Perran Söğütlü

Aşkın bahardır...

Perran Söğütlü- Danışman Psikolog/Aile danışmanı ve çift terapisti Tıpkı suyun üç hali gibi aşkın da üç evresi var. Aşık olabilmek için bir ön hazırlık gerekir ki bu da aşık olmayı...

Perran Söğütlü- Danışman Psikolog/Aile danışmanı ve çift terapisti Tıpkı suyun üç hali gibi aşkın da üç evresi var. Aşık olabilmek için bir ön hazırlık gerekir ki bu da aşık olmayı çok istemekle başlıyor. Çevrenizde “aşk istiyorum, aşk istiyorum” diyen arkadaşlarınız, dostlarınız, tanıdıklarınız vardır. Bu kadar mesajı tüm evrene yolladıktan sonra şanslı kişiden haber de gelir;  Aşık olmuştur… YAŞASIN! Hep birlikte seviniriz, “darısı başımıza” diyerek dilek tutmayı da ihmal etmeyiz. Kainata gönderdiğiniz mesajların karşılık bulma ihtimali çoktur elbet. Ama bunun altında yatan sizin zihninizdir. Duygularınız, düşünceleriniz, davranışlarınıza sebep olur. Yaşamınızda neyi çok istiyorsanız, algınız, yönelimleriniz seçimleriniz o doğrultuda olur. İsteklerinizi ise genellikle ihtiyaçlarınız belirler. Aşık olma isteği, aslında ihtiyaçtan doğan bir duygu durumudur. Kişinin içinde bulunduğu psikolojik, sosyal durumuyla çok yakından ilgisi vardır. Louis Aragon, "Mutlu aşk yoktur" demiştir. Bunca acıya, çaresizliğe, kedere ve hatta ölüme rağmen insan neden aşık olmak ister? Ateşe aşık pervaneler (kelebekler gibi) öleceğini bile bile neden gider? Çünkü "aşk" insana yaşadığını hissettiren olağanüstü bir duygudur, yaşam enerjisidir. Uzun süredir yalnız olmak, birine ait olmak, biriyle olmak, çok sevmek, çok sevilmek ihtiyacı, aşık olduğunda tıpkı filmlerdeki gibi mutlu olacağı duygusu, birisi ya da hayal ettiği kişiyle bir bütün olma, tek olma arzusu, romantizm ve tutkunun en derinlerinde gezmek isteği,  biriyle bir yaşam kurma veya şefkat ve güvende olma ihtiyacı, başkalarından duyduğu aşk hikayelerini kendisinin de yaşamasına dair duyulan şiddetli arzu gibi somut ve bilinçli istekleri de içerir. Ve oldu. En sonunda oldu. Kapıdan giriyordu, o sırada göz göze geldiniz, Tanrım! O anda dünya durdu ve siz başka bir boyuta geçtiniz. Bu arada şunu da söylemem gerekir ki, eğer aşktan bahsediyorsak bu tanıdığımız biri değildir. Hakkında az ya da çok bilgi sahibi olduğunuz kişiye duyduğunuz aşkın gerçek aşkla ilgisi yoktur. Çok beğenebilirsiniz, çok önemseyebilirsiniz, fiziksel, sosyal, bilişsel, hatta ekonomik durumu gibi sahip olduğu tüm özellikleri onu benzerlerinden farklı kılmış olabilir ve tanıdığınız kadarıyla aşık olduğunuz hissine kapılmış da olabilirsiniz. Bunu bilinçli olarak yapmadığınızı düşünebilirsiniz tabii, sonuçta “aşk, ihtiyaçlardan doğan bir duygu durumu” demiştik ama bu kadar somut ihtiyaçlar aşkın doğasına aykırıdır. Bu aşkın başka bir türü olabilir. Bir başkasında kendini tamamlama hali, bir başkasıyla ve onun sahip olduklarıyla var oluşuna anlam katmanın aşk duygusu içerisinde ifade edilmesinin daha duygusal ve kabul edilebilir olması açısından düşünülebilir. Ama gerçek aşk bu değildir. Gerçek aşk tam anlamıyla her şeyden hatta yaşamınızdan bile vazgeçmeye hazır olmaktır. Aşık olduğunuzda, dünya sizin için renk değiştirmiştir. Tüm bireyselliğinizi unutur, tümüyle karşı tarafa ait olmak istersiniz. Onun sahip olduğu, daha önce sizin için önemli olan her şeyin, sizin için bir değeri kalmamıştır. Diliniz, dininiz, kültürünüz, bütün bunların hepsini bir solukta değiştirmeye hazırsınızdır. Onun için her şeyden vazgeçebileceğinizi düşünürsünüz. Başınızda kavak yelleri eser, midenizde kelebekler uçuşur, sadece onu dinler, onu görürsünüz. Hatta rivayet odur ki aşık olan insanın kafasında Puccini çalmaya başlarmış. Aşk müthiş bir aidiyet duygusu içerir. Tek olma arzusu, birbirinin içinde olmak, bir olmak isteğidir. Güçlü ve sarsılmaz bir birliktelik durumunu yaşamak ise bu aidiyet duygusunun bir sonucudur. Ondan başkasını düşünmezsiniz, görmezsiniz, duymazsınız. Tek istediğiniz onunla geçireceğiniz fazladan beş dakikadır. İlk öpüşmeniz, daha sonraki yıllarda ne yaşarsanız yaşayın ilk aşkınızla ilgili, unutamayacağınız tek anınız bile olabilir. Unutmayın ki yaşadığınız aşk ile ilgili güzel anılar daha sonraki yıllarda hayata tutunmanız için en iyi sebeplerinden biri