1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü, 2 Mayıs Ramazan Bayramı!
İkisinin peş peşe olması ironik...
Pandemi, mülteci krizi, dövizdeki ürkütücü artış, ekonomik daralma, deprem, yangın, siyaset, ticaret, rekabet derken; sanki otuz gün değil de otuz aylık bir oruçtan çıkmış gibiyiz.
Otuz aydır biriken emeklerin tahsilatı...
Onca zamanın sabrı, gayreti ve maddi-manevi tasarrufunun ardından gelen bayram oldu bu defa. Kimi “Tebdili mekanda ferahlık vardır.” dedi, kimi de olduğu yerde ferahlığı yakalamayı seçti.
İklim henüz tam anlamıyla yaza dönmemiş olsa da büyük şehirler yarı yarıya boşaldı.
İnsanlar mevcut güneşe değil, kendi güneşlerini bulmaya gitti...
✱✱✱
Bayram dediysem öyle eski usul, vur patlasın çal oynasın değil elbet...
Tarihi kara, süngü savaşlarında olduğu gibi; iki devre arası mola misali...
Savaşmaktan yorgun düşmüş, yılgın, yorgun ama pes etmeyen halkın 3 günlük sunni teneffüsü. Telefonların, mesajların ardı arkası kesilmiyor; sosyal medyada tebrikler havada uçuşuyor.
Fakat bakarsan; ne insanların ses tonu bayram neşesinde, ne mesajlar coşkulu, ne de paylaşımlar hevesli...
Vicdani görevini yerine getirmiş olmanın gayretiyle hareket ediyor herkes.
Buna rağmen kimsenin kimseyi kınayacak, ayıplayacak durumu da mecali de yok...
Kaçınılmaz bir hoşgörü ve anlayış hakim havada; çünkü yorulduk artık.
Hepimiz, bir diğerimizin halinden anlayıp, susuyoruz.
✱✱✱
Bakmayın; hakikaten 30 aydır ülke ve dünya gerçekleriyle yüzleşip, dik durmayı başarmış bir halkız biz.
Halsizsek de makul, suskunsak da...
Hem emekçi hem sabırlı hem tevazu sahibi hem de azimliyiz.
Çoğumuz için tatilden ziyade eylem planı yapacak, durup düşünecek bir fırsat bu birkaç gün. Dinlenebilene, hele hele eğlenebileneyse büyük şans...
✱✱✱
Az sonra hep birlikte doğrulup kaldığımız yerden çarpışmaya devam edeceğiz.
Her badireyi atlatabilme marifetine ve iradesine sahip bizler için “Süngü tak!” emri baki.
İyisi mi ağzımızın tadını bozmayalım...
Kapıda bekleyen yeni mücadelelere hazır olmak için “Türk Kırmızısı” tadında; alı al, alevi alev; giysisi değilse de ruhu kıpkırmızı bir bayram ve ilerisinde keyifli günler dilerim!
Not: Türk Kırmızısı, kaybolduğu ikiyüz yılın ardından reçetesi yeniden oluşturulup patentlenerek dünya literatürüne “Turkey Red” (RGB: 169,17,1) olarak giren renktir. Değerlerimizi yitirmeyelim.
Editör: Ömür Ünver