Saadet Partisi'nin 8. Olağan Büyük Kongresi bugün Ankara’da düzenlendi. Geçerli oyların tamamını alarak yeniden genel başkan seçilen Karamollaoğlu, seçim öncesinde yaptığı konuşmaya Adnan Yücel’in 'Yeryüzü Aşkın Yüzü Oluncaya Dek' şiirinden dizeler okuyarak başladı, "Yeni bir başlangıcın ilk günü olarak inşallah bugün tarihe geçecek" dedi. Karamollaoğlu'nun, Yücel'in şiirindeki "Saraylar saltanatlar çöker kan susar birgün zulüm biter. menekşelerde açılır üstümüzde leylaklarda güler. bugünlerden geriye, bir yarına gidenler kalır bir de yarınlar için direnenler... " bölümü partililerden büyük alkış aldı.
Saadet Partisi’nin 8. Olağan Büyük Kongresi, 'Kararlıyız, Milletin İktidarında Saadet Var' sloganıyla Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Kongre ve Kültür Merkezi’nde gerçekleştirildi.
Genel Başkan Temel Karamollaoğlu’nun tek aday olduğu kongrede 1200 kayıtlı delege partiyi 2023 seçimlerine taşıyacak olan yeni parti yönetimini belirledi. Karamollaoğlu, geçerli oyların tamamını alarak yeniden partinin genel başkanı seçildi.
Kongre'ye katılanlar arasında CHP, İYİ Parti, HDP, AKP, Gelecek Partisi, Yeniden Refah Partisi, DEVA, BBP, Demokrat Parti, Hüda-Par, Zafer Partisi ve Memleket Partisi temsilcileri ve eski Meclis başkanı Bülent Arınç da yer aldı.
Karamollaoğlu konuşmasına Adnan Yücel’in 'Yeryüzü Aşkın Yüzü Oluncaya Dek' şiirinden dizeler okuyarak başladı:
Yeni bir başlangıcın ilk günü olarak inşallah bugün tarihe geçecek. Bugün bir kez daha yaşanabilir bir Türkiye, yeni bir yüzyıl için besmelemizi çekiyor, kollarımızı sıvıyoruz. Yapacak çok işimiz var. Biz hasretle bekleyen insanlarımızın olduğunu biliyoruz.
Yasakları kaldıracaklarını söyleyenler yasakçı zihniyetin bizzat kendisi oldular. Yoksulluk her geçen gün derinleşiyor.
Eskiden ihalelerde yolsuzluk yapılıyordu. Bugün ihaleler yolsuzluk yapılsın diye yapılıyor. Allahtan korkun. Şimdi kalkmış bir de referandumdan, aileden, kazanımlardan bahsediyorlar. Evlilik yaşı otuzu aşmış, gençler mali imkansızlık nedeniyle evlenemiyor...Yine en başta maddi problemler nedeniyle boşanma oranları da her geçen gün artıyor. Her gün bir başka kadın cinayeti işleniyor...Şiddet, cinayet ve intiharlar almış başını gitmiş, ne konuşuyorsunuz siz ya.
Temel hak ve özgürlükler, ne zamandan beridir ve hangi mantıkla referandum konusu yapılıyor? Milli ve manevi değerlerimizi nasıl bu kadar hoyratça siyasete malzeme yapabiliyorsunuz? Aileyi darmadağın eden sizler, hangi yüzle aile mefhumunu ağzınıza alabiliyorsunuz? Kazanımlardan bahseden sizler, bunlar üzerinden insanımıza gözdağı veren sizler neleri kaybettirdiniz bu ülkeye ve bu millete, önce onların hesabını bir verin! Toplumu kutuplaştırarak, muhalefeti de mayınlarını kendinizin döşediği mayınlı arazilerde siyaset yapmaya zorlayarak ayakta kalmaya çalışıyorsunuz. Ama bilin ki; o dönem kapandı artık.
Hasır üzerinde yatan Peygamber Efendimizi anlatmak kolay, yazlık-kışlık saraylardan vazgeçmek zordur! Hz. Ömer'i anlatmak kolay, Hz. Ömer'in adaletini uygulamak zordur. “Erbakan Hocanın kemiklerini sızlatıyorsunuz" diye edebiyat yapmak kolay, Erbakan Hocamızın davasından bir milim sapmadan izini takip etmek zordur! Yalana, iftiraya ve hakaretlere maruz kaldık. Parayla, makamla, şöhretle imtihan edilmek istendik! Dünden bugüne bu yolda savrulup gidenler oldu. Ancak işte bu salonda bir araya gelenler tavizsiz ve kararlı duruşlarından asla vazgeçmediler.
