Ajda Zaim

....Mi?

 
Bi’ ne dediğini tartacak insan... Çünkü söylenmiş olan, söylenmemiş olanın şifrelerini de barındırır içinde... Yeterince dikkatli bakan göz, bütünün katmanlarını sezinler ve ayrıştırır onu; irdeler, özüne iner. Bu hafta iki ayrı konuşmada denk geldim bu duruma... ✱✱✱ İlki; şu ara gündemi çok meşgul eden Milletvekili hanımın çıkışı... Eski eşi ve abisinin de dahil olduğu iddia edilen hukuksuzluklar çokça yazılıp çizildiği için oralara girmenin gereksiz düplikasyondan öteye geçmeyeceğini düşünüyorum. “Suçunu örtmek için dikkati başka yöne çekiyor; adeta yavuz hırsız ev sahibini bastırır edasıyla gündeme baş örtüsünü getirdi.” söylemleri de tekrarlandı bolca... "Başım açık görüntülendim.” dediğinde izlememiş olanlar da görüntülerin peşine düştü. Ama şu neredeyse hiç söylenmedi... Bu çağrıyla hem daha büyük bir kalabalık kendisini başı açık gördü hem başka bir şeye şahit oldu. Ortada herhangi bir nefs-i müdafaa durumu olmamasına rağmen sinirlerini kontrol edemeyip bıçağa sarılan bir milletvekili! Boşanmaları kendi sorunları ama öfke sorunu geneli bağlar... Görüntülerde tartıştığı kişi uzun oturuyor; aralarında hayli mesafe var, yakın temas hiç yok. Öncesinde darp, şiddet olduğuna dair bir emare ya da söz yok. Ama kadının elinde kocaman şef bıçağı var ve bağırıyor. Ve öfkesini yönetemeyen bu kişi (kadın diye ayrıştırmak istemiyorum) halkın arasına giriyor. Halkı temsil ediyor, mecliste geziyor. Yaşamını dini motifler üzerine bina etttiğini, 50 yaşında olmasına rağmen öfke kontrolünü öğrenemediğini, ne yazık ki kızınca bıçağa sarıldığını bildiğimiz bir milletvekilimiz var. “Hayatının mihengine 6 bin 666 ayeti almaya gayret eden biriyim.” deyip; sinirlenince bu lafı çiğneyen milletvekili... Meclis kütüphanesi’nde o dönemki Meclis Başkanı Bülent Arınç’ın önsözü ile yayınlanmış “Milletvekili Seçimi, Görev ve Sorumlulukları” başlıklı bir kitapçıkta şöyle bir cümle var: “....Her ne kadar belirli bir ilden aday olup da seçimi kazanmış olsalar da seçildikleri ili, bölgeyi veya salt kendilerini seçen seçmenleri değil, bütün milleti temsil ederler.” Mi? ✱✱✱ Gelelim ikincisine... İHA ve SİHA’ların geliştirici ve üreticisi Selçuk Bayraktar’a canlı yayında "İktidar değişirse projelerde engellenme endişeniz var mı?" diye soruldu. "Bu projelerle alakalı mevcut siyasi iktidarın da bir gevşemesi olacak olursa ciddi akamete uğrama riski, dünyadaki liderliğini kaybetme riski olmakla birlikte en ufak gevşeklik, farklı ajandalarla yapılmış eylemlerin her biri bu projeleri yok etmeye yeter." dedi Bayraktar. Ayrıca “....20 senelik birikimimizi ortaya koyduk. Uçak milyonlarca satır yazılımla oluşan zincir. Bir takoz yerleştirirsiniz Akıncı işlevsiz hale gelir. Aynı Devrim otomobilinde olduğu gibi. Biz bunu geçmişte defaatle yaşadık. Bunun da taşlarının döşendiğini ben şimdiden görüyorum." ifadelerini kullandı. İktidarlar geçicidir, devlet kalıcıdır. “Mevcut siyasi iktidar” dendiği vakit, geçici olana hizmet edildiği beyan edilmiş oluyor. Ayrıca iktidar kişilerden oluşur, devletse ulusun oluşturduğu tüzel varlıktır. Ve Devlet’in tüzel varlığı her koşulda kişilerden ve kişilerden oluşmuş erkten, yani iktidarlardan üstündür. İktidar kaygısı güdüldüğünde, kurumların değil kişilerin rızasına göre iş yapıldığı onanmış oluyor. Şayet “20 yıllık birikim” ortaya konduysa; yapılan işin, üretilen değerin kalitesinden şüphe yoksa; iktidarlara ihtiyaç olmamalı. Devlet baki..! Halebi* or’daysa arşın bur’da! Mı?
* Halebi: Eski Yerel Türkçe’de 65-68 santimetre boyunda uzunluk ölçüsü, arşın.