CHP’nin Cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu’nun avukatı Mehmet Pehlivan’ın tutuklanmasını protesto eden avukatların yürüyüşüne izin verilmedi.

Karar, yalnızca muhalefet kanadında değil, hukuk çevrelerinde de sert eleştirilerle karşılandı. Pehlivan’ın tutuklanmasını protesto eden yüzlerce avukat, bugün Çağlayan Adliyesi’nde toplandı. “Savunmayı savunmak” için İstanbul Barosu’na yürümek isteyen avukatlar, eylem öncesinde adliye binasında “Hak, hukuk, adalet” sloganlarıyla tepkilerini dile getirdi.

El Şara, Suriye halkına seslendi: Amerikan, Arap ve Türk arabuluculuğunun etkili müdahalesi olmasa iki seçeneğimiz vardı El Şara, Suriye halkına seslendi: Amerikan, Arap ve Türk arabuluculuğunun etkili müdahalesi olmasa iki seçeneğimiz vardı

Avukatlar ile güvenlik güçleri arasında gerginlik yaşandı

Yürüyüşe geçilmeden önce avukatlar, adliye önünde kısa bir basın açıklaması yaptı. Basın açıklamasının ardından avukatlar, İstanbul Barosu'na yürümek üzere harekete geçti. Ancak adliye önünde polis tarafından kurulan barikat, yürüyüşü engelledi. Avukatlar ile güvenlik güçleri arasında gerginlik yaşandı. Avukatlar, İstanbul Barosu'na giderken de polis engeliyle karşılaştı.

Açıklamasına, İstanbul Barosu'nun etrafını ablukaya alan polislere işaret ederek başlayan Türkiye Barolar Birliği Başkanı Erinç Sağkan, şunları kaydetti:

“Bugün İstiklal Caddesi’nde yaşanan şu tabloyu lütfen tüm Türkiye’ye dönüp bir gösterin. Tablo bu. 2025 yılında görüntü bu. Ben 10 senedir İstanbul’u özellikle İstiklal Caddesi’nde gece saatlerinde tek başına dolaşamam. 10 senedir ne eşimi ne çocuğumu bu sokaktan, korkumdan geçiremiyor ama anlıyoruz ki bu sistem tecavüzcüden, tacizciden, uyuşturucu müptelasından, çetelerden korkmuyor ama bu avukatlardan çok korkuyor. Bugün artık adı konulmamış bir gerçeği üzülerek sizlerle paylaşacağım. Biz birkaç senedir Türkiye’nin demokratik bir toplum düzeninden hızla uzaklaştığının altını çiziyorduk. Başta ifade hürriyeti, adil yargılanma hakkı olmak üzere en temel hak ve özgürlüklerimizin tehdit altında olduğunu ifade ediyorduk ancak bugün daha net bir şey söyleyeyim. Bugün Türkiye Barolar Birliği ve barolarımızın savunmayı savunmak başlıklı yaptığı etkinlikte polis devletinin provası yapılmıştır. Bugün İstanbul’da Çağlayan Adliyesi’nin önünde polis devleti provası, avukatlar özelinde hayata geçirmeye çalışılmıştır. Anayasadan kaynaklanan haklarımızı son derece iyi biliyoruz. 2911 sayılı kanun kapsamında toplantı ve gösteri yürüyüşü nasıl yapılır hatlarımızı çok iyi biliyoruz. Kimseden izin almak borcumuz yok. Almadık da almayız da. Çünkü yaptığımız, barışçıl bir gösteriydi. En ufak bir şiddet içermediği gibi şiddet çağrısı da yoktu.

“Bireysel olarak yürümemize dahi müdahale edilmeye çalışıldı”