"Tarihi bir dönemecin eşiğindeyiz"
Yeni bir başlangıcın şafağındayız. Tarihi bir dönemecin eşiğindeyiz. Cumhuriyetimizin "Yeni Yüzyılı"nı inşa etmek için, artık geçmişin travmalarından hep birlikte kurtulmamız gerekiyor. Ülkemiz; sağcılık-solculuk, Türkçülük-Kürtçülük, Sünnilik-Alevilik, dindarlık ve laiklik gibi tartışmalar yüzünden yıllarca hem zamanını hem de enerjisini tüketmiştir. Bu konularda telafisi imkansız acılar yaşanmıştır. İnsanımız bıkmış, usanmış ve yorulmuştur. Bizler; Laiklikten değil, sözde laikçilerden, İslam'dan değil, sözde İslamcılardan, Muhafazakarlığın kendisinden değil, muhafazakarlık adı altında değerlerimizi istismar edenlerden çok çektik. Artık bu defterler bir daha açılmamak üzere kapanmalı ve tarihin tozlu sayfalarında yerini almalıdır.
Ortak sorumluluklarımızı kuşanarak bir yola çıktık, bir masa etrafında bir araya geldik. Bu masada; Sadece 6 genel başkan yok! 85 milyon insanımız hep birlikte bu masada oturmaktadır. Asgari ücretlilerimiz, çiftçimiz, esnafımız, memurlarımız, İşçiler, emeklilerimiz, açlık ve yoksulluk sınırının altında bir yaşama mahkum edilen milyonlarca insanımızla birlikte oturduk biz bu masaya. Bu masa, kaybedilecek seçimin ardından yaşanacak bir 5 yılın daha ülkemize ve insanımıza neye mâl olacağını gayet iyi bilenlerin kurduğu bir masadır. Birileri; algı fabrikalarında sürekli olarak yeni "düşmanlar, hainler, teröristler" icat edip, toplumu birbirine kırdırmak istiyor .Ancak kaybeden hep Türkiye oluyor, kazananlar ise daima bir avuç zadegân! Bilinsin ki, bu devir kapanmıştır artık! 85 milyonun kazanacağı bir dönemi başlatıyoruz.
O şiirin tam metni
Karamollaoğlu'nun kongrede okuduğu Adnan Yücal şiirinin tamamı şöyle:
YERYÜZÜ AŞKIN YÜZÜ OLUNCAYA DEK
Aşksız ve paramparçaydı yaşam bir inancın yüceliğinde buldum seni bir kavganın güzelliğinde sevdim. bitmedi daha sürüyor o kavga ve sürecek yeryüzü aşkın yüzü oluncaya dek!
Aşk demişti yaşamın bütün ustaları aşk ile sevmek bir güzelliği ve dövüşebilmek o güzellik uğruna. işte yüzünde badem çiçekleri saçlarında gülen toprak ve ilkbahar. sen misin seni sevdiğim o kavga, sen o kavganın güzelliği misin yoksa...
Bir inancın yüceliğinde buldum seni bir kavganın güzelliğinde sevdim. bin kez budadılar körpe dallarımızı bin kez kırdılar. yine çiçekteyiz işte yine meyvedeyiz bin kez korkuya boğdular zamanı bin kez ölümlediler yine doğumdayız işte, yine sevinçteyiz. bitmedi daha sürüyor o kavga ve sürecek yeryüzü aşkın yüzü oluncaya dek!
Geçtiğimiz o ilk nehirlerden beri suyun ayakları olmuştur ayaklarımız ellerimiz, taşın ve toprağın elleri. yağmura susamış sabahlarda çoğalırdık törenlerle dikilirdik burçlarınıza. türküler söylerdik hep aynı telden aynı sesten, aynı yürekten dağlara biz verirdik morluğunu, henüz böyle yağmalanmamıştı gençliğimiz...
Ne gün batışı ölümlerin üzüncüne ne tan atışı doğumların sevincine ey bir elinde mezarcılar yaratan, bir elinde ebeler koşturan doğa bu seslenişimiz yalnızca sana yaşamasına yaşıyoruz ya güzelliğini bitmedi daha sürüyor o kavga ve sürecek yeryüzü aşkın yüzü oluncaya dek!
Saraylar saltanatlar çöker kan susar birgün zulüm biter. menekşelerde açılır üstümüzde leylaklarda güler. bugünlerden geriye, bir yarına gidenler kalır bir de yarınlar için direnenler...
Şiirler doğacak kıvamda yine duygular yeniden yağacak kıvamda. ve yürek, imgelerin en ulaşılmaz doruğunda. ey herşey bitti diyenler korkunun sofrasında yılgınlık yiyenler. ne kırlarda direnen çiçekler ne kentlerde devleşen öfkeler henüz elveda demediler. bitmedi daha sürüyor o kavga ve sürecek yeryüzü aşkın yüzü oluncaya dek!