Mezopotamya ve Anadolu’da sözlü efsaneler ile anlatılan Şahmeran kimi zaman dişileştirilmiş, kimi zaman cinsiyeti bellisiz tasvir edilmiştir. Anadolu’da Şahmeran motifleri, “İyi ve “kötü”yü ayırmakta, kem gözden korumak gibi ritüellerde kullanılır. Tarsus’ta bulunan “Şahmeran Hamamında” hastalıklara deva olacağı inancıyla yıkanıp, dualar edilerek şifacılığıyla da anılır. Hatta, efsanede geçen Camsab’ın “Lokmam Hekim” olduğu ve  hikmetlerinin Şahmeran’dan kaldığı rivayet edilir.. Mitolojide; kötüler için zehir, iyiler için şifa ve dünyayı daha yaşanır kılabilecekler için bilgelikle işlenir.. Yusuf’tan bu yana kuyuya indirilenlere ihanet vardır.. Öyle ya, ortak bir gizi büyütüp korumak zordur. Bu gizi, neden olanla birlikte kuyuya gömüp sonsuza kadar unutmak, bunun için de ihaneti seçmek kolay olandır.. Yolu arkadaş ihanetiyle adasına düşen Camsab’a, insanoğlunun ilk ihaneti Belkıya’nın öyküsünü anlatmıştır Şahmeran.. “Amacına ulaşmak için her yolu mubah sandı. Ulaşılmak için her yolu mubah kılan bir amaç, zaten artık kendi olamazdı” derken, Murathan Mungan güzel tasfirlemiştir.. Şahmeran; Belkıya’nın uzun uzun dil dökmesi sonucu dayanamayıp ona güvenmeyi seçerek, kendi adasının bilinmesi riskini göze alır ve onu gönderir. Bununla başlayan ihanet Belkıya’nın sırra sahip çıkamamasıyla, tek isteği Mühr-ü Süleyman’ı ele geçirmek olan Ukap’la ve onun ustaca hazırlanmış tuzağına düşerek tutsak edilmesine kadar gider.. Hırsları uğruna her şeyi mubah görenleri Mungan muhteşem tanımlar: “Yaşamını yalnızca ihtiras üzerine kuran kişiler için amaç diye bir şey yoktur. Amaç sürekli değişir. Mutlak olan ihtirastır, ne olursa olsun ihtiras… Dolayısıyla ihtiras sanıldığının tersine amaçsız bir şeydir.”  Tutsaklıktan kurtulmak için Ukap’ın isteklerini yerine getiren Şahmeran’a Ukap verdiği sözü tutar, onu tekrar adasına götürür.. Şahmeran sözün tutulması üzerine bu insancıklara bir mükâfat olarak, Mühr-ü Süleyman’a sahip olma sevdasından vazgeçmelerini öğütler. Bunca hırsın, bu gözü körlüğün koskoca bir hayatı karanlığa sürüklediğini anlatır.. Hırstan; gözü kör, kulağı sağır olan bu insancıklar anlatılan hikmetleri duymazlar.. Bunun üzerine Şahmeran, Belkıya’ya mührü almaya mağaraya Ukap’ın yalnız girmesi için söz verdirir. Ukap’ın girer girmez öldüğünü gören Belkıya, o an Şahmeran’ın anlatılarını anlar. Korkar ve kaçar. Gittiği her yerde anlatır olan biteni.. Bu arada, efsanede öne çıkan bir başka konu ise Gevherengin ve Cihanşah aşkıyla anlatılan; içinde bulunduğumuz şartlar, mecbur bırakılışlar, eşit ve eşitsizliktir.. Cihanşah eşit ve adil davranmadan, kolu kanadı elinden alınmış şekildeyken aşık etmiştir kendine.. Bu durumu; Gevherengin kanatlarına yeniden kavuşup uçtuğunda haklılık dolu şu sözlerle ifade eder.. “Evet, sen bana âşık olmuştun ancak bana seçme şansı sunmadın, şartlarımız eşit değildi. Seni kendi evimdeyken, tutsak değilken sevebilecek