İlkim Yiğit- Atık Yönetimi Uzmanı/Kıdemli Çevre Danışmanı
Her geçen gün farklı bir yenilik, yeni reklamlar, neredeyse her saniye bir üst düzeyi geliştirilen çoğu yeni neslin kolayca uyum sağladığı cihazlar… Kimimiz kullandığımız elektronik eşyanın daha konforlu bir üst modelinin piyasaya sürülmesini heyecanla takip ederken, kimimiz de cihazlarımız için dayanıklı, uzun ömürlü seçimlerde bulunuyoruz. Fakat bir gerçek var; teknolojik değişimin hızla ilerlediğini ve kesinlikle sadece tüketiciler tarafından yönlendirilmediğini söyleyebiliriz. Özellikle salgın döneminde her hizmete uzaktan erişmeye alıştığımız günlerde, akıllı cep telefonları ve üst düzey teknolojiye sahip ev tipi bilgisayarların satış rakamları oldukça artmış durumda... Hatta zorunlu eğitimlerin uzaktan yapılması ile kısa bir süre bilgisayar ve tablet tedarik zorluğu bile yaşandı. Teknoloji bağımlısı olalım veya olmayalım hızla değişen ve gelişen elektronik eşyalar, dünyada ve ülkemizde artarak büyüyen yeni bir atık türünü oluşturuyor; Elektrikli ve elektronik atıklar… İsviçre’nin Davos kentinde düzenlenen Dünya Ekonomik Forumu (WEF) ve Birleşmiş Milletler tarafından yapılan uyarıda, 2050 yılında üretilecek küresel elektronik atığın 120 milyon tona çıkacağı belirtildi. Dünyadaki bütün ülkeler 2016 yılında yıllık olarak 44,7 milyon ton veya bir başka şekilde ifade ile kişi başına 6,1 kilograma eşdeğer e-atık ürettiler. Ülkemizde de durum çok farklı değil… 2003 yılında 21 yaşında olan, 2059'a kadar yaşayan ve yüzde 4'lük bir elektronik atık artışı öngörülen her bir insanın, ömür boyu 3,3 ton atık üreteceği söyleniyor. Yine aynı şekilde 2003 yılında doğan, 2080 yılına kadar yaşayan bir kişinin de yaşamı boyunca 8 ton e-atık üreteceği tahmin edilmekte. Ayrıca 20 yıl içinde sadece bir kişi yalnızca 68 farklı cihaz değiştiriyor. Neden mi bu kadar çok? Türkiye İsraf Raporu’na göre ülkemizde; bireylerin tamamının evinde buzdolabı bulunuyor. Ütü, çamaşır makinesi ve televizyon (%99,2, %99,0, %98,6), buzdolabından sonra en fazla sahip olunan elektrikli eşyalar içinde yerini alıyor. Bulaşık makinesi sahipliği ise %83,3 iken, hanelerde bilgisayar sahipliği %78,0 oranında. Yine aynı rapora göre; ülkemizde cep telefonu olmayanların oranı sadece %1,5… Cep telefonu olanların akıllı telefon sahipliği ise %93,8’e ulaşmış durumda. Bu oranın %13 kadarı birden fazla cep telefonu kullanıyor. En önemlisi ülkemizin yarıdan biraz fazlası nüfus (%51,8) cep telefonunu üç yıl içerisinde değiştiriyor. Bireyler arasında cep telefonunu değiştirme nedeni olarak “bozulması” belirtenler (%74) en yüksek oranda… Bunu cep telefonu değiştirme nedeni olarak %30,8 ile “piyasaya çıkan en yeni modele sahip olma isteği” diyenler izliyor ki bu oranın azımsanmayacak düzeyde olduğunu görüyoruz. Rakamlar bize aslında şunu söylüyor; Üreticiler, müşterilerin dikkatini çekebilecek yeni ve yenilenmiş elektronik ürünler üretmeyi hedefliyor ancak bu hedef sürdürülebilir tüketim fikri ile uyumlu olmadığı gibi, elektronik atığın artmasına da sebep oluyor. Ayrıca, ihtiyaç olmamasına rağmen elektronik cihazlarımızı sık sık değiştirmeyi, yenilemeyi hatta cihazlarımızla övünmeyi maalesef seviyoruz. Bu düşünce tarzında devam edersek, doğal kaynaklarımızın sonsuz olmadığını yakın gelecekte anlayacağız. Yalnızca cihazların hammaddesi olan doğal kaynaklar için değil, sonuçta artan nüfus için ihtiyaç olan enerjiyi de doğamızdan sağlıyoruz. Cep telefonlarımızı şarj etmek için elektrikten farklı bir enerji türü henüz yok. Doğal Kaynaklar Azalıyor Dünyamız cevher eldesi sırasında kaynakların azalması ile başlayan bir dizi sorunla karşı karşıya… Eşyalar, yalnızca atık haline geldikten sonra çevreye zarar vermezler. Tüm sektörlerde üretim için kullanılan hammaddenin maden cevherinden elde edilmesi kaynakların azalmasına sebep olur. Şöyle ki; 18 kg.’lık bir cihaz üretiminde, 1800 kg 1 masa üstü bilgisayar üretiminde / 1500 kg 1 laptop üretiminde / 400 kg 1 cep telefonu üretiminde / 75 kg atık üretilir. Bu yüzden; bir cihazınızı yenisiyle değiştirmeden önce yapabileceğiniz seçeneklerinizi düşünmemiz gerekiyor. Yeni özellikler yükseltilebilir mi? Ya da buna gerçekten ihtiyacınız var mı? Şehir Madenciliği Cevher kullanımı ile ilgili Türkiye’deki en kapsamlı araştırma Çelik İhracatçıları Birliği tarafından yapılmıştır. Global Hurda Değerlendirme