barışçıl, ideal, kusursuz ya da çok çatışanlar olarak sınıflasak da sorunlarının çözümünü zorlaştıran detay, çiftlerden birinin manipülatör ya da kontrolcü olarak karşımıza çıkmasıdır. Manipülatörler, insanları kendi bilgileri dışında ve istemedikleri halde etkilemek veya yönlendirmek arzusu içinde olurlar. Eşlerinin ya da ilişkide bulundukları insanların algılarını, fikirlerini veya davranışlarını, kendi ihtiyaçları ve istekleri doğrultusunda değiştirmek isterler. Hemen herkes hayatının zorlu bir anında manipülasyon yapmıştır. Eve kötü bir karne ile gelen çocuğun durumu kontrol etmek için "karnım ağrıyor" demesi ya da kavganın en şiddetli anında kadın/erkeğin ağlamaya başlayarak, karşısındaki insanı susturması, manipülasyonlara örnektir. Ancak bu her zaman yapılan bir şey değildir, genellikle durumsaldır, anlıktır. Oysa bir manipülatörün en büyük farklılığı buradadır. O, bütün ilişkilerini, özellikle de ev içindeki ilişkilerini, karşısındaki insanları manipüle ederek sürdürür. İlişkilerde manipülasyondan bahsettiğimizde bu durumu her zaman psikolojik bir rahatsızlıkla ilişkilendirmeyiz. Bu da durumun hemen anlaşılmasını ve manipülasyona uğrayan kişinin bu ilişkiden kurtulmasını zorlaştıran bir durumdur. Çünkü manipülatörler başlangıçta böyle değildir. İlişki ilerledikçe, çiftleri birbirlerine bağlayan yaşam olayları arttıkça manipülasyonlar ve kontrolcülük artar. Çift ilişkisi içinde en çok kullanılan manipülasyonlar, duygusal olanlardır. Yetişkinlerin çocukluk dönemde karşılaştıkları ebeveyn tutum ve davranışları belirleyici bir faktördür. Çoğu insan için bu yaklaşım, klasik veya klişe gelebilir ama ne yazık ki doğrudur. Şefkatini esirgeyen, temas bağı kurmayan, duyguları ve istekleri önemsenmemiş anne baba arasındaki sevgi dolu bağı görmeden ve genellikle kaygılı, mükemmeliyetçi, despot anne babalarla büyüyen çocuklardır bunlar. Çoğunlukla kendilerini değerli hissetmezler ve bir özgüven problemi yaşarlar. Kendi duyguları ile gerçekçi bağlar kuramazlar. Yetişkin olduklarında, ebeveynlerinin tutum ve davranışlarını birebir taklit ederken, bazen de onlara olan kızgınlıklarından bunu dolaylı yollardan yaparlar. Sorundan hoşlanmazlar, her şeyin belirli bir düzen içinde olması ve gitmesi önemlidir, değişiklik onlar için sıkıntı verici bir durumdur. Manipülatörler, ilişkiye başladıkları insanı bir çerçevenin içine koyarlar, bu çerçeveyi oluşturan ise karşılarındaki insanın herkesçe görünen özellikleridir. Karşılarındaki insanın ne hissettiği, ne düşündüğü, neye ihtiyaç duyduğu ile ilgilenmezler, burada daha çok belirleyici olan bireyin kendilerine uyumu ve kendi ihtiyaçlarını karşılayıp karşılayamayacağıdır. İlişki içinde kendi belirledikleri kurallar ve sınırlar içinde kalınmasını beklerler. Bu adam/kadınların bireyselliğe asla tahammülleri yoktur. Onların istemediği, uygun görmediği bir hobi veya sportif bir faaliyet, onlardan habersiz yapılan bir alışveriş sorun çıkarıcı bir unsur olabilir. Başlangıçta bunu açıkça ifade etmezler, süreç içinde durumun devam ettiğini gördüklerinde, durumun kontrolden çıktığını düşünürler ve ceplerindeki her daim hazır bulunan silahları devreye sokarlar. Bunu öyle ustalıkla yaparlar ki şaşarsınız. Partnerlerinin yetersizlik, değersizlik duygularının, korkularının hepsinin farkındadırlar. Buna paralel kullandıkları yöntemler ise tehdit, şantaj, engelleme, utandırma, suçluluk duygusu uyandırma, duygu sömürüsü yapma, aşırı fedakarlıklar, pohpohlama gibi çok çeşitlidir. İstedikleri tek şey, partnerlerinin kurallara uyması ve değişiklik göstermemesidir. Eşlerini kontrol altında tutmaya çalışırken, aslında kendi yaralarını saklarlar. İçlerindeki üzgün, yalnız, korkan, sevildiği hissettirilmemiş bir çocuğun sakinleşmek ve huzur bulmak için başka yolu yoktur. Duyguları anlamada acemidir, kendi duygularına yabancıdır, kendi içine dönüp duygularını anlaması, duyguları ile bir bağ kurması çok zordur. Bunun yerine ilişkinin aynı kalabilmesi için her şeyi yapar. Ne yazık ki gerçek bir ilişkiden bahsetmek mümkün değildir, çünkü buradaki eş kurgudur ve yaşanan da “mış” gibi hayatlardır. Ben merkezci insanlardır, kendi kaygıları, kendi korkuları, kendi ihtiyaçları önemlidir. Bazıları bu manipülasyonları öyle ustalıkla yapar ki, ilişkide kendinizi yetersiz ve suçlu hisseder, sorunun sizde olduğuna ikna olursunuz. Manipülatörler, zehirli sarmaşıklara benzer, tüm çekicilikleri ile sizi kuşatırlar, muhtemelen de sizin onda çekici bulup, vazgeçemediğiniz özellikler sizde yoktur. Önce çok hoşunuza gider, kendinizi güvende hissedersiniz, hatta sevildiğinize dahi ikna olursunuz. Direksiyonun onda olmasına izin verdiğiniz sürece sorun çıkmaz. Ancak insan varoluşuna anlam katmak ister, bireyselliğini yaşamak ister, kurgu bir eş değil gerçek benliği ile o ilişkide var olmak ister. Birdenbire gelen o boğulma ve bıkkınlık hissi ile sizi sarıp sarmalayan sarmaşıktan kurtulmak istersiniz, siz kurtulmaya çalıştıkça, sarmaşık tüm zehrini akıtarak direnir, sonunda ya teslim olursunuz ya da özgür. Bu ilişki içinde kendinizi mutsuz, ruhsuz, bıkın, tükenmiş, sıkılmış, yeterince saygı görmediğinizi düşünüyor ve hissediyorsanız, kurtulmak için tek yolunuz var; Kendiniz olmaktan asla vazgeçmeyin, onun sizin güçsüzlükleriniz üzerine kurduğu imparatorluğu yıkın. Korkularınızla, kaygılarınıza, ihtiyaçlarınızla yüzleşin. Onlardan kurtulduğunuzda ortaya kendilik algısı güçlü, benlik saygısı olan biri kalacaktır. Böylelikle yanınızdaki korkmuş, üzgün, kendini yalnız hisseden o çocukla da bağ kurabilirsiniz, belki de onun ihtiyacı da böyle biridir. Kendi hayalleri ve ihtiyaçları üstüne kurduğu kurgu bir eş değil de gerçek biri ile birlikte olmak ona da iyi gelir. Sevgiyle kalın...