Biliyorsunuz Salı günleri gündemi, Cuma günleri sosyal konuları konuşalım istiyorum. Hafta sonuna endişeli girmeyi kim ister ki? Depomuzu dolduruyorduk, uzaya çıkıyorduk; seyahat ediyorduk. İyiydik, güzeldik yani usta. Salı günü de güncel güncel kutuya gidelim dedik ama Perşembe’nin gelişi Salı’dan belliydi.. Dolar zaten Para Politikası Kurulu toplantısı başlamadan önce 15 TL’nin üzerine çıkmıştı. Karar açıklandıktan sonra döviz bizim üzerimize binip Ay’a çıkacak duruma geldi. ✱✱✱ Oysa Perşembe’nin gelişini de gavurdan haber almıştık. Şu köşesini fare kemirmiş elma logolu uluslararası teknoloji devi, tüm ürünlerinde 1 doları 17 TL’den hesaplayarak fiyatlarını revize etmişti çoktan. Kuyum gibi teknoloji, ellam*... “Gelinin kaynından bir tane 256 GB elmalı...” diye telefon takacağız düğünlerde, neredeyse... Kaynana içerleyerek “Kaynına 512 yakışırdı; yarım mı layık görmüş, kokmuş?” diyecek. Şaka ama ciddiye dönse şaşırmayacağız. Çünkü teknoloji devi olmuş bu adamlar müneccim değil, derslere çalışıp geliyorlar sadece. Biz Perşembe’yi Salı’dan görüyorsak, onlar geçen asırda farketmiş oluyorlar. ✱✱✱ İşin garibi bizim “Çin malı” gibi tanıtılan ama Çinli çıkmayan modelimizin de menşei muallak... Yeni ekonomi modelimizin kaynağının üzerinde oturuyoruz desek yeridir. Zira, ekonomide yapılan denemenin o ayarı tutabilmesi için arada 200-250 milyar dolar ve başka bazı farklar var. Şöyle ki, ucuz iş gücü oluşturulacak, bir değişle sürümden kazanılacak ise ilk etapta bunu destekleyecek yatırım aracına ihtiyaç var. Bu araç da 200 milyar doların üzerinde... Üretim için gerekli sanayi yatırımı da yok... Çoğu dövizle alınan makine- teçhizatı finanse edecek ortam yokken iş gücünü bedava yapsan bile sonuç elde edemezsin. ✱✱✱ Bir toplumsal oruç süresi sonunda ilerleme katedilecekse bile, o geçiş süresinin nasıl finanse edileceği meçhul... Yerli malının yok edildiği bir mecrada, dün 150 lira olan gübre dahi dövizden etkilenip 700 lira olmuş. İnekler dolar yiyip, elmas pisliyor adeta... İneğin samanı dahi yurt dışından döviz hesabı ile geliyorken nasıl dayanacak halk? İthal malın yerine konacak yerli üretime kaynak mı ayırıldı; fabrikalar mı kuruldu, en yerlisinden? Tarım mı desteklendi, çiftçi mi yüreklendirildi, hayvancılık mı abad edildi? Milleti dolandıran Tosuncuk’un hortumladıklarını bile iade edemedik mağdurlara... Yerli tohum mu kaldı da kendi ürettiği ile geçinsin insanlar? Kapı yapsan tokmağı ithal... Elbise diksen fermuarı ithal... Araba yapsan fabrikası ithal... Geçmediğin köprünün sana, bana maliyeti ithal... Fikir üretsen kaynağı ithal... ✱✱✱ İşin ucu dönüp dolaşıp yerli olmayana değiyor. Her ne kadar mayışlar lira ile ödense de faturalar, hesaplar hep dövizle... O zaman da kişi başı 8 bin 500 dolar olan milli geliri tek tek dağıtsanız fena olmaz demeden edemiyor insan... Netice de 133 bin küsur lira ediyor tek kişi için... ✱✱✱ Gelinen noktada yeni açıklanan asgari ücret zammına da bakmak gerekiyor. “Mayışlara enflasyon üzerinde zam yaptık!” demek kolay da bu tek başına anlam ifade etmiyor. Türk Lirası bazında yüzde elli artmış olsa da dolara göre yüzde otuz azaldığı gözden kaçmıyor; ne yazık ki. Haliyle o yapılan iyileştirmenin faydalı olması için ek tedbirler de alınması bekleniyor... Örneğin; özel sektör ve kamu teşebbüslerinin faaliyetlerini yürütüş tarzlarını kontrol etmek için, yani kimsenin kafasına göre mal ve hizmet zammı yapmaması için kurallar konmalı... Özetle fiyat regülasyonu olmalı... Nasıl koyduk diyenler dahil tüm ihale almış girişimcilerin fedakarlık yapması sağlanmalı; yük dağılımı dengeli olmalı... Gibi gibi... Çözüm önerilerini de yakında detaylandırırız illa ki ama şu teklife sevinecek durumda olmadığımız bilinmeli... Yemedik yani.. ✱✱✱ Öte yandan da ölümü gösterip sıtmaya razı etmek isterler mi diye de düşünmeden edemiyoruz. Bakarsın “şokomelli” çözümleri geri getirmeye kalkıverirler. İşte o zaman hakikaten hapı yutarız.. Kutudan Mars çıkar, ellam.*   * Ellam: (Türkiye Türkçesi Ağızları Sözlüğü) Herhalde, galiba, zannedersem, sanırım, anlaşılan, demek ki