CHP'li İbrahim Kaboğlu’nun Gazete Duvar’a verdiği demeçte çıkardığı bilançoya göre;
“Türkiye, dünya basın özgürlüğü endeksinde 180 ülke arasında 153’üncü, hukukun üstünlüğü endeksinde 139 ülke arasında 117’nci sıraya geriledi.”
Ve son birkaç haftaya baktığımızda, yine özellikle kıyılarda yanan ormanlar ve altın madeni adı altında Havran’da yüzlerce hektar ormanın can çekişmesine, işin iç yüzünü görmeyen garip bir suskunluk ve kanıksayışla adeta tanıklık edildi..
Mesleğini sadece gerçeklerle icra eden, fakat azınlıkta kalan basın çalışanları ve hukukçuları tenzih ederek bir bakacak olursak;
Ekonomi enkaz, aileler tarumar, sebepler ayan zira; basın baskı altında, hukuk hükümsüz..
Bıkmadan usanmadan konuşmamız gereken; bireylerin özgürce gerçeği öğrenme hakkı olan basının özgürlüğü ve adil yargılanma hakkı olan hukukun bağımsız üstünlüğü..
Çünkü tarafsız, sadece gerçeği yazan gazeteciler, etki altında kalmadan bağımsız yargılama yapan hukukçular, bir toplumun sesi, bilincidir...
İşte bu sebeple; aydınlığın türküsünü, iyiliğin, güzelliğin ezgisini ilk evvela söylemesi gerekenlerde basın emekçileri ve hukukun temsilcileridir..
Değil mi ki insan “umutsuzluktan umut üretendir” haber üretenler ve hak savunucuları yaşamın gerçeğiyle konuşup, gerçekle birlik olmak zorundadırlar. Zira umut gerçeklerden doğar. Aksi durumda, toplumsal bilinçle birlikte kendi sonlarını da doğururlar..
Ekonomik krizin büyüttüğü, buhranın getirdiği sonuçlar; işsizlik, çaresizlik ve intiharlar..
Değişmeyen hukuk sistemi, erkek söylemi, bitmeyen kadın cinayetleri..
Doymak bilmeyenlerin ihtiraslarına kurban edilen doğa talanı..
Ve elbette sistemin yarattığı bir sonuç olan, kirlenen insan ilişkileri..
Hani..
Büyükçe bir evinin, pahalı bir arabasının, popülerlikle birlikte ünvanlı ve banka hesabının yüklü olması kendilerini kirletirken, çevrelerine; kör, sağır olma hakkı var sananların yarattığı ilişkilere prim vermek yerine..
Ve hayır, ben tüm bunlarla ilgilenmiyorum. Evet; zekanla, yaratıcılığın ve davranışlarınla, sergilediğin olgunlukla özcesi içsel zenginliğinle, nerede, ne kadar doğru davrandığın, insana, doğaya, emeğe hakkaniyetli bakışınla ilgileniyorum..
Demediğimiz sürece de sistemden beslenmeye devam edecek sağlıksız ilişkiler ağı..
Ve tüm bunların nedeni, sistem kirliliği..
Dünya evreni her geçen gün tükeniyor coğrafyamızda. Birden çok; hayvanın, ağacın, böceğin, kuşun soyu tükendi. Sıra? Böyle giderse insanoğlunda..
Tüm bunların en baş nedeni; toplumun tüm kesiminin tam anlamıyla gerçeği bilmemesinden, görülmesini istemeyenlere biat eden basın kuruluşları ve hukukun tarafsızlığını yitirmesinden..
Oysa Türkiye; yatırıma, gelişime son derece uygun bir iklim coğrafyası. Ama yitirdiği güven endeksi yerli yabancı yatırımcıyı uzaklaştırıyor hatta gerçek hukukun işletilmediğini gören yatırımcıyı korkutuyor..
Geriye üretmeden tüketen sonunda kendi tükenen bir toplumsal yapıyla baş başa kalan coğrafyaya dönüşüyor..
Halbuki tarafsızlığını yitirmiş Basın ve Hukukun özgürlüğe açılan kapı kilidini açmayı başarır, özgür basın, bağımsız hukuk’a ulaşırsak, bir kurtarıcı beklememize gerek kalmayacak, kurtarıcı gerçeğin ta kendisi olacak..
İnsanlar; yorgun, yaşama küsmüş..
Tüm sorunların kaynağı gerçeğin görünmemesinden, görülenlere hukukun işletilmemesinden..
O zaman, isteyeceğimiz ve kavgasını vereceğimiz tek şey; özgür basın, özgür hukuk olmalıdır..
Unutma..
Kim barıştırır seni dünyayla, hangi sulh, yoksa ülkende özgür bir hukuk..
İhtiyacımız olan;
Özgür basın..
Özgür hukuk..
Editör: Ömür Ünver