Pandemi sürecinde en çok dikkatimizi çeken konu akıl sağlığımızı korumak oldu farkında mısınız? Benim kişisel gelişim uzmanlarına ve kitaplarına inanmadığımı da biliyorsunuz. Ben akademik arka planı olmayan, bilimsel içeriği zayıf hiçbir safsatayı sağlıklı bulmuyorum. Fakat son günlerin trendi azıcık ağzı laf yapan herkesin kendisini kişisel gelişimci ilan etmesi oldu maalesef ve bu döngünün içinde de kendisini kandırılmış hissedenlerin sayısı artar oldu.
Gelin bu placebo etkisine son verelim ve gerçek bir doktorla ruh sağlımızı koruyan bir röportajın içinde kaybolalım.
Şimdiden iyi okumalar…
- Sizi kısaca tanıyabilir miyiz?
- Merhaba. Ben Dr. Duygu Uygun. Tıp eğitimi üzerine Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları uzmanlık eğitimi aldım. Uzun süredir çocuklar ve aileleri ile çalışıyorum. Çocuğun ruhsal, bilişsel, akademik ve sosyal alanlardaki tüm zorlukları alanımız kapsamına giriyor. Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları uzmanı olarak çocukta ruhsal bir sıkıntı olmasa bile aileye danışmanlık verip çocuğun etkilenebileceği durumlardan korunmasını sağlayabiliriz. Çocuğun ruhsal bir rahatsızlığı olması durumunda ise tanı koyar, gerekli durumlarda tıbbi tetkikleri isteriz, tedavi seçeneklerini değerlendiririz, medikal tedavinin yanı sıra psikoterapi uygulayabiliriz, çocuğun yüksek yararına olacak şekilde aile ve okulun dahil olduğu bir ekip çalışması planlarız, klinik psikolog, diğer branşlardan doktorlar, dil konuşma terapisti, ergoterapist ve sosyal hizmet uzmanı bu ekibe durumun özelliklerine göre dahil edilebilir. Bu yüzden bir çocuğun ruh sağlığı ile ilgili olarak ilk başvurulması gereken kişi Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları uzmanıdır. Bunun altını bu vesileyle tekrar çizmek isterim.
- Uzmanlık alanının çocuk psikiyatrisi ve bu alanda Türkiye gerçekten benim gözlemlerime göre 25-30 sene geriden geliyor. Sizce ailelerin çocuklarına teşhis koyulmasındaki temel korkusu nedir?
- Çok haklısın, aileler stigmatizasyondan korkuyor. Ama bu durumun senin gibi duyarlı basın çalışanları sayesinde eğitim ile çözülebileceğine inancım tam. Evet, ortada bir sorun varsa bunun adını koymadan, tanımlamadan çözümü imkansız. Öncelikle ailenin bu durumu sorun olarak kabul etmesi çok önemli, aileler çoğunlukla çocuğum kırılmasın, şimdi onu şikayet ediyormuşum gibi olacağım, nasıl olsa küçük büyüyünce geçer, psikiyatri başvurusu ya siciline işlerse gibi yanlış inanışlarla sorunu hafife alarak tabiri caizse bacağın kangren olmasına, kesilmesine yakın başvuruda bulunuyorlar. Mutlaka bu sorunun başvuru öncesi çocukla paylaşılması gerekir, durumun yaşına ve gelişimsel düzeyine uygun bir dil kullanılarak net bir şekilde açıklanması tedavinin henüz doktora gelmeden evde başlayan ilk adımı olarak görülebilir. Aileler çocuğa duygu ve düşüncelerini paylaşması için destekleyici bir ortam sunmalıdır.
- Çocuklukta yaşanan travmaların günümüzdeki etkilerini en sık ne tarz psikolojik rahatsızlıklar olarak karşımızda buluyoruz?
- En sık travma sonrası stres bozukluğu şeklinde gözlemliyoruz. Travmatik olaya anılarda, rüyalarda tekrar tekrar yaşıyormuşçasına maruz kalma, travmanın hatırlatıcılarının ruhsal sıkıntı ve bedensel yakınmaları tetiklemesi, bunlara maruz kalmamak için sürekli bir kaçınma davranışları ve vücudun tekrar aynı durumla karşılaşacakmış gibi alert olması, aşırı irkilme tepkileri göstermesi hem yetişkinlerde hem de çocuklarda sık karşılaştığımız belirtiler. Çocuklarda özellikle kabuslar ya da oyunlarda tekrarlayan biçimde travma ile ilgili temaların yer alması şeklinde de gözlenebilir. Ayrıca depresyon ve kaygı bozuklukları gibi birçok rahatsızlık da yaşanabilir. Bu rahatsızlıkların zamansal olarak travmayı takiben hemen gözlenmesi de gerekmez, yıllar içinde gelişebilir. Bu yüzden koruyucu ruh sağlığı yaklaşımları çok önem arz ediyor. Özellikle bu pandemi günlerinde beden sağlığımızın yanı sıra ruhsal iyilik halimizi de korumalıyız.
- Anne ve baba olmak belirli bir hazırlık gerektiriyor mu yoksa kaderci mi yaklaşılmalı?
- Çok güzel bir soru, aslında geleneksel yaklaşımın kaderci olması sonucu belki de çocuk ve ergenlerde bu sorunların azımsanmayacak bir kısmı ile karşılaşıyoruz. Anne baba olmak bireysel olarak ruhsal bir hazırlığın yanı sıra bazı becerilere sahip olmayı gerektirir. Ancak bedensel ve ruhsal iyilik halinde olan geçim sıkıntısı çekmeyen sosyal ve toplumsal alanlarda yeterliliğe ulaşmış bir anne ve baba çocuğun bedensel, ruhsal ve bilişsel gereksinimlerini sağlıklı değerlendirebilir, gerekli yerlerde anlayış gösterip uygun tepkileri verebilir. Bu anlamda ana-baba okullarını destekliyorum. Ebeveynlik bir zanaat olarak görülmeli.
- Toplumsal travmaların sağlıklı bir şekilde durdurulması için ne sıklıkla terapi almalıyız?
- Hepimiz travmaya maruz kalıyoruz ama bazılarımız ruhsal rahatsızlıklar geliştiriyor. Bilim yıllardır bunu araştırıyor, kimin riskli kimin dirençli olduğunu anlamaya çalışıyoruz. Çalışmalar genellikle travmanın tipinin ve şiddetinin, kişinin önceki durumunun, travmayı o an nasıl yorumladığının, sonrasındaki baş etme becerilerinin, aile ve sosyal desteğinin üzerinde duruyor, yine de sonuçlar genellemeler için yetersiz. Bu yüzden terapiyi sadece bu bağlamda riskli olarak değerlendirilen veyahut hali hazırda tanı alan kişiler için öneriyorum ben. Diğerleri için ruhsal iyilik halini korumaya yönelik uykunun ve beslenmenin düzenlenmesi, spor ve meditasyon, resim ve müzik gibi sanat dalları ile uğraş, hobi edinmek yeterli olabilir.
[caption id="attachment_29944" align="aligncenter" width="601"]

Dr. Duygu Uygun[/caption]