Merve Kara, 15 yaşındayken ailesi ile gittiği İstanbul gezisinde Topkapı Sarayı’nda gördüğü çinilerden etkilenip, çini sanatçısı oldu.

Mersin'de yaşayan Merve Kara, 20 yıl önce ailesi ile Topkapı Sarayı'nı gezerken çini duvarların ihtişamına hayran kaldı. Kente dönünce çini sanatını araştıran Kara, dayısının kendisine hediye ettiği tabak ile çini sanatı serüveni başladı.

Eğitimini aldı

20 yıl boyunca çini üzerine çalışmalar yapan Kara, Kütahya Dumlupınar Üniversitesi Çini İşlemeciliği ön lisans bölümünde 2 yıl eğitim aldıktan sonra, Isparta Süleyman Demirel Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Geleneksel Türk Sanatları Bölümü Çini Anasanat Dalı'nda lisans eğitimini tamamladı. Kendi imkanları ile kurduğu atölyesinde çalışmalarını sürdüren Kara, bir süre sonra yurt içi ve yurt dışından siparişler almaya da başladı. Kara'nın en büyük arzusu ise çini sanatını gelecek nesillere taşımak.

İlgim mesleğime dönüştü

20 yıl önce başlayan çini serüvenini anlatan Kara, “Topkapı Sarayı'nı gezerken ikinci giriş kapısından itibaren başlayan çini duvarların ihtişamı beni çok etkiledi. Yerden tavana kadar çiniyle kaplı duvarları görmek, renkler, desenler beni adeta büyülemişti. Sonrasında çini nedir, nerden gelmiş, nasıl yapılmış diye araştırmaya başladım. Eskişehir'de üniversite okuyan dayım, çiniye olan ilgimi fark edince bana hediye olarak çini tabak getirdi. O tabağı aldığımda çok mutlu olmuştum. O zaman fark ettim ki çini sadece mimari yapılarda değil aynı zamanda dekoratif bir ürün ya da bir kullanım eşyası olarak günlük hayatımızda evlerimizin içinde de olabiliyordu. Bu ilgi benim çini sanatı serüvenimin başlama noktasıydı" dedi.

Zahmetli bir sanat

Geleneksel Türk çinisinin kendine has üslubu ve tekniğiyle literatüre girmiş bir sanat dalı olduğunu kaydeden Kara, şunları söyledi: "Biz çiniyi, form verilerek ilk pişirimi yapılmış olan çamurun üzerinin dekorlanıp, sırlanması ve yeniden fırınlanması işlemine dayanan bir geleneksel sanat olarak yorumlarız. Çinide kullanılan malzemeler günlük hayatta rastlayabileceğiniz malzemelerden değil, kendine has formu olan, fırçası olan, boyası olan bir sanat. Tüm bu malzemeler çini uygulaması yapmak için üretilen malzemelerdir. Çini üretimine ilk olarak, formu zımparalamakla başlanır. Formun yüzeyi pürüzlüdür, bu yüzeyi pürüzsüzleştirmek ve kusurları kapatmak için zımpara işlemi yaparız, ardından ıslak süngerle temizleriz. Sonrasında tasarladığımız deseni form üzerine geçiririz. Geçirme işlemi zahmetli bir süreçtir. Desen ilk olarak boncuk iğneyle tüm hatları belirli olacak şekilde delinir ve kömür tozuyla form üzerine aktarılır. Bu işlemden sonra tahrirleme dediğimiz uygulama yapılır. Buradaki amaç desenin dış hatlarını belirlemektir. Tahrirleme işleminden sonra boyamaya geçilir. Ve son olarak sırlamayla beraber çininin son durağı fırınlama işlemi yapılır. 930 derece ısıda 2 gün boyunca pişer."

Dünyaya tanıtmak istiyorum

Hedefinin çini sanatını tüm dünyaya tanıtmak olduğunu söyleyen Kara, "Hedefim bize ait olan, geçmişten gelen ve tamamen geleneksel yöntemler kullanılarak yapılan, bu sanatı tüm dünyaya ‘mervekaratileart’ ismi altında tanıtmak. Bu sanatın koruyucusu ve taşıyıcısı olmak ve ulaşılabilirliğini artırmak istiyorum" ifadesini kullandı. Kara, Amerika ve Avrupa'nın birçok ülkesinden sipariş aldığını da belirtti.  
Editör: Ömür Ünver