miyim öğrenmeliyim, evime dönüyorum, sen de bana söylediğin kadar âşıksan peşimden gelirsin” der ve gider. Cihanşah da ardından gider ve Gevherengin’in de onu hala sevgiyle beklediğini görür.. Efsane; Hızır İlyas’tan Zümrüdü Anka’dan, Gülistan ülkesine hikayelerle doludur.. Sonunda, Şahmeran hikayesini bitirir ve Camsab’ı da geldiği yere gönderir ama kendi sonunu da hazırlar.. “Ta başından beri yazgımı başkalarının eline bırakmakla; kaçıp saklanmakla; gizlenmeyi korunmak sanmakla; insan gibi hissedip, yılan gibi yaşamakla; duygularıma yenilmekle; saklandığım yerde olacakları beklemekle ben zaten ölümümü hazırlamış oluyordum. Belki de bütün hayatım gizli ve nazlı bir intihardı.” diye geçer, Mungan dizelerinde.. Çünkü bu sefer Ukap’ın hırs ve açgözlülüğü Babil Kral’ının veziri Şehmur’da vardır.. Efsanenin ana öznesi; ihanettir.. İnsanın bitmek bilmeyen açgözlülüğü ve istediklerini elde edebilmek için; haksızlıktan, hukuksuzluğa, zulümden, korkuya, yalana, aldatmaya her yolu mubah görmesine yer verilir.. Efsane önemli bir şeyin altını daha çizer.. İhanet çok şeyi değiştirir. Edeni de edileni de başkalaştırır.. İhanet, çift taraflı bir kılıçtır. Eden de edilen de kesilir. Son yıllarda yaşadıklarımızın özetidir efsanede geçenler.. Gün gelir zulmedenler, kendi zulümleri ile sınanır. Gün gelir, bin bir cefa görenler artık başkalaşmıştır eskisi gibi bağışlayıcı olamayacaktır.. İhanet, insanın yeryüzüne yaydığı en büyük lanettir.. Ülkeleri, halkları, dostları birbirine kırdıracak, aşkı, sevgiyi yaralayacak kadar hırslar ve çıkarlar uğruna her şeyi kendisine mubah görenlerden beslenir.. İhanet; bedenle değil, kişilikledir. Güçlü güçsüze, haksız haklıya gücüyle hükmediyor.. Suçsuza suçlusun demek haklılığa ihanet değil de nedir? Yıllardır yazgımızı başkalarının inisiyatifine bırakarak, üniversitelerde gençler haksızlığa uğrarken susarak, talan edilirken kentler, şehirler korunaklı yerlerimize gizlenerek, insan gibi hissedip, yılan gibi yaşayanların yarattıkları algılara, duygularımızla yenik düşerek, ne olacağını beklemekle, intiharı, yaşarken ölümü, seçmedik mi? Gençler, İntihar ediyor. Her güne; binlerce yoksulluk, onlarca ölüm haberi düşüyor.. Susmak ihanet değil mi? Masal içinde masal anlatan bu efsanede gördüklerimi yazdım.. Belki de siz efsanede ve surette bambaşka  bilgelikler göreceksiniz.. Kim bilir.. Ama, artık hırsları için “yaşam haklarımızı” elimizden alanları.. Tıpkı Şahmeran’ın dediği gibi; şifa bulup iyileşmek için, haklarınızı gasp edenleri görün yeter.. Bana dokunmayan yılan bin yaşasınla olmuyor.. Unutmayın.. Kudret ve hikmetiyle mücadele edebilecekken, gizlenmeyi seçen Şahmeran’ı korunaklı yeri de koruyamadı.. Yılanların Şah’ına bile dokundu.. İnsanoğlunun hırsları.. Not: Tomris Uyar’ın “Ödeşmeler ve Şahmeran Hikayesi ile Murathan Mungan’ın “Cenk Hikayeleri” Kitabı, Şahmeran Bacakları’ndan alıntı yapılmıştır.

Editör: Ömür Ünver