Raporu’ndaki verilere göre 2017 yılında Türkiye’nin toplam ithalatı 236,5 milyar dolardır. İthal edilen hurda çeliğe ise (kullanılan toplam ithal çeliğin yaklaşık yüzde 69.5’u ithal edilmiştir.) toplam 9,4 milyar dolar ödenmiştir. Bu veriler göstermektedir ki toplam ithalatın yüzde 4’ünü hurda ithalatı oluşturmaktadır. Bu cari açığı ülkemizde elektronik atıkları kullanarak kapatmak mümkün… Şöyle ki; 1 kg demirin elde edilmesi için 200 kg maden cevherinin çıkarılmasına ihtiyaç duyulurken, 2 kg. elektronik atık geri dönüşüm prosesinden aynı miktar demir elde edilebiliyor. Yine aynı şekilde 1 kg. bakır için de, 200 kg cevherin çıkarılmasına ihtiyaç duyulurken, 13 kg elektronik atık geri dönüşüm prosesinden aynı miktar bakır elde edilebiliyor. Bu yüzden elektronik atıklar şehirlerin madenleri olarak değerlendiriyor. Bunu öğrendiğimize göre atık hale gelmiş elektrikli ve elektronik eşyamızın ekonomiye kazandırılmasında daha özenli davranacağımızı düşünüyorum. Neler E-atıktır? Elektronik atık; cihazların kullanım ömrünün tamamlanması, artık işe yaramaması veya kullanılmak istenmemesi gibi durumlardan sonra bizim bildiğimiz haliyle atığa dönüşmesi olarak tanımlanıyor. Daha da basit anlamıyla, prize takıp veya şarj ederek çalıştırdığımız fakat artık işimizi görmeyen her türlü beyaz eşya, TV ve monitörler, cep telefonları ve tabletler, küçük ev aletleri, kişisel bakım cihazları hatta aydınlatma ekipmanları da dahil olmak üzere, benzer tüm eşyaları bu atıklar içinde sayabiliriz. Hemen hemen hepsi de geri dönüştürülebilir olarak üretiliyor. Atık Elektrikli ve Elektronik Eşyaların Kontrolü Yönetmeliği’nde geri dönüştürülebilecek atıklar şu şekilde sınıflandırılmıştır:
  • Buzdolabı/Soğutucular/İklimlendirme cihazları
  • Büyük beyaz eşyalar
  • Televizyon ve monitörler
  • Bilişim ve telekomünikasyon ve tüketici ekipmanları
  • Aydınlatma ekipmanları
  • Küçük ev aletleri, elektrikli ve elektronik aletler, oyuncaklar, spor ve eğlence ekipmanları, izleme ve kontrol aletleri.
Ne yapmalıyız? Bu atık türünde; tamir ve yeniden değerlendirme yönteminin, en çok tercih edilen yöntem olması öneriliyor. Fakat günümüzde, yeniden değerlendirilerek 2.el olarak piyasaya sürülen eşyaların yeterince talep görmemesi veya tüketicinin artık uygun fiyatla düşük kalitede yeni eşya alabilmesi, sürekli yeni bir üretim yapılmasına neden oluyor. Sonuç olarak tüm eşyalar bir atığa yani aslında bir ekonomik kaynağa dönüşüyor. Dünyada yaklaşık her yıl 50 milyon ton elektronik atık üretiliyor. Global Hurda Değerlendirme Raporu verilerine göre, Türkiye’de ömrü tamamlanan elektrikli ve elektronik eşyaların miktarı 2020 yılı için 847 bin ton olarak hesaplandı. Kişi başına 6,5 kilogram atık elektrikli ve elektronik eşya ile 184 ülke arasında Türkiye 17. sırada yer almaktadır. Bu kaynakların hepsinin geri dönüşüm sektörüne kaynak olarak ulaştırmak gerekiyor. Bu noktada, yerel yönetimlerin üzerinde büyük yük düşüyor. Bozulan ve atık haline gelen eşyaların toplanmasında, taşınmasında etkin bir şekilde çalışmalı, "sıfır atık" prensipleriyle devlet tarafından bu hizmetler için teşvik edilmelidir. Ülkemizde bu atıkların geri dönüşüm sürecine kazandırılması ile ilgili aktif çalışan sivil toplum kuruluşları da bulunuyor. Bu kuruluşlarla da irtibata geçerek atıklarınızın doğru yerlere aktarılmasında destek alınabilir. Her yıl 62 milyar dolar değerinde materyal çöpe gidiyor Şu anda ülkemizde çöpe atılan elektronik eşyaların oldukça az bir kısmı geri dönüşümle yeniden değerlendirilebiliyor. Dünya Ekonomik Forumu’nda atık elektronik eşyalar nedeniyle her yıl 62 milyar dolar değerinde materyalin çöpe gittiği, bunun da küresel gümüş üretimi hacminden üç kat daha fazla olduğu açıklandı. Raporda ayrıca; yeni teknolojilerin daha verimli ürün takibi, ürünlerin geri alma işlemi ve yeni bir ekonomi modeli yaratmada faydalı olacağı da ifade edildi. Bu sayede dünya üzerinde milyonlarca kişinin istihdam edilebileceği ve çevreye verilen zararın azaltılabileceği de belirtiliyor. Özetle; bugün bu konuda daha bilinci hale gelerek, cihazlarımızı daha uzun süre kullanmak, atık haline geldiğinde ise çevreye zarar vermeden ekonomiye kazandırılmasını sağlamak en önemli görevimiz olmalıdır. Kendimizden çok çocuklarımız ve torunlarımız için çevremizi korumak sizce de artık en önemli görevimiz değil mi?    
Editör: Ömür Ünver