olabilir. Tutkunun ve şehvetin de çok yoğun olduğu, ruhsal, bedensel bir duygu durumudur aşk. Aşkın ikinci halidir bu, en hoş en unutulmaz dönemidir. Romantik filmin kahramanları olarak, senaryonun tam da orta yerinde aşkında ikici evresine geçmiş bulunmaktasınızdır artık. Ben de üzülüyorum, yazarken bile ellerim titredi. Ama ne yazık ki her şey de olduğu gibi aşkın da bir zaman sorunu var. Gerçekçi olmak gerekir, aşk biter! Gün gün, saat saat ne zaman, nasıl, başladığını bildiğiniz aşkınızın, ne zaman bitmeye başladığı konusunda kimsenin net bir bilgiye sahip olmaması da oldukça ilginçtir. “Ne oldu anlamadım, birden gitti, beni artık sevmiyormuş, anlaşamıyoruz, ayrılmaya karar verdik.” Ne olmuş olabilir? Büyük aşkın hazin sonunu ne getirmiş olabilir? Aşık olduğunuzda tek olma haliniz vardı ya bireyselliğinizi unutup, karşınızdaki insanla bütünleşmek arzunuz. Kendinizi unuttuğunuz, bunda da hiçbir sakınca görmediğiniz o dönem, aslında insanın doğasına aykırıdır. Modernite de, bireysellik ve aidiyet kavramı birbiriyle dengede olmak zorundadır. Kişi içinde bulunduğu toplumda yaşarken, bireysel olarak anlaşılmak, değer görmek, onaylanmak ister. Görünmek ister, saygın olmak ya da varlığının ve yaşamının diğer insanlar için bir önemi ve anlamı olması duygusunu taşır. Birey, öncelikle kendinden sorumlu olmak, kendi hayatını yönetmek ya da düzenlemek ister. Kişi önce kendi gerçeğini görebilmek ve kendini tanımak arzusundadır. Birey olmak insanın kendine özsaygısı ile ilintili olan bir kavramdır. Aşık olduğunuzda ise bireyselliğiniz ve aidiyet duygunuz arasındaki sınırlar belirsizleştiğinde, bu durum kişiler üzerinde görünmeyen ama gittikçe artan şiddetlenen bir baskıya dönüşür. Oysa insan kendi kişisel alanını muhafaza etmek ve o alanda özgür olmak ihtiyacındadır. Mutlu olabilmesinin ön koşulu bireyselliğini yaşayabilmesi ve gerçekleştirmesine bağlıdır. Aşkınız uğruna, vazgeçtiğiniz tüm değerlerinizi ve tabii öncelikle kendinizi özlemeye, istemeye başlarsınız. Ama bunu yapmaya başladığınızda, aşık olduğunuz kişinin değerler ve inançlar sistemini, hayata bakış açısını, yaşını, başını kilosunu bile görmeye, sorgulamaya başlarsınız. Tek olma hali sıkmıştır artık. Özünüze, içinize dönmek istersiniz. “Biraz yalnız kalmak istiyorum”, “ben o filme gitmek istemiyorum”, “hep senin sevdiğin şarkıları mı dinleyeceğiz” gibi cümleler sıklıkla kurulmaya başlar. Çevrenizde gördüğünüz kadın/erkeklerin özellikleri dikkatinizi daha çok çekmeye başlamıştır artık. ”Daha önce hiç böyle bir şey yaşamadım” dediğiniz sevgilinize daha az dokunur olmuşsunuzdur. Birbirinizi tanımış, tüm keşiflerinizi yapmışsınızdır. Artık kendiniz olmak zamanı gelmiştir. Birbiriniz için yaratılmadığınızı düşünürsünüz ve kaçınılmaz son gelir, ayrılırsınız. Ama ne yazık ki aşıkları bekleyen bir tehlikeli durum var. O da bu kaçınılmaz sona her ikisinin de aynı anda gelmemesi. Birisi, hala körkütük aşık olduğunu düşünürken, diğerinin çoktan vazgeçmiş olması,  sıkıntılı bir durumdur. Aşık olduğu duygusunda olan beklentileri de bu yönde olan aşık, hem çok acı çeker hem de aşkını kaybetmemek adına, kendisine ya da aşık olduğu kişiye zarar verebilir. Bu durum aşkla bağdaşmaz. Aşık olma durumu ya da eylemi iki kişiyi kapsar. Sizi sevmediğini, istemediğini söyleyen birine duyduğunuz hissin aşkla bir ilgisi yoktur. Bu, takıntılı bir ruh halinden başka bir şey değildir, seviyor ama sevilmiyorsanız, lütfen uzatmayın bir psikoloğa gidin. Kendinizle, geçmişinizle, duygularınızla, seçimlerinizin altında yatan düşüncelerinizle yüzleşme zamanınız gelmiş demektir. Her aşkın bir sonu vardır. Ama bu ilişkinin de sonu olduğu anlamına gelmez. Birbirinizin, duygularına, düşüncelerine, yaşam tarzına saygı duyabilir, yaşamı birlikte keşfedip ortak zevkler geliştirebilirsiniz. İkili ilişkilerde denge esastır. Aşık olduğunuz kişiyle, psikolojik, sosyal ve kültürel anlamda uyumlu ve uygun olmanız, “aşk” diye başladığınız ilişkinize boyut katar. Uzun soluklu, huzurlu ve keyifli bir ilişki için her alanda olduğu gibi aşkın devamı içinde uygunluk ve denge şarttır. Ne olursa olsun yaşamınızda önce aşk olsun. 14 Şubat Sevgililer Günü’nüz kutlu olsun. Sevgiyle kalın…