‘Casusluk’ suçlamaları kapsamında bugün savcılıkta ifadesi alınan CHP’nin tutuklu Cumhurbaşkanı adayı ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu savcılıkta verdiği ifadesinde, itirafçı Hüseyin Gün ile nasıl tanıştıkları hakkında “Dosyada şüpheli olarak bulunan sormuş olduğunuz diğer şahıs olan Hüseyin Gün isimli şahsı tanıdığımı hatırlamıyorum. Hakkında bu soruşturma kapsamında soruşturma başlatıldığını öğrendikten sonra medyaya düşen bu şahsın ve yanında bulunan kadın bir şahsın benimle olan fotoğrafımın avukatlarım tarafından bana gösterilmesinden sonra da Hüseyin Gün ismi şahsı tekraren anımsayamadım” diye konuştu.
T24'ün haberine göre, Hüseyin Gün’ün yazışmalarında isminin geçmesi ve sosyal medyada trol orduları kurduğu iddiaları üzerine, “Ekrem İmamoğlu ismi ile kastedilen ben olabilirim fakat bu yazışmalar ile bir ilgim yoktur, adıma bu şekilde yapıldığı iddia edilen yazışmalarla alakalı hiçbir şekilde bilgim yoktur. Bu konu ile de ilgilenmiyorum. Yazışmalarda geçen sorduğunuz ''150 bin kişilik dijital ordu'' şeklindeki ibare ile ne kastedildiğini bilmiyorum. Ama tahminimce İstanbul gönüllüleri kastedilmiş olabilir ama daha önceden de belirttiğim gibi okuduğunuz tüm yazışmalar ile alakalı bilgim bulunmamaktadır” dedi.
Talimat vererek veri topladığı iddiaları hakkında konuşan İmamoğlu, “Söz konusu belgeyi İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olarak göreve başladığım Teftiş Kurulu Başkanlığı'na ben yazmıştım. Bahse konu belgenin yazılış amacı İBB'ye ait her türlü kurum evrakının güvenliğinin sağlanması amacı iledir, başkaca herhangi bir amacı yoktur.” ifadelerini kullandı.
Gün'ün seçim süreçlerinde İmamoğlu'na analizler verdiği iddiası üzerine İmamoğlu şöyle konuştu:
"Bahse konu Hüseyin Gün tarafından verilen beyanlar hayatımda duyduğum adeta en saçma yorumlardan ibaret beyanlardır. Yukarıda da belirttiğim üzere 2019 Haziran başında Necati Özkan ile tanıştığını anladığım ve iddia ettiği şekliyle seçim kampanyama yardım ettiğini belirten şahsın 15 gün içinde bütün kampanyamı yönlendirmesi ve etkilemesi kesinlikle akla mantığa uygun değildir. Çünkü ben o dönem 7 aylık bir seçim kampanyası gerçekleştirmiştim. Bütün kampanya süremin adeta çöpe atılarak sadece 15 güne indirmesi hayatın olağan akışına uygun değildir. 6 yaşında Kuran-ı Kerim okumayı bilen bir şahıs olarak CIA çalışanı olduğu belirtilen Aarron Barr isimli şahsın bana muhafazakarlara nasıl davranmam ile alakalı tavsiyelerde bulunması akla mantığa uygun değildir. Dolayısıyla söz konusu beyanlarla alakalı diyecek bir şeyim yoktur. Belirtilen hususlar ile alakalı bilgim yoktur. Sonuç olarak soruşturma dosyası kapsamında Casusluk suçu iddia edilerek bu suç sebebiyle davet edilmem benim bütün hayatıma hakarettir. Benim nazarında casusluk vatan hainliği ile eşdeğerdir. Dolayısıyla söz konusu dosya nazara alınarak hakkımda yürütülen casusluk kapsamındaki hiçbir suçlamayı kesinlikle kabul etmiyorum. Bu dosyanın oluşumunda veya yürütülmesinde yer alanlar ile alakalı hukuki haklarımı kullanacağım."
