Pandemide kapanma dönemini hatırlarsınız; ilk aşamalarında neredeyse hiç bir sektör çalıştırılmadı.
Bi’ adamakıllı kapandık, burnumuz dahi içerdeydi...
Hastalığın ne olduğunu anlayana kadar, ben ve burnum da izole olmuştuk.
Sonra durum değişti...
Haftaiçi mikrop yoktu, abartıp saçıldık; haftasonu arabalıya bulaşıyordu, arabasız saçıldık. Ekonomik sıkışma çok sert hissedilince mikrop vicdana geldi zaar; kademeli olarak müesseselerin açılmasına izin verildi; sokağa çıkma yasakları gevşetildi.
Maskeli olarak yine saçıldık...
✱✱✱
Sen dur sen çalış; inşaatçıya bulaşmaz, kırtasiyeciye bulaşır mantığı tuhaftı...
Çalışma izni alanlar bir şekilde idare etti ama berber, kuaför, gıda sektörü gibi çoğunluğu esnaf olan zümre perişan oldu.
O süreçte doğrudan halkın kendine yardım edilsin; borçlandırılmasın diye düşünenlerdendim.
Bu işin ahkamını kesecek uzmanlık seviyesinde değilim ama gerek ticaretin seyri gerekse sosyal etkileşimler, bunu fısıldıyordu kulağıma.
Üretemeyen toplumu borçlandırmak akıl işi değildi; acısı birgün illa ki çıkardı.
Bolca konuştuk; profesyoneller de medyada, twitlerde yorumladı üstelik ama nafile...
Toplumsal hafızamız çok zayıf, balıktan halliceyiz ne yazık ki; çabuk unutuyoruz dünü.. Biz unutuyoruz ama gerçekler kendini hatırlatmayı iyi biliyor.
Nitekim o günlerin yankıları alttan alta sürdüğü için, bugün yaprak dökümü başladı. Kredi kartı ve bireysel kredisini ödeyemeyen kişi sayısı bir yılda yüzde 210 arttı.
Tüm ikazlara rağmen borçlandırılan halk; o borcu borçla da döndüremez hale geldi.
✱✱✱
Dahası bir kişi için açlık sınırı 4.928,08 TL'ye yükselerek asgari ücretin 675 lira üzerine çıktı. Yoksulluk sınırı ise 16.052.40 TL olarak açıklandı.
Asgari ücret sabit ancak enflasyon durmuyor!
Sadece gıda fiyatları aylık bazda yüzde 8,24 arttı; yıllık bazda ise yüzde 76,39 oranında.
3 buçuk milyon kişi asgari ücretin altında ve güvencesiz yaşıyor; 10 milyon kişi ise asgari ücretle çalışıyor.
Hal böyle olunca; sosyal yardım alanların sayısı da ikiye katlandı.
✱✱✱
Pandemide gafil avlanınca yönetenler çarkları döndürecek çareyi finansmanı dışardan almakta buldu.
Suni çözümle gün kurtarıldığı için, vatandaşa da yardım yerine borçlandırmayı reva gördü.
Ve o gün borca “tamam” diyen halk, bugün düpedüz aç!
Har vurup harman savurmalar, kısıtlı zümrelerden sınırsız vergi borcu silmeler, rezervleri dahi tüketmeler..
Çok da iyi bilinen bi’ söz vardır:
Tatlı tatlı yemenin, acı acı yellenmesi olur!
Editör: Ömür Ünver