HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar,  geçtiğimiz günlerde yayınladıkları deklarasyonu hatırlatarak, "Bu deklarasyonu yayımlama amacımız ne birileriyle pazarlık hesabı ne de birilerine ayar verme derdidir. Her şeyden önce bütün toplum kesimlerine müzakere ve diyalog teklifidir. Ülkenin bütün sorunlarını çözmede sorumluluk alma iradesidir bu deklarasyon. Türkiye’de yaşayan herkese demokratik ortak yaşamı birlikte kurma davetidir. Otoriterliğe, tekçiliğe, baskıya, her türlü sömürüye karşı çokluk içinde demokratik birlik çağrısıdır" dedi.

Sancar, partisinin grup toplantısında konuştu. Sancar,"Yoğun bir yaz sürecini geride bıraktık. Umutluyuz, kararlıyız, cesaretliyiz, ısrarlıyız. HDP’nin fikriyat, hareket, bir değişim gücü olduğunu bilmeyenler kapatma davası açarak bizleri yıldıracaklarını sanarak, baskı ve zor politikalarıyla bizi yolumuzdan alıkoymaya çalıştılar. Halk acil değişim istiyor. Bu soygun ve talan düzeninden bıkmış, usanmış, üç kuruşa muhtaç hale getirilmiş insanların ortak talebi bu gidişatı durdurmak" dedi. 

Sancar, konuşmasında şunları kaydetti:

Halk adalet, refah, demokrasi, iş, güvenle bakabileceği ortak bir gelecek, eşitlik, insanlık onuruna yakışır yaşam istiyor.  HDP’ye olan inanç ve güven de artıyor, Türkiye’nin dört bir yanında hem de. Bu inanç ve destek büyüyor, güçleniyor.

Her bir sese ses ve umuda adres olmaya devam edeceğiz. Halklara ve demokrasiye en güçlü nefes olacağız. Barışın inşasında hem amele, hem usta, hem mimar olacağız. Hukuksuzluk kararını dağıtan ışık olacağız. Herkes için gerçek adaletin yolunu açacağız. Güçlü demokrasiyi hep birlikte inşa edeceğiz. 27 Eylül’de Ankara’da Türkiye siyasetinin önünü açan bir deklarasyon yayınladık. Bu deklarasyonu yayımlama amacımız ne birileriyle pazarlık hesabı ne de birilerine ayar verme derdidir.

Her şeyden önce bütün toplum kesimlerine müzakere ve diyalog teklifidir. Ülkenin bütün sorunlarını çözmede sorumluluk alma iradesidir bu deklarasyon. Türkiye’de yaşayan herkese demokratik ortak yaşamı birlikte kurma davetidir. Otoriterliğe, tekçiliğe, baskıya, her türlü sömürüye karşı çokluk içinde demokratik birlik çağrısıdır.

İttifak yaklaşımı

Milletvekili seçimlerinde tutumumuz demokrasi güçleri, toplumsal muhalefetle, ezilenlerle, emekçilerle, ekoloji mücadelesi yürütenlerle, kadınlarla, gençlerle yürüttüğümüz mücadele birliğini demokrasi ittifakını daha da büyütmek ve güçlendirmektir. Bunun dışında bir ittifak arayışımızın olmadığını bir kez daha açıkça ilan ediyoruz. Amacımız bütün ezilenlerin, her kesimden insanın, vicdanlı, iyi insanın, inançların, hakların ortak iradesini bu ülkenin çözüm gücü haline getirmektir.

Bu saydığım bütün kesimlerle yürüyüşümüzü büyüteceğiz, demokrasi ittifakı adı altında milletvekili seçimlerinde ülkenin bütün sorunlarını açacak güce ulaşacağız. Hedefimiz budur, bunun dışında ne konuşulursa konuşulsun boştur, gereksizdir, anlamsızdır. HDP yoluna bu ışıkla ve hedefle yürüyecektir. Elbette ki siyasal muhalefetle de seçim güvenliğinden geçiş sürecine, demokrasinin yerelden başlayarak güçlü bir biçimde inşasından barışa varıncaya kadar konuşmaktan, müzakere ederek yol bulmaktan yanayız. Çünkü Türkiye’nin ihtiyacı budur. Halkın siyasetten beklentisi budur. Mesele bu çürük düzeni değiştirmek ve halkı bu rezaletten ve sefaletten kurtarma meselesidir. Esas odaklanmamız gereken noktanın da bu olduğunu asla aklımızdan çıkarmamalıyız.

Cumhurbaşkanlığı seçimlerindeki tutumuz da açıktır. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde isimler üzerinden değil deklarasyonda da altını çizdiğimiz temel ilkeler üzerinde ve müzakere anlayışıyla hareket edilmesi gerektiği görüşündeyiz.

'Bir yılda sorun nasıl çözüldü de hiç kimsenin bundan haberi olmadı'

Bundan bir yıl önce Meclis kürsüsünde “Kürt sorunu çözdük” diye bir cümle kullanmamıştı AKP Genel Başkanı. Üstüne daha geçenlerde Diyarbakır’da “Çözüm Süreci’ni biz bitirmedik” diyerek hem sorumluğunu hem de bitmemiş bir sürecin getirebileceği çözümü bizzat itiraf etmiş oldu.

Yani kendilerinin bitirdiği bir süreçle, ardından yürürlüğe koydukları savaş, inkâr, imha  politikalarıyla yola devam ettiler. “Kürt sorununu çözdük” diyebiliyorlar.

Bir yılda sorun nasıl çözüldü de hiç kimsenin bundan haberi olmadı.

Binlerce siyasetçi, seçilmiş kişi neden hâlâ cezaevinde? Eğer çözüldüyse Kürt sorunu, çözüm içim mücadele eden siyasetçiler neden cezaevinde? Türkiye’nin üçte birinde seçim sonuçlarını yok sayan anlayış Kürt sorununu çözmüş olabilir mi, kayyım atayan anlayış Kürt sorununu çözmüş olabilir mi?

Kürt sorunu çözmekse eğer derdimiz o panzerler orada gezmeyecek. Panzerler çocukları, yaşlıları eziyor, sonra buna kılıf uydurmak için valiler yalan söylüyor. Kobani kumpas davası, kapatma davası neden var? Bu mu Kürt sorununu çözmek?

İnkâr siyaseti uzun süre Kürt yoktur laflarıyla yürütüldü. Hayat ve mecburiyet bir yere kadar izin verebiliyor buna. Kürt yoktur demeye cesaret edemiyor kimse artık. Bu sefer Kürt sorunu yok demeye başladı. Kürt sorunu vardır noktasına gelindi."