Gündem

F-4 ve F-16’ların bakımını yapan savunma iş kolunda toplu sözleşme rahatsızlığı

Türk Harb İş Sendikası Eskişehir Şube Başkanı Hasan Atak, savunma iş kolunda dün imzalanan toplu iş sözleşmesine ilişkin "Ne yazık ki, kamu çerçeve protokolünde görmezden gelinen savunma işçileri, toplu iş görüşmelerinde de aynı şekilde bir kez daha yok sayılmıştır. Taleplerimizin neredeyse hiçbiri karşılanmadan, yıllardır süregelen mağduriyetimiz giderilmeden bu sözleşme imzalanmıştır" dedi.

Savunma sanayiinde örgütlü Türk Harb-İş, toplu iş sözleşmesini imzaladı. Türk Harb İş Eskişehir Şube Başkanı Hasan Atak, imza altına alınan sözleşmeye tepki gösterdi.

Atak, yaptığı basın toplantısında şunları kaydetti:

“Bildiğiniz üzere 2 Ağustos 2025 tarihinde, 630 bin kamu işçisini ilgilendiren kamu çerçeve protokolü imzalanmıştı. Ancak bu protokol, Milli Savunma Bakanlığı iş kolunda çalışan savunma işçilerinin taleplerinden oldukça uzak bir protokol olmuştur. Protokol sonrasında iş kolumuzdaki toplu iş görüşmeleri devam ediyordu. Dün itibarıyla, 16 Eylül 2025 tarihinde Milli Savunma Bakanlığı İşveren Sendikası TÜHİS ile Türk Halk Sendikası Genel Merkezi arasında yapılan görüşmeler sonuçlanmış ve 30. Dönem Toplu İş Sözleşmesi imzalanmıştır. Ne yazık ki, kamu çerçeve protokolünde görmezden gelinen savunma işçileri, toplu iş görüşmelerinde de aynı şekilde bir kez daha yok sayılmıştır. Taleplerimizin neredeyse hiçbiri karşılanmadan, yıllardır süregelen mağduriyetimiz giderilmeden bu sözleşme imzalanmıştır.

“Sözleşme yaraya merhem olmamıştır”

Türkiye’de Milli Savunma Bakanlığı bünyesinde çok önemli işlere imza atan, savaşlarda en önemli gücümüz olan F-4 ve F-16’ların bakımını yapan, Hava Kuvvetleri envanterindeki bütün uçakların bakım ve onarımını üstlenen Eskişehir’deki işçilerin sahiplenilmesi gerekir. Bu sahiplenme ister toplu iş sözleşmeleriyle, ister protokollerle olsun mutlaka sağlanmalıdır. Ancak bu sözleşmeler maalesef yaraya merhem olmamıştır.

“Bu milli savunmanın kaybıdır, ülkemizin kaybıdır”

Ekonomik anlamda ciddi mağduriyetimiz, sözleşme imzalanmış olmasına rağmen devam etmektedir. Bu durumu yalnızca özlük haklarımızda bir geriye gidiş ya da ekonomik kayıp olarak değerlendirmemek gerekir. Çünkü yapılan bu imza, yılların emeğiyle yetişmiş kalifiye personelimizin istifa veya emeklilik yoluyla ayrılmasının da önüne geçemeyecektir. Bu, açıkça Türkiye’nin Milli Savunma Bakanlığı’nın yıllardır övündüğü savunma sanayii gücünde büyük bir kan kaybıdır. Bu milli savunmanın kaybıdır, ülkemizin kaybıdır.

Artık yalnızca Türk-İş Genel Başkanı’nın hükümetle yaptığı ikili görüşmelere dayanılarak sözleşmeler imzalanmaktadır. Bu da çalışma hayatına vurulmuş ayrı bir darbedir. Biz savunma sanayi işçileri olarak, bu sahipsizliğe karşı isyanımızı açık ve net biçimde ifade ediyoruz. Üyelerimizle birlikte bu durumu kamuoyuyla bir kez daha paylaşıyoruz. Her ne kadar sözleşmemiz imzalanmış olsa da Milli Savunma Bakanlığı’na özel bir uygulamanın yapılması gerektiğini buradan vurguluyoruz. Taleplerimizi karşılamayan, taleplerimizin çok uzağında kalan bu protokol ve sözleşmelerden bir an önce çıkılarak; insanca yaşamak için gerekli olan temel hak ve özgürlüklerimizin, özlük haklarımızın, mesleki ve teknik iyileştirmelerin acilen yapılmasını talep ediyoruz. Bu, yalnızca bizim değil, ülkemizin kaybıdır. Bu bir milli beka sorunudur. Bu sorunun bir an önce çözülmesi, yetkililerin vatan borcudur, vatan görevidir.”