Pandemiyle birlikte azalan sosyal faaliyetlerde en çok; müzeler, tiyatrolar, sinema salonları ağır tahribat gördü... Ve bu tahribatın sonucu olarak birçok tiyatro ve sinema emekçisi işsiz kaldı... Ve yine aynı biçimde opera ve bale sanatları da pandemiden yara alanlar arasında oldu... Sinemanın sesli filmin başlangıcından buyana ekonomik baskılar sonucunda daha eleştirel, zor bir süreçten geçtiğini biliyoruz... Bu da sinemanın... Büyük yapımcıların elinde tutulduğunu, sinema tarihinde video kaset üretimleriyle kendini hissettirmiş, halkın ya da sinema izleyicilerinin taleplerinin ikinci plana atıldığını, yüksek kar elde etmekle ilgilendiklerini göstermişti... Oysa TV’lerin evlere girmesiyle birlikte insanlar sinemaları boş zaman öldürmek, eğlenmek yerine daha farklı izlenceler için tercih eder olmuş, görülmeye değer bir şeyler izlemek izleyenlerle sinema kendi izleyici kitlesini oluşturmuştu... 90’lara baktığımızda siyasal açıdan her ne kadar zor dönemler olsa da sinema oldukça iyi durumdaydı... Bilim ve düşünce tarihi üzerine içerik üretimlerinin azaldığı gibi... Sinema, sanat, edebiyat, kültür tarihi ve felsefenin kesişeceği sohbetlerinde azaldığını görüyoruz... Şüphesiz ki toplumlar içinde bulundukları coğrafyanın sosyo-ekonomik nedenlerinden etkiyle hayatta kalabilme mücadelesi verirken... Birey ve toplumlar için, ekmek kadar su kadar gerekli olan sosyal aktivitelerini arka plana atmak zorunda kalıyorlar... Ancak, sanattan ve sinemadan kopan, koparılan toplumlar... Empatiden ve sorgulamaktan da uzaklaşırlar... Bütün sanat eserleri belleğe dayanır der, Tarkovski... Evet, Zor şartlarda... Ağır ekonomik sınavlardan geçen sinema ve emekçileri gerekli desteği, ürettikleri filmlerle buluşmayan halk kitlesinden görmezken... Mevcut yönetimlerden de olması gereken sanat desteğini alamıyorlar... Toplumsal bellekler boşaltılmak isteniyor... Zira, sinema, sanat, yaşadığımız çağa tanıklık eder... Sanat; sadece güzellikler içererek, güldüren, eğlendiren, vakit geçiren bir olgu değildir... Sanat, sinema... Kışkırtma... Yüzleştirme... Deneysel açılımlara yer veren... Rahatsız ederek, sorgulatan ve nihayetinde düşündürendir... Tarkovski der ki; Sinema bir sanat ise, bir amaç edinip bunu insanlara göstermeliyiz... Hayatın ve insanın amacını... İnsanların ne uğruna yaşadığını hem kendimize hem de etrafımızdakilere ifadeyle göstermeliyiz... Yaşadığı yönetimsel sorunlara rağmen pandemi sürecine kadar sinema kendi izleyici kitlesiyle oldukça iyi bir durumdaydı... Fakat, artık Bin bir emek ve çabayla... Düşüncesel üretimle... Kritik siyasi ve ekonomik süreçlere rağmen üretilen ve sinemalarda gösterimde yerini alan filmlere ilginin azlığı... Hatta öyle ki, birbirinden kaliteli, sosyal ve toplumsal olgularla birlikte, hayata, yaşama ve geleceğe dair tüm ifadelere yer verilerek üretilmiş... Mekan ve tarihsel süreçler dikkatle işlenmiş muazzam filmleri... Pandemiden sonra gösterimde olan filmleri üçer, beşer izleyiciyle sunan sinema salonları... Gösteriyor ki... Sinema da... Bu gidişle... Nostaljik eylemlerde yer alarak kalacak... Pandemi muhakkak ki tüm sektörlerde olduğu gibi, sinema sektöründe de bir kırılma yaşattı ancak... Toplumsal belleğimizde sanat ve sinema açısından zayıf olduğumuzu gösteriyor... AVM’lerde popüler kültürün dayattığı tüketim çılgınlığı... Düşünce içerikli; soran, sorgulatan, düşündüren, harekete geçiren eylemsellikleri gölgelemiş, toplumsal hafızamızı yaralı gösteriyor... Bir film şeridinde; Bir suyun eğimi... Bir tren camından bakan bir çift gözün gördüğünü... Bir kareden görmek... Gördüklerini içselleştirebilmek... Ve bir film karesinde gördüklerin... Ne kadar var hayatında... Sen ne kadarsın o gördüklerinde... Gördüklerimizle... Dönüşebilmek ve hatta değişebilip, biçimlenmek... Aslolan değil midir... Sanat... Tiyatro... Opera... Sinema... Toplumların hafızalarının mihenk taşıdır... Üretilen her sanat içeriği... Yaşadığımız çağın tanıklığıdır... Film üretimine, sinema yazarlığına ve sinemanın sevilmesine... Vizyona girmiş filmlere giderek destek olabiliriz... Ruhumuzun ihtiyaç duyduğu gıdalardan... Tiyatro ve sinemanın yerini hiçbir şey dolduramaz... Sanat, düşünce tarihinin tahlilleridir... Toplumsal belleğimizi; Tatlandırmak... Beslemek... Ve diri tutmak için... Yarınlara; Yüzleşebilen... Düşünen... Empati kurabilen bireyler olarak adım atabilmek için... Sanat yaşamalı... Sanatı ve sanatçısı yaşayan toplumlar... Sağlıklı ve diri toplumlardır... Birer opera, tiyatro, sinema bileti alalım... Sanatı yaşayalım... Yaşayalım ki... Sanatı yaşatalım... Ve sevgili okurlar, bu hafta ilk şiir kitabım olan “Şarap Rengi Bir Zaman” İzan Yayıncılıkla siz okurlar ile buluşmak üzere çıktı.. Şiirin uzun metrajlısı olan sinema da şiirsel bir sanattır.. Herkese, sanat dolu duraklarda karanfil direncinde, tarçın tadında, leylak kokusunda bir hafta dilerim...  
Editör: Ömür Ünver