Siyaset

Özel: Ahmet Özer'in eşine "Sen çekil biz alacağız odadan." demişler. Sadece canlı bomba sırasında yapılabilir bu

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Özgür Özel, Bolu Belediyesi 100. Yıl Cumhuriyet Parkı tanıtım ve toplu açılış töreninde konuştu.

Özel'in açıklamaları özetle şöyle:

"Bu hükümet programı ile birlikte vatandaşımızın artık kronikleşmiş, çözülemez diye düşündüğü sorunlarını, başta yoksulluk olmak üzere, işsizlik olmak üzere, gençlerin yarınlara umutsuz bakmaları olmak üzere, bu kalıcı sorunlara nasıl çözümler üreteceğimiz konusunda çok verimli iki gün geçirdik.

Bunun sonunda belediyemizin Tanju Başkan'ın haklı olarak çok üzerinde durduğu, anlata anlata bitiremediği, benim de yerinde görmemi istediği bu 100. Yıl Cumhuriyet Parkı'nın birinci etabındaki ilerlemeyi, projenin geldiği noktayı ve gelecek yıl tamamı bittiğinde nasıl bir güzelliğin ortaya çıkacağını görmek için, parkta bir çınar ağacını hep birlikte dikmek için, biraz önce izledik, Doğu, Güneydoğulu vatandaşlarımıza seçimde verilen bir sözün, seçimin üzerinden bir buçuk yıl geçtiği bir noktada tutulduğunu görmek için, yaşamın her evresinde olduğu gibi hem taziyede hem cenaze hizmetlerinde, ki bu konudaki memnuniyet noktasında Tanju Başkan hep anlatıyor, tamamı ücretsiz olarak görülen ve vatandaşın büyük memnuniyet duyduğu, bu hizmet binalarının da açılması için buradayız.

"İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nde 550 tane terörist çalışıyor deyip sonra birini bile ispat edemeyip ben bunu siyaseten seçim öncesi söylemiştim diyecek kadar"

Belediyelerin gelirlerini kesiyorlar haksız hukuksuz soruşturmalarla bizlere saldırıyorlar. Tüm belediyelere eşit davranması gereken iktidar CHP'li belediyelere üvey evlat muamelesi yapıyor. milletin seçtiği belediye başkanlarının mazbatasını iptal ediyorlar.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nde 550 tane terörist çalışıyor deyip sonra birini bile ispat edemeyip ben bunu siyaseten seçim öncesi söylemiştim diyecek kadar. İstanbul Belediyesi İSPARK'ı PKK'ya veriyor, PKK'lılar çalışacak. Ankara Büyükşehir Belediyesi'nin su faturalarını DHKP-C militanları dağıtacak diyene kadar. Adil, centilmence bir yarış yerine devlet imkanlarını ve her türlü dezenformasyonu kullananlar, milletin karşısına çıktıklarında yine kantara çıkıp yarışmaya cesaret edemediler.

Bu sefer de yargı oyunlarıyla, yeni oluşturdukları yargı kollarıyla Cumhuriyet Halk Partili belediyelerin üzerlerine gidiyorlar. Bir yanda Mansur Yavaş'ın teslim edip AK Parti'nin kapattığı 93 önceki döneme ait yolsuzluk dosyası. Bir yanda İstanbul'da 37 büyük yolsuzluk dosyası. Bunun karşısında Melih Gökçek'in oğlunun işlettiği televizyon programının veya televizyon kanalına savcılık yerine giden, kendisi suçlu olan ve dahil olmadığı soruşturma dosyasına dahil olup sonra millete iftira atıp kendi iftiracı olup kendini kurtarmaya çalışan birtakım meczupların karalamalarıyla Ekrem Başkan'dan sonra Mansur Başkan'a da saldırılarda bulunuyorlar.

Önce iftira attırıyorlar sonra adamın dededen kalma şirketine el koyuyorlar. Gel bakalım sen dediğim ifadeyi imzala şirketi vereyim koltuğuna otur. Akılalmaz işlerler, iftira at malını mülkünü vereyim. İkinci ifadeye çağırıyorlar yolda diyorlar ki "Sana haberimiz var senin hanımı da gözaltına aldık", "At buraya bir imzayı hanımına al gir koluna akşam yemeğinizi yiyin beraber."

Terörist dediklerine çay ısmarladı CHP'nin yaptığı ağırına gitti. Bu kadar şey yapıyorsun ağrına gitmiyor da Meclis'teki boş sandalye mi ağrına gidiyor. Benim de Ekrem İmamoğlu'nun boş sandalyesi ağırıma gidiyor, Emrah Şahan'ın boş sandalyesi ağırıma gidiyor Ahmet Özer'in boş sandalyesi ağırıma gidiyor.

