Cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturduktan sonra ilk resmî ziyaretini Türkiye'ye gerçekleştiren KKTC Cumhurbaşkanı Tufan Erhürman, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'la görüşmek üzere Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde resmi törenle karşılandı.
Cumhurbaşkanı Erhürman'ın makam aracını Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nin önündeki caddede karşılayan süvariler, protokol kapısına kadar eşlik etti. Erdoğan, Erhürman'ı Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nin ana giriş kapısında karşıladı. Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Erhürman'ın tören alanındaki yerlerini almalarının ardından, 21 pare top atışı eşliğinde İstiklal Marşı çalındı.
Erhürman, tören kıtasını, "Merhaba asker" diyerek selamladı. Törende, tarihte kurulan 16 Türk devletini temsil eden bayraklar ve askerler de yer aldı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Erhürman, birbirlerine heyetlerini takdim etti. Türkiye ve KKTC bayrakları önünde gazetecilere poz veren Erdoğan ve Erhürman, daha sonra baş başa görüşmeye geçti.
Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'ndeki görüşme, 1 saat 30 dakika sürdü.
Törende, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Burhanettin Duran, Cumhurbaşkanlığı Özel Kalem Müdürü Hasan Doğan, Cumhurbaşkanı Dış Politika ve Güvenlik Başdanışmanı Akif Çağatay Kılıç ve Ankara Valisi Vasip Şahin de yer aldı.
Görüşmenin ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Erhürman, ortak basın toplantısına katıldı.
Erdoğan açıklamasında şunları söyledi:
"Sayın Cumhurbaşkanı ve kıymetli heyetiyle oldukça kapsamlı ve verimli bir görüşme yaptık. Kıbrıs meselesinin mevcut gidişatı çerçevesinde gelecek dönemde atılabilecek ortak adımları değerlendirdik. Kıbrıs davasında duruşumuz her zaman net olmuştur. Kıbrıs meselesinin çözümsüz kalışı nedeninde Rumların Kıbrıs Türkleri'nin uluslararası eşit statüsünü reddetmeleri vardır.
Rum tarafı Kıbrıs için çözümü 1963'de silah zoruyla ele geçirdiği bugün ise hiçbir hükmü kalmamış olan ortaklık devletinde Kıbrıslı Türkleri azınlık konumuna indirgemekte görülüyor. Bunda BMGK'nın Kıbrıs meselesinde yaptığı yanlışların ve Annan Planı'nı reddetmesine rağmen Rum yönetimini üye olarak kabul eden AB'nin de hatası olduğunu akılda tutmamız gerekiyor.
Verilen sözler maalesef tutulmamıştır. Sayın Cumhurbaşkanı gerek geçmiş Başbakanlık dönemi 2008-2010 yılındaki müzakere heyeti üyeliği tecrübelerinden bu süreci çok iyi bilmektedir. Kendisinin Rum tarafına verdiği mesajlarda Kıbrıs Türkünün egemen eşitliğinden taviz verilmeyeceğini vurgulamasını oldukça isabetli buluyorum. 1968'den beri yapılan ve sonuca varılmayan müzakerelere dostlar alışverişte görsün diye devam etmeyeceğimizi, 2017'de Rum tarafının masayı terk etmesiyle çökmesinin ardından ortaya koymuştuk.
Kıbrıs meselesine en gerçekçi çözümün adada iki devletin bir arada var olmasından geçtiğine inanıyoruz. Adadaki iki halkın barış, refah ve emniyet içinde yanyana yaşayabileceği çözüm tutumumuzu koruyoruz. Bugün artık çok daha farklı bir uluslararası konjonktürle karşı karşıyayız. Dünün güneşi ile bugünün özellikle çamaşırı kurutulamaz.
Eski dönemin ezberleriyle iğneyle kuyu kazmaya uğraşmak bizi bir yere götürmez. Dilerim Kıbrıs Türkünün gösterdiği cesaret ve çözüm iradesini ilerleyen dönemde karşı taraftan da görebiliriz. Bunu mümkün kılabilmek için her zamanki yapıcı, sonuç odaklı, adaletli ve insancıl yaklaşımımızı Kıbrıs Türk halkıyla sürdüreceğiz. Sayın Cumhurbaşkanı ile aramızdaki işbirliğinin hızlanması için yapılabilecekleri de ele aldık.
Kıbrıs Türkünün refahını artırmak, on yıllardır maruz kaldığı tecritten en az etkilenmesini sağlamak üzere hayata geçirdiğimiz projeleri değerlendirdik. Gelecekte aynı kararlılık ve anlayışla yardımcım Cevdet Yılmaz Bey'in koordinasyonunda bu gayretlerimiz sürecektir.
