Safiye Özşener

Velhasıl...

 bir bir unuttuk. Alıp sessizliğimizi koynumuza, ruhu kaybolmuş sokaklarda, notaları kırık, dizeleri parçalanmış ezgilerle yürüyoruz... Adına yaşamak diyoruz.. Hayat tehditler savururken, çığlıklara çarpıyoruz.. Açların.. Ötekinin.. Savaş sebep, sonuç mülteci olan göçmenlerin.. Zeytin yapraklarının, Fırat’ın, Dicle’nin, Karadeniz’de derelerin.. Çığlıklarına.. Sessizliğimizi; solgun, ölgün lamba ışıklarında, kederli yüzlerle, gelmişe geçmişe söverken bozuyoruz.. Fırtınaların ürküttüğü gözlerle, hareli ve tembel gözyaşları döküyoruz.. Adına yaşamak diyoruz.. Hepimiz birer avız, öldürülmüyor, gözetleniyoruz.. Daha ne kadar acıyı çekebiliriz diye test ediliyoruz.. Şöyle bir tutam umutla mavi bir ufka bakma zamanı, mutluluk kapı araladı desek..  Heves kursakta, avcılar tepemizde.. Yine bitkin, perişan, üzgün bir cehenneme sürükleniyoruz.. Adına yaşamak diyoruz.. Büyüdükçe büyüyen hüzünler içinde, hakikat gittikçe küçülmekte.. Ama be canım kardeşim; Tüm bu yoksulluğa, haksızlığa, usulsüzlüğe, hukuksuzluğa çıkacakken sesimiz, Öfke olup ötekinin patlıyorsak ensesinde, olmadı kendimize, baktık yetmedi birbirimize.. Hani, suçun yarısı da bizde.. Ahh bir uyansak bu hatalardan, kaldırsak başımızı kan uykulardan.. Ne kendimize yüklensek ne ötekine.. Bıraksak öfkeyi olması gereken yere, sisteme.. Siyasetçilerin akla zarar üsluplarına prim vermesek,  Siyasetin doğru diye dayattığı yanlışları beslemesek.. Hani, nefes alıyoruz diye, yaşadığımızı sandığımız bu yerde.. Kaygısız, korkusuzca yaşasak.. Ahhh bi uyansak, silkelenip kalksak.. Hayatı insanca yaşasak.. Hı, güzel olmaz mı?  Velhasıl canım kardeşim.. Suçun çoğu onlardaysa, birazı da değiştirmeye çalışmayan bizde.