Geçen yazımda yörüngeye ulaşmak iki gün sürüyor demiştim. Sinan haklı olarak, “Ankara-Istanbul kadar mesafe demişsin, arabayla 3,5 saat süren uzaklık roketle nasıl iki gün sürer?” diye sordu. Sinan, spor antrenörüm bu arada. Herkesin var, benim neyim eksik; değil mi ama? Beyin jimnastiği hocamdır kendisi... Doğru soruyu sorunca, hafta sonu bunu konuşalım dedim. ✱✱✱ Hatırlarsanız yeryüzünden Alçak Dünya Yörüngesi’ne uzaklık ortalama 400 km ve iki gün sürüyor demiştim. İşte aslına bakılırsa yörüngeye ulaşım altı ile on dakika arası... Ancak atmosfer dışına çıkan uzay aracının ISS’e (Uluslararası Uzay İstasyonu) ulaşıp bağlanması 2 gün sürüyor. Çünkü ISS, sürekli olarak dünya etrafında dönerek bilgi topluyor. 24 saatte durmadan, dinlenmeden 16 tur atıyor; tabir-i caizse yörüngeliyor. Daire çizerek hareket eden istasyona da dolmuş durdurur gibi el edip “Hoo dur, binicez.” denmez haliyle... Western filmlerde hızla giden trene dört nala yetişip atlamaya çalışan gangsterler olur ya hani? İşte ona benzer ama dairesel bir maraton oluyor tepemizde... Uzay aracı, yukarı çıkıp yörüngeye yaklaşınca başlıyor ISS gibi dönerek ilerlemeye.. Bir yandan ISS’in hızına uygun hıza ulaşmaya çalışırken diğer yandan ISS’e paralel hareket ederek uzaklığı azaltıyor. Spiral çizerek dairesini genişletiyor, genişlerken yanaşıyor. Hız ve daire çapı ISS’e yetişene kadar iki gün geçiyor ama sonra asıl kovalamaca başlıyor. ISS önde Uzay Aracı arkada ilerlerken, araç ufak ufak hız arttırıyor. Yaklaşıyor, yaklaşıyor; hop tutup bağlanıyor. Ohh.. ✱✱✱ “Ne gerek var bu kadar zahmete, bağlanmasınlar birbirlerine canım!” diyebilirsiniz. Ancak bu kavuşma hem uzay aracı, hem ISS için gerekli. Örneğin araç yeni astronotları getirip, eskileri götürebiliyor. Bir çeşit vardiya değişim transferi diyebiliriz. Veya karşılıklı ikmal yapılabiliyor. ✱✱✱ Bahsetmiştim, bu insanlı uçuşlar çok masraflı... Gidişle dönüş çözümleri farklı işletilerek tasarruf sağlanıyor. Giderken dünya kaynaklı yakıt kullanılırken dönüşte kalan yakıt hariç ISS’in depoladığı Güneş enerjisinden de aktarılıyor. Atmosfer dışında yer çekimi çok azaldığı için itiş gücünün yeryüzündeki kadar çok olmasına gerek yok. Ama yerde işler karışık... ✱✱✱ Uzay aracı kalktıktan sonra gövdeden ayrılan parçaları görmüşsünüzdür. Genelde sağ ve sola bitişik olurlar ve aracı belli bir yüksekliğe ulaştırdıktan sonra ayrılırlar. “Houston, birinci itici ayrıldı, ikinci itici ayrıldı. Devam ediyoruz.” gibi şeyler söylenir. İngilizcesi çok karizmatik gelir hani? Biz konuyu anlamasak da “Hüstın” evimizin oğludur, severiz Hüstın’la muhabbetleri.. İşte efendim o iki dev silindir, uzay aracının yalnızca kalkışı için kullanılan ikiz fırlatma iticileridir. Bunlar saniyede 11 bin pound, yani Türkiye metropollerindeki bir akaryakıt istasyonunun günlük sattığı benzin kadar yakıt tüketir. 1 saniyede 1 istasyonun günlük satışı kadar... Kalktı, havalandı, ilerledi, ayrıldı derken gitti bir aylık yakıt... ✱✱✱ Bu ayrılıktan sonra hafifleyen uzay aracı yukarıya doğru Saatte 22.000 km/h ile ilerler. Otobanda radar cezasının son limitinin 100 katı hız yani.. Kalkışta oyalanılıyor diye biraz uzuyor ama işte hepi topu 10 dk sonra atmosfer dışındayız. Haklı olarak sizler de “uzay turizmi”ni soracaksınız. “Ee, tamam astronotlar, ikmal vesaire için ISS’e gidiliyor da uzay tatili neden o kadar uzun sürüyor?” diyeceksiniz. ✱✱✱ Cevap, Musk kafası... İnsanlı uzay araçlarının maliyetinin çok yüksek olması yetmez gibi çoğu parçaları, donanımı da tek kullanımlık. Elon Musk’ın Space X’i, seyahatleri uzatarak aynı şekilde güneş enerjisi depoluyor, zaman zaman da ISS’ten faydalanıyor. Hatta bazı ISS görevlerine katkı sağlayarak kazan-kazan ortamı da yaratıyor. Bu kadarla da kalmıyor. Yeni dönemde 50-55 milyon dolara biletleri satılacak olan seyahatlerin bir gün sürmesi de beklenemezdi... Bir pazarlama stratejisi ile günlüğü neredeyse yirmi milyon dolara gelen bu yolculuğun olanaklarının kısıtlı olduğunu konuşmuştuk. “Ehh şaraplı tavuk servis edemiyor, havyar yediremiyoruz madem; şöyle az ilerden dönelim de eşsiz boşluk manzarasına doyun.” dediler diye tahmin ediyorum. Yerçekimsizliğin, havada tüy gibi süzülmenin tadını çıkarın... Duş alamamak özgürlüktür... Değildir ama “Mesela..” işte... ✱✱✱ Uzay turizmini de daha detaylı konuşuruz elbet... Hepinize radarsız iyi hafta sonları...

Editör: Ömür Ünver