Biz bugün İstanbul’a Çağlayan Adliyesi’nin önünde savunmaya dönük saldırıların, bu ülkenin 85 milyonun yurttaşının en büyük hak ihlali olduğunu söylemeye gelmiştik ve hâlâ aynı noktadayız ancak gördüğümüz muamele şuydu. ‘Biz istersek buradan adım atabilirsiniz. Biz istemezsek buradan hiçbir yere gidemezsiniz’. Bize bugün bu dayatılmaya çalışıldı. Tabii ki kabul etmedik. Baro başkanlarımızla meslektaşlarımızla birlikte buna adliyenin önünde karşı çıktık. Daha sonra, az önce gördüğümüz manzaranın bir benzerini Çağlayan Adliyesi’nin önünde yaşadık. Bireysel olarak yürümemize dahi müdahale edilmeye çalışıldı. Bireysel yürüyüşten bahsediyorum. Ne slogan var ne toplu bir yürüyüş, hiçbir şey yok. ‘Bu ülkedeki herhangi bir yurttaşın bir yerden bir başka yere gitmesine polis karar verecek’ denildi. Hiçbir gerekçe sunulamadan, hiçbir yasal mevzuat bize çizilemeden, hiçbir emirden bahsedilemeden... Bugün geldiğimiz nokta, sokakta yürümenize bile polisin müsaade edip etmeyeceği noktasıdır. İşte polis devleti de tam budur. Buna müsaade etmeyeceğiz, buna müsaade edemeyiz. Sokağı istediği zaman kapatan, ‘Ben istersem buradan geçebilirsin’ diyen, ‘Ben istersem buradan geçemezsin’ diyen bir kolluk kuvveti ile karşı karşıyayız.

“Ulaştığımız yer uçurumun dibidir”

Bunun adı polis devleti değil de nedir? Burada hukuk devletinden bahsedilebilir mi? Burada hukukun üstünlüğünden bahsedilebilir mi? Burada hak ve özgürlükleriniz ihlal edildiğinde sırtınızı dayayacağınız bir yargı sisteminden bahsedilebilir mi? Hiçbirisinden bahsedilemez. Türkiye çok büyük bir tehdit altındadır. Buradan Türkiye’de demokrasiye inanan, anayasanın ikinci maddesine inanan, anayasalı devlete değil, anayasal devlete ve anayasal demokrasiye inanan bütün unsurlara seslenmek istiyorum. Gördüğümüz tablo çok vahimdir. Ulaştığımız yer çok vahimdir. Uçurumun dibidir. Birlikte mücadele edip buradan çıkmazsak Türkiye’nin gittiği yer tam bir polis devletidir. Barolar olarak, bu ülkedeki 201 bin avukat olarak anayasayı, hakları, özgürlükleri savunmaya korkmadan, yılmadan, cesaretle devam edeceğiz. Buradan bütün barolarımız, tüm meslektaşlarımız adına kamuoyuna bu sözü veriyorum.”

“Polis devleti olsaydı bu kadar keyfi davranamazdı”

İstanbul Barosu Başkanı İbrahim Kaboğlu da adaletin tehlikede olduğunu belirterek, özetle şunları dile getirdi:

“Bugün Çağlayan Adliye Sarayı’ndan buraya gelinceye kadar sürekli anayasal suç işlemiştir. Bireysel olarak nasıl ki herkesin anayasa madde 23’e göre her tarafa istediği zaman, başkasına zarar vermeden, kırmadan, dökmeden yürüme hakkı varsa her birimizin Çağlayan Adliyesi’nden İstanbul Barosu’na yürüme hakkımız var. Bu hakkı bile kullandırtmadılar. Eğer polis devleti olsaydı bu kadar keyfi davranamazdı. Bu kişi, parti, devlet birleşmesinin yarattığı bir güvenlik gücü. Beni desteklemiyorsan, benden farkı düşünüyorsan, adaleti savunuyorsan, savunmayı savunuyorsan, insan haklarına dayanan laik bir cumhuriyeti savunuyorsan o zaman her ne olursa olsun, ister baro başkanı ol, ister milletvekili ol, ister Barolar Birliği Başkanı ol, ister ömrün boyunca anayasa hukuku dersi vermiş ol; hayır, bu fark etmez. ‘Biz sadece itaat edenleri biliriz. Suç işlesinler bizim kurduğumuz polisler, nasılsa cezalandıramayacaksınız onları’. Hayır. Hiçbir zaman böyle olmamıştır. Türkiye’de 200 bin avukat, Türkiye’nin bugününün ve yarının umududur. Biz hukuk yolunda herkes için, her zaman, her yerde hukuk yolunda bireysel, birlikte ve kurumsal olarak ilerlemeye devam edeceğiz.”

Kaynak: igf