Durduğumuz karanlık bir cümle değil ki silebilsin, bir silgi. Durduğumuz zalim bir çağdır, karanlığın ışığı yok ettiği.. Değişti her şey. Kırların, denizlerin rengi değişti. Güz kuşlarının kanadı, bilmiyoruz hangi sulara değer, unuttuk bahar ne renkti.. Değişti, hayatı değerli kılan ne varsa. Güce dayalı kişilik, güce sahip kimlikler altında eziliyor insanların duyguları, düşünceleri.. Ki, kendi içimizde savaştık. Alışmadık; hukuksuzluğa, erozyonlara. Örtüşmedik onların değer yargılarıyla.. Hep "karşı"daydık, çizginin dışında. Çoğu zaman bir çınar gölgesine sığındık, akasyanın hemen yanı başında, tutunduk ceviz dallarına ama baş eğmedik dayatılanlara.. Elimizde kalem, cebimizde mürekkep, çıkınımızda sözcüklerden bir okyanus; aşk dedik, şiir dedik. En önemlisi “Yaşam”, “Barış”, “Özgürlük” dedik.. Yalandan uzak, gerçeğin yanında; “Hak” dedik, “Hukuk” dedik. İnsana dair ne varsa “Sevgi” dedir. Nefretten uzak, ötekileştirmeden kaçak; insanı, tabiatı, içinde canlıları “Sevin” dedik.. Ama değişmişti her şey ve devam ediyordu değişmeye. Yetmez ama evet, anayasaya aykırı ama evetlerle, çoğulcu demokrasi yer değişti teklikle.. Dengeler değişti. Bu gün yaşadığımız her şeyi payımıza düşüren bu değişimdi.. Şimdi; bir de sansür yasası çıktı. Hani, muhaliflerin halka duyuramadığı, kimsenin de çok da umursamadığı. Oysa bu yasa, gerçeklerin önüne karanlığı bağladı. Yırtılır mı karanlık, zamana çarpar mı? Tekrar doğar mı dünyamıza çiçek, içimizde yine bir kelebek açar mı? Demeden, meyl umuda olmalı.. Zira değişir. An"dır baktığı, tek bir “an" gelir ve düğümler kötüye giden yolları. Hikayeyi güzele doğru evriltir. Güller suya değil, yine yüreklere değer. Kazanır insan, yaşamak yeniden değer kazanır.. Ve fakat; yirmi yıldır aynı muktedirler karşında, yirmi yıldır aynı muhalefet, aynı muhalif tutumlarla olmaz. Olmaz aynılar, aynılarla.. Sansürleniyorsak halen, değişen sadece zaman değil mi? Herkes gördü, bir muhalefet görmedi. Değişti dönem, durumlar tümden, aydınlık karanlıkla yer değişti.. Kalmadı; eski tip protestoların değeri, Meclis kürsüsünden seslenişin ederi. Unuttunuz mu? Değiştirdiler parlamenter sistemi? Anlayın artık “eski çamlar bardak oldu”, aynılarla aynı mücadelede ısrar olur mu? Değişsin mücadele şekli. Gelişsin, tüm toplumu içine alacağı dirençli bir strateji.. Ey zaman, sen hangi karanlığın yankısısın, biz hangi suskunluğun çığlığı ki, kimse görmüyor bu yangın çağını? Hadi, kalkın ayağa, hayat kısa. Takvim yapraklarıysa eksiliyor hızla.. Nasıl ki ormanlar insanın akciğeri, özgürlüğü de nefesi. En afilli yanımızla mücadele edersek değişir mi direncimiz, bu karanlık çağa değer mi? Halk soruyor sana;  Ey muhalefet, Aynılarla aynı mücadeleden vazgeç, ihtimal büyük, değer de, yükselt artık sesini.. “Hani bir ürperti geçer ya içinizden, bir devir kapanmıştır, güneş batmıştır sanki. Hani "Mavi Karanlık" diyor ya, sevgili Vedat Türkali. Yüreğimizin götürdüğü yeri denemeye değmez mi? Sansür Yasasını durdurmaya, bu karanlık çağı kapatmaya, batan güneşi, mavi aydınlığı doğurmaya gücümüz yetmez mi? Mecliste kürsüden değil, halkına sokakta seslenen bir muhalefetle elbette yeter… Çünkü olursak hep birlikte bir yürek, gücü cevahir değer..
Editör: Ömür Ünver