Yakın siyasi tarihimizi şöyle bir yokladığımızda göreceğiz ki iktidarı yerinden eden bir yazar kasa var.. Ecevit döneminde, başbakanlığın tam önüne, Ahmet Çakmak adında bir vatandaş yazar kasa fırlattı. Kızılca kıyamet.. Gazeteler.. Yazarlar.. TV kanalları, programlar.. Susmadı.. Durmadı.. Sonuç; siyasi iktidar gitti.. Zira; ekonomik etmenler başka hiçbir şeye benzemez.. Değil siyasi iktidarlar.. Kralları bile tahttan indirir.. Fakat; bugün bir bakıyoruz.. Ortalık Peker video, tweet ve iddiaları ile dolu ama bu iddiaların üzerine net bir kararlılıkla gidecek ne yargı ne de siyasi kanat var.. Çünkü; Geçilmeyen köprülerden peşinen parasını alan müteahhitler var.. Tütünden.. Tank paletten.. Şeker fabrikalarının satışını paylaşanlar var.. Yeşil alanları betona gömen şirketler var.. Çiftçi bin bir emekle ürettiğini aldığı krediyi bile karşılayamaz taban fiyatlarla boğuşurken.. Domatesini.. Biberini.. Soğanını.. Patatesini.. Sokaklara dökerken.. Karadeniz'den.. Cennet kıyılarımız.. Altın koylarımızı HES’lerle talan eden holdinglerimiz var.. Elbette ki sadece siyasi iktidar değil, sistemden nemalanan herkes, çoğulcu ve eşit bir demokrasiden değil, mevcut sistemden yana.. Ve kim kime dokunsa, ucu nemalanmış bir başkasına değen bu iddiaların üzerine kimse gitmiyor.. Bir yazar kasanın gönderdiği iktidarı.. Bugün; KHK’larla adeta açlığa mahkum edilen emekçilerin uğradığı haksızlık edemiyor.. Eğitimin çarpıklığı.. Sağlığın hasta garantili hastanelere devri edemiyor.. Zamlar karşında emekçinin günbegün eriyen ücreti edemiyor.. Beyin göçü.. Neredeyse her güne düşen; haksızlık, hukuksuzluk, yargı skandalları edemiyor.. Çünkü sistemin çarpıklığından beslenenler var.. Alın teri ile kazanan.. Çıkarı ve neması olmadan yaşayan emekçilere de... Artan intiharlar kalıyor.. Seslerini duyan yok.. Sesini duyurmak isteyenleri de; 'Bir insan durup dururken neden bunalıma girsin?'.. Sormak yerine.. 'Psikolojisi bozuktu, bunalıma girdi'.. diyerek geçiştiren bir algı sistemi var.. Muhalif tüm kesimleri 'terörist' ilan edip, yarattıkları korku iklimini yargıyla destekleyen bir sistemin içinde.. Açlık var.. Dert edinenleri yok.. Korku çok.. Artık; ümitsizlik ve çaresizlik sarmalında insanlar.. Her ne kadar ekonomistler çıkıp söylemeye cesaret edemeseler de.. Kriz çok büyük ve evet bir sistem değişimini şart koşuyor.. Ve.. Yine geçmiş yakın tarihimize bakacak olursak.. Siyasal tarihimiz ve yapı dinamiklerimiz olan toplumsal pratiklerimiz, daima düştüğümüz yerden kalkmayı da başarmıştır.. Kendi erklerinin ve bu erkin getirdiği nemalardan vazgeçmek istemeyenlerin.. Demokrasi güçlerini etkisiz hale getirilmesi için ne gerekiyorsa yapmaya devam ettiği.. İşte tam da bugünlerde.. Tüm muhalif kesimler.. Ortak payda olan.. Demokratik bir toplum modelini inşa etmek için el ele olmak zorundadır.. Konformist vaatlerle değil de.. Çoğulculuğu savunan ve toplum çıkarlarını koruyan uzlaşıcı adımlar atarak.. Ekonominin inişte olduğunu nihayet halk da anlamış ve tüm çıplaklığıyla görmüşken.. Bize yaşatılan ve dayatılanların kader olmadığını, tercih olduğunu.. Ve tercihlerin.. Demokratik yöntemler olan seçimlerle değişebileceğini.. Muhalefetçe.. Muhaliflerce.. Halkça.. Çokça ve güçlüce dillendirip.. Demokratik değişim hakkımızı kullanmamız için ısrarcı olmamız gerek.. Evet, mücadele alanında araçlarında eşit olunmayacak ama.. Bu sefer başka.. Ekonomik kriz benzemez başka etmenlere.. Götürür siyasi iktidarları da.. Sallar tahtından kralları da.. İnsanca.. Hakça.. Eşit yaşayacağımız bir coğrafya için.. Demokratik bir değişim şart.. Değişim için.. Yeni bir seçim..  

Editör: Ömür Ünver