"Mahkeme kararı olmadan kimseye hırsız, belediyeyi soydu dedirtmem. Duyarsam beterini duyarsınız hesabını verirsiniz"

Bir kez daha söylüyorum TRT kursun masayı yapsın yayını sen arkana al Akın Gürlek'i, bütün savcılarını. Ben görücem orada neyle suçluyorsun ne yapıyorsun. Bu iftiralara karşı dimdik ayaktayız. Bundan sonra Tayyip Erdoğan'ın metinlerini yazanlara söylüyorum. Siz yazıyorsunuz o prompterda okuyor. Bu çocuk oyuncağı değil. Mahkeme kararı olmadan kimseye hırsız, belediyeyi soydu dedirtmem. Duyarsam beterini duyarsınız hesabını verirsiniz.

Bir belediye denetlenirken Sayıştay tarafından denetlenir, ya da maliye müfettişleri tarafından, mülkiye müfettişleri tarafından denetlenir, bir suç bulunursa suç duyurusunda bulunulur, savcı gelir soruşturma yapar, suçun deliliyle birlikte suçluya uğraşır. Kim suçluysa cezasını çeker. Buna Cumhuriyet Halk Partisi tarihinde adil ve yerinde yürütülen bu süreçlere hiç itiraz etmedi. Niye etsin? Yıllardır bunlar böyle yürür. Bir kusuru olan memur varsa, hele hele siyasi varsa onu taşımayız, o sırtımıza yük olur. Ama süreç öyle bir süreç değil. Süreç, kimin suçlanacağına önceden karar veriyorlar. Suçlu Ekrem İmamoğlu. Hadi ona suç bulalım.

Yapılmış denetimler, geçirilmiş teftişler, alınmış temiz kağıtları, iç denetim temiz, dış denetim temiz, Sayıştay temiz, daha önce o konuda suç duyuruları yapılmış, soruşturmalar temiz ama bu sefer gelelim, bütün dosyaları alalım, sonra bakalım buradan ne bulabiliriz, bir tane müteahhit bulalım, malıyla mülküyle, özgürlüğüyle tehdit edelim, efendim ben bu işi yaptım ama at buraya bir imza, açıktan da şunu verdim dedirtelim. Hatta o verilen şey belediye başkanının cebine de değil, bazen kreşe sandalye almış, bazen bilmem ne yapmış, onu bile zorla de, irtikap yazalım. Ya da filanca yerde bir iş adamının bütün HTS kayıtlarını döküyorlar, bütün belediyenin bütün HTS kayıtlarını döküyorlar. E zaten o ilçenin içindeki iş adamıyla o ilçedeki belediyeden bir çalışanı aynı baz istasyonunda bulup fosforluyorlar, "Filancaya para verdim, gerisini bilmiyorum" de.

O para nerede? Nereden buldun? Yok. Nereye verdin? Yok. Kamera kaydı yok. Bir hesaba yatmış mı? Yok. Birine verilmiş mi? Yok. O parayla altın döviz alınmış mı? Yok. İspat yok, iftira var, bunun üzerinden gidiyorlar. Şimdi bu yöntem o kadar çok suçsuz belediye başkanını, örneğin Zeydan Karalar'ı, Adana'da 11 yıl önce AK Partili belediyenin verdiği ihalenin paralarını düzenli ödemiş, bitince de bir daha ihale vermemiş, "Arada benden ödeme için para istedi, birine verdim." Hiçbir kanıt yok, 12 yıl geçmiş, Zeydan Karalar'ı alıyorlar. Zeydan Başkana bir şey yapacaklarından değil, bütün Türkiye'ye, "Bak Zeydan Karalar'ı 12 yıl sonra bile aldık, koyduk. Kafayı taktık mı içeri atarız.