"Roma'yı benim yaktığım daha gerçekçidir"
Gün'ün ifadelerine yanıt veren veren İmamoğlu, sözlerini şöyle noktaladı:
"Öncelikle şahsın Başsavcılıkta alınan ifadesinde Necati Özkan ile 31 Mart 2019 - 23 Haziran 2019 tarihleri arasında iddia ettiği haliyle benim seçim sürecimde yer aldığını belirtmiş ise de, kolluk beyanında Necati Özkan ile 2019 yılı ilk seçimlerin iptali sonrası Mayıs sonu ya da Haziran başlarında tanıdığını belirttiği, dolayısıyla her iki ifadesi arasında çelişkiler bulunduğu ve yönlendirilmiş bir şekilde kasıtlı olarak ifade verdiği tarafımca anlaşıldığından Başsavcılık ifadesinde vermiş olduğu ifadeyi de kesinlikle kabul etmiyorum. Benim ne istihbarat örgütleri ile, istihbarat örgütlerinin çalışanları ile hiçbir şekilde bilgim alakam olamaz. Üzerime atılı suçlamaları yukarıda da belirttiğim üzere kabul etmiyorum. İkinci ifadeyi de incelediğimde absürt bir suç isnadı olduğunu düşünüyorum. Komplo teorisi ile karşı karşıya olduğumu düşünüyorum. Roma'yı benim yaktığım daha gerçekçidir."
Yanardağ neler söyledi?
Öte yandan, TELE1 Genel Yayın Yönetmeni Merdan Yanardağ da suçlamaları reddetti.
Soruşturmada itirafçı olan Hüseyin Gün’ün “manevi annem” olarak hitap ettiği Seher Alçam ile ilişkileri hakkında konuşan Yanardağ, şöyle dedi:
“Hüseyin GÜN isimli şahsı ifademde bahsettiğim Seher Alaçam isimli şahsın yanında görmemle tanıdım. Kendisi ile Seher Alaçam'ın Yeniköy'deki evine ziyaret etmeye gittiğim zamanlarda görüşürdüm. Tahmini 5-7 kez bu şekilde görüşmüşümdür. Seher hanımın ölümü üzerine başsağlığı dilemek amacıyla yine Seher hanımın Yeniköy'deki evinde kendisini görmüştüm. Bu görüşmelerde kendisi ile siyasi gündeme dair konuşmalar yapıyorduk. Kendisi siyasi konulara herkes gibi ilgiliydi. Tanışmış olduğumuz dönem 2022- 2023 yılları olduğu için genellikle 2023 seçimleri ile alakalı konuşuyorduk. Görüşmelerimizde Hüseyin'in Seher hanımın manevi oğlu olduğunu bilmiyordum, öz oğlu olduğunu biliyordum. Hatta kendisini "Hüseyin Gün Alaçam" olarak iki isimli olarak biliyordum”
“Seher Hanım’ın maddi yardımda bulunduğu doğrudur”
Hüseyin Gün’ün ifadesinde bahsettiği Seher Alaçam’dan maddi yardım aldığı detayını doğrulayan Yanardağ, şöyle konuştu:
“Daha öncede ifademde söylediğim gibi Seher Hanım hayatta iken Tele 1 kanalına kurumsal olarak yardım amacıyla elden maddi yardımda bulunduğu doğrudur. Bu yardımlarda küçük miktardadır. Bu yardımlar muhasebeleştirilip kayıtlara geçer. Anormal bir durum yoktur. Hüseyin Gün'den bu güne kadar hiçbir ad altında para almadım. Ya ben yanlış hatırlıyorum ya da kendisi yanlış hatırlıyor”
Gün ile konuşmalarının izleyicileri ile yaptığı konuşmalar ile aynı olduğunu söyleyen Yanardağ, şu ifadeleri kullandı:
“Her ne kadar kendisi ile olan whatsapp konuşmalarımız soruşturma dosyasına kendisinden talimat emir aldığım şeklinde suçlamaya dönüşmüş ise de kendisi ile olan yazışmalarım normal bir izleyici ile olan aramdaki sıradan bir yazışmadır. Bu şekilde birçok izleyici bana tepkilerini ve önerilerini ifade eder.”
“Ben sol görüşlü ve yurtsever bir gazeteciyim”
İfadesine eklemek istediği bir husus olup olmadığı sorulan Yanardağ sözlerini şöyle noktaladı:
Benim ilk gençlik yıllarımdan beri bütün hayatım ve mesleğim emperyalizm ve siyonizme karşı mücadele ile geçti. Ben sol görüşlü ve yurtsever bir gazeteciyim. Ülkemin aleyhine halkımızın aleyhine herhangi bir faaliyet içeresinde olmam düşünülemez bu bana yöneltilebilecek en çirkin suçlama olur bunu reddediyorum. Sosyalist ve yurtsever bir gazeteci olarak sürdürdüğüm meslek yaşamımda lekelemelere dönük olduğu kanaatindeyim. Bu her şeyden önce kendi hayatıma ihanet etmek olur. Bugüne kadar doğrudan ya da dolaylı bir biçimde belirtilen ilişkiler içinde kesinlikle olmam. Sonuç olarak büyük bir haksızlık ile karşı karşıya olduğumu düşünüyorum ve serbest bırakılmamı talep ediyorum.




