Yine bir çığlık yükseliyor. Duyuyor muyuz? Hatta bir yakarış. Yaşama, halka ve tüm insanlığa doğru yürekten yükselen bir haykırış.. "Cezaevlerinde insanlar ölüyor.." deniliyor... “Hiçbir zulüm ve kötülük insanın insanı aşağılamasından daha beter olamaz." diyor usta Yaşar Kemal ve ekliyor: “İşkence insanlık suçudur ve insanlık suçunu bağışlamaya kimsenin yetkisi olamaz”. Masalsı öğelerle bezenmiş çocukluğumuzdan tutun da içinde yaşadığımız zamana kadar, geriye dönüp baktığımızda Türkiye’de siyasal hapis cezası sosyal düşünceye sahip insanlara bir mirasa dönüşmüş durumda.. Olur mu, siyaset topluma başka başka bakar mı? Siyaset toplumdan.. Siyaset adaletten.. Ayrışabilir mi? Peki.. Görmeyenlere, duymayanlara, bilmeyenlere de, bıkmadan bir daha bir daha anlatmak.. Çoktan unuttuğumuz yakın tarihimizi hatırlatarak, içeridekiyle dışarıdakiyle herkese bütünlüklü bir demokrasinin yolunu işaret etmek gerekmez mi? Zira; İnsanca yaşamak, önce evrensel insan haklarından, sonra da evrensel sınırsız düşünce özgürlüğünden geçer. Buna karşı duruş sergileyenler, onurunu yitirmiş, insanlığın yüzüne bakamayacak durumlara düşmüş, ülkeler ve insanlar olarak yaşarlar.. Hayır.. Dönüp hangi yılda, hangi hapishanelerde neler olmuştu istatistiğini yazmayacağım.. Babadan oğula, oğuldan evlada, anneden kızına süre gelen.. 21. Yüzyılın sonlarına geldiğimiz şu günlerde 'insanlık neden hala hapishanelerde ölümlerle yüz yüze geliyor'un altını çizeceğim.. Bizden önceki dönemlerde de olmuştu, an’da da oluyor ve uygarlığı kucaklamayı beceremediğimiz, unuttuğumuz, insan onurunu toplumsal olarak hayatın her alanında ayrı ayrı hatırlamadığımız sürece de olacağa benziyor.. Zira; toplumsal, siyasal çözümün yolu insan onurundan geçer.. Hani tamamen öldü mü? Hiç mi kalmadı bu insanlık? Dersek, Hayır, ölmüyor tabi ölmüyor ama bir gün yüzü de görmüyor insanlık bu ülkede.. Elbette “umut”.. Dünyadaki büyük acılara karşı koymak, sevgiye, dostluğa hatta güzelliğe ulaşmak umut etme durağından geçer.. İnsanlığın yok saydığı bu binalarda yükselen seslere, yürekten ses vermekse vicdanımızdan.. Unutmamalı, Hiç unutmamalı, Unutturmamalı, İnsanlık onurunu ayaklar altına alanın.. Kimden, Nereden, Ne sebeple, Nasıl gelirse gelsin, Karşısında durup.. Ete kemiğe bürünüp insanlık onuruna sarılacağımız günleri bir an evvel doğurmamız lazım.. Unutmadan.. Hiç unutmadan.. Unutturmadan.. Çünkü Adorno’nun da dediği gibi “ Kurbanı unutmak onu tekrar kurban etmektir.” Bu son olsun.. Kazanan; yaşam, insanlık olsun..

Editör: Ömür Ünver