"İşte ya hapse atılacaksın ya bizim partiye katılacaksın yaklaşımlarıyla boğuştuğumuz bir süreçteyiz"

Ya AK Parti'ye katıl ya Silivri'ye atıl. Böyle bir yaklaşımla başladılar. Şimdi İstanbul'da birtakım yeni görevlendirmeler, Anadolu Adliyesi'ne, çoktandır bunun söylentilerini, çalkalamalar, orada birtakım korku yaymalar, endişenin gerçeğe dönüştüğü bir durumda, efendim işte ya hapse atılacaksın ya bizim partiye katılacaksın yaklaşımlarıyla boğuştuğumuz bir süreçteyiz. 19 Mart'ta Ekrem İmamoğlu'nun tutuklanmasıyla yeni bir boyut kazanmıştı darbe süreci. O günden bugüne tam 200 gün geçti. Şu an 200. gündeyiz. Bunlarla İstanbul'a ihanet eden, ben demedim, Tayyip Bey dedi. 'Ben dahil hepimiz İstanbul'a ihanet ettik.' dedi. Vallahi benim ne memleketim Manisa'ya, ne Ankara'ya, ne İstanbul'a ne benim bir ihanetim var ne herhangi bir arkadaşımın. Bolu'ya ne yapmış Tanju Özcan, görüyoruz.

"253 tane hançeri İstanbul'un bağrına bağrına kendi saplamış"

Gelmiş kendisi İstanbul'a Büyükşehir Belediye Başkanı olmuş, dört tane gökdelen varmış, şimdi 257 tane gökdelen var. 253 tane hançeri İstanbul'un bağrına bağrına kendi saplamış, helikoptere binmiş, yanına bir yanında AK Parti İl Başkanı, bir yanında AK Parti'den seçilmiş belediye başkanı, bir yanında Tapu Kadastro Müdürü, pata pata pata pata şehrin üstünde uçmuş, "Bu arsa kimin? İETT'nin. Filancaya teklif edelim. Bu arsa kimin? Şu kurumun. Katarlılara söz verdim." Not alıyorlar. Bu şehri böyle birilerine peşkeş çekmiş birisi, şimdi gelmiş Cumhuriyet Halk Partisi'nin, geldiği günden beri ihalelerini internetten yayınlamakla övünen CHP'nin, diyor ki, bakın, bana diyor ki, "İnanmayacaksınız ama..." diyor. Niye inanmayayım? Ben kaynağın yerini biliyorum, ne olduğunu biliyorum. Diyor ki Tanju Özcan, "Dolar enflasyonunu düşsek bile %92 büyüdük. %118 büyüttük Bolu Belediyesi'ni dolar bazında. Bu rakam işte Avrupa Birliği'nde şu kadar, Çin'de bu kadar, bizde daha yüksek." Nasıl büyüdü biliyor musunuz? Bir şeyle, kaynağı şu, dürüst, temiz yönetti, çalmadı. Öncesinde o kadar çok çalıyorlardı ki...

"Kapalı yer korkusu olan adamı oğluyla tehdit ediyorlar"

Kapalı yer korkusu olan çocuğun, adamı inceliyorlar ya, malına bakmış, mülküne bakmış, hesabına yapmış, çocuğunun hastanede yatmış, kapalı yer korkusu varmış, 26 yaşında evladıyla tehdit ediyor. Eğer bunu yapmazsan senin oğlan nasıl yapacak içeride? Ya da şuracıkta, şuracıkta yatıyor, Düzce Cezaevi, 40 kilometre buraya, orada yazıyor, Medya A.Ş.'nin eski genel müdürü. Kocan var mı? Yok. Çocuk var mı? Var. Kaç yaşında? Bu. Kim bakacak? "Vallahi" diyor, "80 yaşında Kadriye teyze var." 74 yaşındaymış, kızıyor bana 80 diyorsun diye. 74 yaşında Kadriye teyze var, 80 yaşında babam var, başka da kimsem yok onlardan.

Ey Tayyip Erdoğan, AK Parti'nin değerli seçmenleri, MHP'nin değerli seçmenleri, bu Tayyip Erdoğan bu görevi kendi yaptı. Bu görev sırasında rüşvetten, irtikaptan, ihaleye fesattan yargılandı. Bu yargılamalar sırasında bir kere sabahleyin altıda evine kapıya gittiler mi? Emine Hanım kapıyı açınca 'Kaldır kocanı götüreceğiz' dediler mi? Hatta Ahmet Özer'in eşine "Sen çekil biz alacağız odadan." demişler. Sadece canlı bomba sırasında yapılabilir bu. Yani evinde yatan kişiyi yatağından "Biz alacağız." bombalı tuzaklanma şüphesini tutanağa bağlarsan yapılır. Kadıncağızı ittirdiler, Ahmet Özer'i yatağından kendileri gittiler, aldılar. Bir gün, bir gün Emine Hanım'ın kapısına dayanıp Tayyip Bey'i almaya geldik diyen oldu mu? Bir gün Tayyip Bey'i, o zaman o İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı'ydı, kolunda polisle doktor muayenesine giderken gören oldu mu? Bu haysiyet cellatlığını size yaptılar mı siz yapıyorsunuz?"