Solingen’de yaşanan neyse İzmir’deki de aynı cehaletin yaşattığı acıdır.. “İnsan bu kızım saat gibi bazen sallanır. Ölüm olur, ağlayamaz. Zira; yitenler öylesi canlandır ki, ölüm utanır..” demişti annem.. Yeni yıla girmeye üç beş kala, ben umuda meyl etmek istiyorum.. İstiyorum ki, insanlarımız da; güzelliğe, iyiliğe, paylaşmaya ortak yaşama meyl etsinler.. Ne yazsak sözün hükmü yetmeyecek şeyler yaşanıyor.. Yeni yıl, eski değerlerimizi getirsin umuduyla. Annemin anısına, Nar’dan bahsetmek istiyorum.. Eski medeniyetlerin; yaşamı kutsayan, umudu çoğaltan, güzel mitlerinden olan nar, meyve olmaktan ötedir.. İncelenmiş epistemolojik açılımında; incir, üzüm gibi tek köke bağlı çok taneli bitkilerin bereket getirdiğine inanılmış.. Anadolu’da bereketi, doğumu, çoğalmayı temsil eder. Farsça’ da ateş anlamına gelir. Aşkın tecelli bulduğu yer olan kalbe dokunduğuna inanılarak tasavvufi manalarda da yer alır.. Günümüzde Birhan Keskin; “Dürtme içimdeki Nar’ı, üzerimde beyaz gömlek var. “ Dizeleriyle, çok güzel dokumuştur. Antik Yunan dahil bir çok toplumsal kültte öğretisi ve sembolize edildiği konularla kendisine mitolojik alanda yer bulmuştur.. Sağlıkta da; kalbi güçlendiren, antioksidan olarak cildi besleyen yanlarıyla özel bir yaşam alanı da vardır.. Nar’ın mana denizi çoktur ama benim paha biçilmezim Annemin tarifidir.. “Kalemin herkesi yazıyor. Bir gün de beni yazar mısın” demişti. “Ellerimle dokunabiliyorum bahar sancısına, sonbaharlara, umutlara.. Biz her sene tohuma duran ekinleri yeşertecek güneşi beklemeyi biliriz. Yara alıp. dönüp o yarayı onarmasını da.. Genç olduk biz de.. Yılmaz’ları dinledik, izledik.. “Sevgi benim en kabadayı yanımdır..” demişti, Yılmaz.. Bizde bildik sevmeyi, severek yitirmeyi de.. İnsan bu kızım saat gibi bazen sallanır. Ölüm olur, ağlayamaz. Zira; yitenler öylesi canlandır ki, ölüm utanır.. Çetin coğrafyada doğup, ağlamaktan önce direnmeyi öğrenen kadınlarız ama, biliriz yaşadığın yere çiçek ekmeyi bilirsen; orası bahar da olur, cennetin de.. Çocuk da oldum, at bindim, tıpkı senin gibi en çok sarı kiraz tepelerine tırmanmayı sevdim.. Biliyorsun mektep bilmem okutulmadım. Siz gibi usulü de bilmem. Ama, yaşamı ve duygularımı bilirim.. Ben anlatayım sen de yaz..” demişti göz ışığım. Belleğim de kalanları bezeyerek yazdım. Bizim oralarda yeni yıla girerken yapılan bir gelenektir.. Nar mevsiminin açılmasıyla analarımız bir narı eşikten içeri doğru, çokça dağılsın diye hızlı ve sert atarak kırarlar.. Dağılan narlar toplanır, birer ikişer ev halkına yedirilir, gerisi toprağa bırakılır.. Nar; bolluk, berekettir. En önemlisi ise tek vücut içinde ama tekliğe karşı yüzler olmak demektir.. Dayanışmadır ve ne kadar çok kırılır dağılırsa o kadar çoğalmak demektir.. Hatta nar; içimizdeki sevgi, yüreğimizdeki ateştir..” Böyle öğrendik demişti annem siz de öğrenin ki, bir sonraki nesle aktarın.. “Nar gibi; kırılmasını, dağılıp çoğalmasını da bildik; çoğalıp sevmesini de.. Yüreklerimize önce sevgi üretmesini öğrettik.. Çünkü; yüreği sevgi üretenler kötü olamazdı bilirdik..” demişti annem.. Kötü olan bizler değiliz, içinden geçtiğimiz zaman kötü.. Bu yıl, yeni yıla girerken birer nar kırmaya, dağılıp çoğalmaya, yüreklerde sevgi üretmeye, dayanışmaya, tekliğe karşı birlik olmaya, hüküm süren bu sancılı zamanlardan kurtulmaya.. Ne dersiniz? Sevgi gücünün dünyayı yerinden oynatabildiğini.. Yeniden keşfedelim mi ? Acılarımıza kendi ellerimizle dokunup iyileştirmesini bizden daha iyi kim bilebilir.. Tıpkı annemin dediği ve dilediği gibi; İyiliği, güzelliği, bilgiyi en önemlisi sevgiyi çoğaltabilmek için.. Yeni yılda hepimiz birer nar kıralım mı? Kelimelerinizle dokunduğunuz, sevgisiyle yüreğinize dokunanlarınız.. 2022 sizin yılınız olsun.. Mutlu yıllar..