Karmakarışık, sıkıntılı, üstelik bitmek bilmeyen uzun bir rüyanın içinde kanadı kırık kuşlar gibi çırpınıyoruz.. Yaşamak mı bu şimdi? Her gün daha çok derinleşen bir ıstırabın artık işkenceye dönmüş hali. Sanki hiç bitmeyecek, karanlığı hemhal edinmiş, ufuksuz, bir yol.. Öylesi bir zifir ki, ay ışığı bile bî-fer kalır.. Herkese bir bedbin ruhu aşılıyor.. Kimler mi efendim? Sayıları hiç de az olmayan ağzına geleni sayıştıran hasut insanlar.. Neden mi? Çekemiyorlar.. “Gözü gözünüze değmese de, tutmasa da eli elinizi, gelemese de yan yana “insanlık” adına hissedilir “bir başkasının acısı” diyen insanları.. Ne mi yapıyorlar? Anında bertaraf ediyorlar.. Her şeye rağmen; hayalleri, sevinçleri, mutlulukları yakalayan gençleri.. Yasaklara, karlı dağ eteklerinde çığ altında bırakıyorlar.. Kıskançlıkla akıllarına geleni söyleyiveren hasut’lar.. Başkasının acısını kalbinde duyan, dayanışan insanları, yalanlarla yaşamın ta ortasından vuruyorlar.. Düşüyor gençler bir bir intihar yolunda, koklamaya kıyılmayacak taze bir fidan iken, goncası ile birlikte toprağa.. Kilit vuruluyor.. Süte efendim süte, bebelerin bezine.. Feryat ediyor “açız” diye bir anne.. “Ne açlığı”, “yok öyle bir şey” diyorlar.. Yıllardır; bugün olacaklardan kurtulmak için ne bir gayret, ne bir çırpınma, hiçbir hareket yapmadığımız, heyecanlı bir teslimiyetin hazin sonunu yaşıyoruz.. Yetmiyor.. Sistemin hiç suçu yok gibi, dönüp bir de çamuru birbirimize atıyoruz.. Sanki yapı harcında hiç katkımız yok yıllardır; olana, gelene, bitene göz yumup susmamış gibi.. Herkes birbirine bir üstenci. Canı yanan gücü yetene.. A meslekteki alamadığı hakkını, B meslektekinin alın teriyle kıyaslıyor.. A’nın seçmeni B’nin seçmenine “ka akıl diyor” sonuca sebep gösteriyor.. Ama, hiçbir şeye ses etmeden oturup beklediğini hiç kimse görmüyor.. Hele bazıları var ki; kervanı tıkırında, tuzu kuru. Hal-i Pür melalini halkın seyrediyor. En kötü yüzsüzlük, insanın kendine karşı ikiyüzlülüğü unutuyor, başkalarının bahtsızlığına seviniyor.. Utançtır bu.. Bir rüyadaydık, uyandık, çok acıyla dolduk.. Konuşmak, dertlerini dinlemek avutmuyor artık, göğüslerini yumruklaya yumruklaya bağıran insanları.. Hasta olan evde huzur olur mu? Şenlik kurulur mu? Kalmadı toplumun artık iç huzuru.. İç huzur demişken, hukuk toplumların, vicdansa yüreğimizin adaletidir.. Vicdanı rahat olmayanın iç huzuru olur mu? Hepimiz biliyoruz, bugünlerin habercisi günlere birlikte güzel sustuk.. Biliyoruz hepimiz, bir yerlerde birçok kez vicdanımızı da susturduk.. Sonunda ne mi olduk? Eskiden her şeye omuz silken, kaygı nedir bilmeyen, kayıtsızlardık, dokununca hepimize birden şimdi karanlık ruhlu birer bedbin olduk.. Biliyorum, bildiğiniz şeyleri yazdım.. Bildiğimiz ama görmeyi reddettiğimiz bunlar efendim.. Göreyim, istedim yazıp göstereyim, biraz da bize dokunayım.. Zira; kendimizle kavgayı bırakmazsak, nemiz kaldıysa geriye oraya da dokunulacak.. Ne mi yapacağız? Okları kendimize değil sisteme çevireceğiz.. Hani, artık kim ne der diye bakmadan.. Hani onun rengi, berikinin dili, diğerinin tercihi demeden.. Islanmışın yağmurdan pervası olmaz... Korkmadan.. Birlik olacağız efendim, sadece birlik...

Editör: Ömür Ünver