Anavatan ve garantör olarak dün olduğu gibi bugün olduğu gibi yarın da Kıbrıs Türk halkını haklı davasında asla yalnız bırakmayacağız."
Erhüman'dan açıklama
KKTC Cumhurbaşkanı Tufan Erhürman, basın toplantısında şu açıklamalarda bulundu:
"KKTC-Türkiye ilişkileri başka devletler arasında kıyaslanmayacak kadar özeldir. KKTC'nin tüm Cumhurbaşkanları seçildikten sonra ilk ziyaretini Türkiye Cumhuriyeti'ne yapmışlardır. Bu elbette KKTC'nin 6. Cumhurbaşkanı olarak benim dönemimde de böyle olacaktır. İlk ziyaretimi yapıyor olmaktan son derece mutluyum. Görev sürem içinde KKTC ile Türkiye Cumhuriyeti arasında sarsılmaz kardeşlik bağları içinde ilişkileri daha iyi bir seviyeye taşımak benim en önem verdiğim çalışma alanlarından biri olacaktır.
Türkiye Cumhuriyeti üç garantör ülkeden biridir. Özellikle Kıbrıs'ın güneyinde ve bölgede silahlanmanın arttığı koşullarda Kıbrıs Türklerinin kendilerini güvende hissetmelerinin varlığı olan Türkiye Cumhuriyeti en önemli aktörlerin başında gelmektedir. Kıbrıs Türk halkı statüsü gereği Kıbrıs adasının tamamında egemenlik haklarına sahiptir. Adada yaşayan herkesi ilgilendiren güvenlik, ticaret ve deniz ticaret alanlarında Kıbrıs Rum liderliği ya da uluslararası toplumdan yok sayılması mümkün değildir.
Sorunun varlığı yalnızca adada iki eşit kurucu ortak olan Türkler ve Rumlar değil bölgedeki istikrar arayışlarını olumsuz etkilemektedir. Bizim çabamız tüm tarafların kazanacağı kimsenin kaybetmeyeceği adil sonuca yöneliktir. İlgili tüm taraflara çağrımız çabalarını bu noktaya yoğunlaşmalıdır. Sayın Tayyip Erdoğan'ın ortaya koyduğu gibi Doğu Akdeniz'de sorunun çözümü diyalogtur. Bilinmelidir ki Kıbrıs Türk halkının kimsenin hakkında gözü yoktur. Bu halk kimsenin hakkını yemesine de izin vermeyecektir.
Adada ortak yetki alanları olan Kıbrıs Türk halkının egemenlik haklarının ihlal edilmesine tahammülümüz olmadığını buradan bir kez daha ilan etmek istiyorum. Her zaman çözüm iradesine sahip olmuş ve masadan kaçmamış olan Kıbrıs Türk halkının çözüm olsun diye müzakere etmek niyeti olduğu bütün dünya tarafından bilinmektedir.
Kıbrıs Türk halkının çözüm iradesini hiç kimse siyasi eşitliğin pazarlık ya da alver konusunun yapıldığı, on yıllardır üzerinde defalarca yakınlaşma sağlanan konuların yeniden tartışmaya açıldığı, Kıbrıs Rum halkının masaya devirmesi halinde, masaya oturmaya yönelik bir irade olarak algılanmamalıdır. Benim ya da halkımın masa kurulmasın diye ileri sürdüğümüz önşartlar değil halkın bunca yıllık ortaya koyduğu çözüm metodolojisinin unsurlardır. Koşulların olgunlaşmadığı durumda kimse masada Türk halkının olmayacağını zannetmesin. Çözüm odaklı masa varsa orada olacağız.
Masa dışında da bir dünya var benim halkım da tüm halklar gibi dünyayla buluşma hakkına sahiptir. Türkiye Cumhuriyeti'nin açılmasına yardımcı olacağına olanaklardan da yararlanarak Avrupa Konseyi, AB şemsiyesi altında görüşmelerde Kıbrıs Rum kesimiyle eşit seviyede olduğumuz BM'de hak ve çıkarlarımızı savunacağız.
Kıbrıs Türk halkı soğukkanlı, sabırlı ama aynı zamanda kararlıdır. Bu halk en zor koşullarda vardı, bugün vardı yarın da var olacaktır. Dünya ile buluşmamızı kimse engelleyemeyecektir. Bu zorlu mücadelemizde Türkiye Cumhuriyeti'nin her koşulda yanımızda olduğunu, sarsılmak kardeşlik bağları içerisinde olduğunu bilmek bizim en büyük güvencemizdir.
Sayın Cumhurbaşkanına ilettiği kutlama mesajları, nazik davetleri ve misafirperverlikleri için kendim ve eşim adına teşekkür eder, saygılarımı sunarım."




